YARATICI YAZARLIK: Yaratıcı Yazarlık İşliklerinde Dramadan Yararlanmak

Yaratıcı Yazarlık İşliklerinde Dramadan Yararlanmak…
M.Sadık Aslankara

“Yaratıcı yazarlık” başlığı altında yayın dünyasında özellikle son yıllarda gözlenen hareketlilik, yayımlanan kitap sayısındaki artış, konunun dergiler yoluyla gündemde tutuluşu, bu arada pek çok yazarın bu tür işliklerde öğretici bağlamında görev üstlenmesi, kaleme aldıkları yazılarda buna yer açması, tartışmaların süreceğini, daha da harlanacağını gösteriyor.

Sözgelimi yazarlığın, kendi doğası gereği zaten bir “yaratıcılık” alanı olduğu, yaratıcılığı ortaya çıkaracak öznel, nesnel koşulların çok farklı etkenlerden, nedenlerden beslenerek kendini gösterebileceği, bundan ötürü bunun boşuna çaba olduğu bile söyleniyor.

Kendi payıma bu tür tartışmalara girmemekle birlikte söz konusu işlik çalışmalarına daha önce de katılmış taraf konumuyla, en azından yöntem bağlamında olguya dönük kimi görüşlerimi paylaşabileceğim kanısına ulaştırdı beni.

Önceki yıllarda Ankara, İzmir, Antalya, Eskişehir kentlerinde katıldığım etkinliklerde, bu tür işlik çalışmalarına yönelik ilginin hafife alınamayacak düzeyde olmakla birlikte konuyla ilgili neler yapılması gerektiği üzerine hiçbir birikime sahip olunmadığını gözleyerek çelişkinin nasıl aşılacağını düşünmekten alamamıştım kendimi.

Öte yandan adayların, değişik yaşta ama öğrenci havasında bir sözcük kaçırırlarsa eğer, günaha gireceklermişçesine eğitmenlerinin/öğretmenlerinin gözlerine bakarak defter kalem “haz’rol”da bekleyip derslik konumu yansıtmaları da dikkatimden kaçmamıştı tabii.

Ayrıca kişisel gelişim alanında gözlenen yayın bolluğu, bu tür kitapların gerek sayıca gerekse satışta tırmanılan düzeyce yükselişi, alanın giderek kendi iç dinamiğinden sıyrılmaya koyulduğunu, hatta belirgin bir dış dinamik eğrisinin de artık göz ardı edilemez hale geldiğini düşündürüyor insana.

Bu doğrultuda iyiden iyiye öne çıkan bir başka olgu da düzenlenen kursların yayılma eğilimi göstermesi, bunun büyük kentlerden başlayarak öteki kentlere de sıçrayıp büyük yayılış göstermesi… Gerçekten de yaratıcı yazarlık kursları artık bir zamanların video kulüpleri, günümüzün bilgisayar marketleri, cep telefonu istasyonları, internet kafeleri gibi revaçta olan, belirgin ivmeye sahip konum sergiliyor.

Günümüzde uygulanan bu çalışmalarda kişi, yazarlık yönünde bir okulluluk disiplini temelinde eğitime mi buyur ediliyor yoksa gerçekten bu çalışmalara katılan yazar adayları alana dönük öncü, deneysel, farklı yaklaşımlar içeren bir eğitim tekniğine dayalı çalışmaya mı çağrılıyor? İşte buna olumlu yanıt verebilmek çok güç geliyor bana, ne yazık ki…

Oysa sorunun çözümü bu soruda kendini gösteriyor. Çünkü bu soru bizi “derslik mi, işlik mi?” sorusunun önüne getiriyor… Derslik yaptırım gerektiriyor, işlik ise deneyim, uygulayım…

Bir de bu tür işlik çalışmasına katılan yazar adaylarının konuyu içselleştirmesini sağlamak gibisinden derin bir kavrayış gerekliliği de söz konusu. Öyle ya, yazarlıkta adayın yaratıcılığını ortaya çıkaracak asıl yaklaşımın kişinin kendini tanıması, iç sesini yakalayıp kendinde bir yazar kurgulamaya girişmesi gibi ötekilere göre daha içsel/içe dönük çaba gerektiren bir tutum ne ölçüde benimseniyor buralarda?

Bu yönde yaklaşık otuz yıl kadar önce “Güzel Konuşma ve Duygusal Eğitim” başlığı altında çocuklarla yapmaya girişerek dört yıl boyunca sürdürdüğüm çalışmalardaki deneyimim, dramanın bu çerçevedeki rolünü büyük açıklıkla gösterdi bana.

Nitekim son on yıldan bu yana yukarıda andığım kentlerdeki çalışmalarda, katılımcı yaklaşımla drama tekniğinden yararlanarak yürüttüğüm deneysel temeldeki çalışmalarım, Zeynep Aliye’nin İstanbul’da PEN adına düzenlediği işlikle sürdü. Son olarak Ankara’da Dünyanın Öyküsü dergisi çevresinde bir araya gelen öykücüler de böyle bir çalışma yapmamı isteyince benden, ilkin bir metin çerçevesinde konuyu geliştirmemin daha doğru olacağını düşündüm.

Ne var ki, öngördüğüm işlik çalışmasına temel dayanak oluşturacak taslak halindeki ön metin, orasından burasından cımbızlanarak kimi tümceler halinde bağımsız bütünlüğü ortadan kaldırılmış biçimde sanal dünyaya taşınınca, en azından söz konusu yaklaşımımı bir yazın dergisinde yayımlamaya karar verirken bunu “Kitaplar Adası”nda da iletmek gereği duydum… (Cumhuriyet Kitap, 22.11.2012)

Öte yandan yazılarımda öykü yazan adaylara özellikle kısa oyunlarla, kısa filmlerle yoğun ilişki içinde olmalarını önerir, işliklerde adaylardan amatör konumda eylemli tiyatro çalışmalarına katılmalarını isterken, “dramatik olan”la kurulacak bağların yararını vurgulamaya çalışıyordum sürekli.

Kaldı ki bu tür deneylerde, sınayım, uygulayım aşamalarında farklı çevrenlere de açılabiliyor insan. Ne var ki anlatımcı, bildirimci, yaptırımcı, öykünmeci kavrayış yine de hep önde tutulduğundan, programdaki temel yaklaşım mantığı olarak, aslında yüzyıllardır bilindiği halde göz ardı edilen yaşayarak, yaparak öğrenme, kişiye buldurma, doğurtma vb. eğitim tekniklerinin değişke bağlamında artık kendine bir yer bulması gerektiği gerçekliği de unutuluyor.

O zaman bu tür işlik çalışmalarını yönetecek rehberlerin de farklı özellikler taşıması gerekeceği, bunun için yalnız yazarlıktaki ustalığın yeterli sayılamayacağı kestirilebilir kolayca. Buna göre böyle işlik çalışmalarını yürütmesi öngörülebilecek usta yazarların, yakın bir gelecekte yerlerini süreç içinde büyük olasılıkla daha çok tiyatrocu yazarlarla yaratıcı drama rehberliği üstlenebilecek yetkinlikte ya da yeterlikte yazarlara bırakacağı kestirilebilir pekâlâ.

İşte bu çerçevede, yürütülecek böylesi çalışmalar için de şimdiden bir düşünsel birikim yaratmanın sayılamayacak yararlar sağlayacağını düşünüyorum kendi payıma.

Sözgelimi farklı rehberlerce gerçekleştirilecek, farklı sayıda haftalara dağılmış üçer saatlik yazarlık işliği çalışmalarında rehberlerle adayların önceden dikkate alması gereken kimi önemli noktalar üzerinde durmak da herhalde yararlı olacaktır… Bu kaygıyla aldığım notları, aşağıda paylaşmak gereği duyuyorum…

  1. Aynı “yazarlık işliği”ne katılmak amacıyla bir araya gelse de yazarlığa dönük yaklaşımları farklı yönsemeler gösterecek insanların bir çırpıda grup kuramayacağı; ayrıca kişilerin ekonomik, kültürel yapılarının da farklılıklar taşıyacağı kestirilebilir kolayca. Oysa programın ancak bir gruba dayanılarak yürütülebileceği bir an bile gözden kaçırılmamak zorunda. Bu nedenle adaylar, neden böyle bir çalışmaya katılmak istediklerini bir A4 kâğıdı aşmayacak boyutta yazıyla anlatmalı, rehber onlarla buluşmadan önce kendileriyle ilgili genel bir bilgiye sahip olmalıdır.
  2. Oluşturulacak grupta, katılımcıların birbirini tanıyıp güven duygusu temelinde bir araya gelebilmesi, aralarında iletişim oluşabilmesi amacıyla, işlik çalışmalarına girerken, önce “grup” kavramı temelinde adım atılması gerekecektir. Bu yüzden önceden belirlenmiş programı doğrudan uygulamaya koymak yerine, hazırlık amaçlı bir süreç öngörmek çalışmanın sağlıklı yürütülmesinde ön koşul kabul edilebilir. Bu ön süreçte rehberle birlikte katılımcı üyeler, güven duygusuyla aralarında iletişim oluşmasını öncelemeli, bu arada rehber, sürdüreceği çalışmalarda katılımcıları böyle bir işlik çalışmasına ısındırmak için çabalamalıdır.
  3. Uygulanmışlıkları, uygulanırlıkları ile programda yer alabilecek oturum planları, bunların uyarlanmaları, klasik metinler için yazar seçimleriyle alıntıların belirlenmesi rehberlerce kendi programları yönünde biçimlendirilecektir. Aynı şekilde çalışma öncesinde yapılacak ısınma çalışmasıyla grup erkesini yükseltmede başvurulacak yaklaşımlar da rehberlerin özel belirlemelerine göre gerçekleştirilecektir.
  4. Haftalara dağılan çalışmanın her bölümü belirli amaca, kazanıma dayalı olacak; ancak bunun için adayların kendilerini, arkadaşlarını tanıması, grupla tanışıp kaynaşması, grup üyeleri arasında oluşacak iletişim olgusu başlı başına önem taşıyacak, rehber, buna hep öncelik tanıyacaktır.
  5. İşlik çalışmalarında klasik metinlerle ilgili okuma-yazma çalışmalarının yanında yaratıcı drama tekniğinden de yoğun ölçüde yararlanılacağından istasyon, garaj, otobüs durağı, iskele, metro, çarşı-pazar, AVM, market, postane, hastane, kafe, internet salonu, pastane, kahvehane, sinema, konser salonlarıyla müze, galeri, kütüphane, kitabevi vb. alanlarda yapılacak gözlem, deneyim, uygulayım çalışmaları buna eşlik edecektir. Bu çerçevede haftalık çalışmanın ardından adaylardan evlerinde birer anlatı kaleme almaları istenecek, program sonunda adaylar, deyiş yerindeyse birer “bitirme metni” hazırlamış olacaktır.
  6. Ayrıca bu çalışmalarda hep oyunsu süreçlerle yol alınacağı, ötesinde eğlenceli bir grup erkesiyle ilerleneceği hiçbir zaman gözden uzak tutulmamalıdır.
  7. Çalışma, grup rehberi tarafından derslik havası dışına çıkarılarak tam anlamıyla işlik (atölye) göreneğine uygun gerçekleştirilecektir. Birebir, yüz yüze ilişkiyle sürdürülecek çalışmalarda katılımcı sayısının en çok 20 kişiyle sınırlandırılması, eşleşmeler gerekeceği için olanaklıysa katılımcıların çift sayıda tutulması gerekir. Ayrıca uygun genişliğe sahip bir salon, büyükçe toplantı masası, yeterli sandalye sağlanması, gerektiğinde kullanılmak üzere bir boy aynası ile soyunma odalarının bulunduğu bir kurumsal yere-mekâna sahip olunması, çalışmanın verimi açısından yararlı olacaktır.
  8. Haftalık çalışma programında bir dağınıklık yaşanmaması için bunların her birinde “amaç” bölümüyle “kazanım”ın çok net ortaya konulması, buna dönük disiplinin elden bırakılmaması gerekir. Bu doğrultuda oluşturulacak kompozisyon veya tablolarla ortaya çıkarılacak canlandırmalar sonucunda adayların sağlayacağı kazanıma da sürekli vurgu yapılacaktır. Burada sözü geçen disiplinin klasik derslik eğitiminde anılan denetimden, yönlendirmeden ayrı temelde alınması gerekir. Elbet bu amaçla gruptaki değerlendirmelere önem verilecek, adayların her biri ayrı ayrı dinlenerek, yaşadıkları deneyimle buna bağlı kazanım aracılığıyla kendileri daha yakından tanınmaya çalışılacaktır. Ancak bunu uygularken rehber, çalışmasını bir psikodrama çevrintisine, çekimine savrulmaktan da alıkoyacak, katılımcıları incitip yaralamaktan özenle kaçınacaktır. Sonuçta rehber, adayların yeteneklerini geliştirmeleri için yeni yollar bulmaya çabalayan bir işlik sorumlusu olduğunu hiçbir zaman unutmayacaktır. Kaldı ki işlik rehberi yazar, bildirimsel, sezdirimsel yanlarıyla kazanımlara dönük açılımları zaten adaylarla paylaşacaktır.
  9. Uygun çalışma ortamı oluşturulması için adaylardan kolay, rahat giyim amacıyla, örneğin eşofman getirmeleri; kâğıt (büyük boy defter), kalem (kurşunkalem), bulundurmaları istenecektir. Bu arada kimileyin gereksinim doğrultusunda kendilerinden ev ödevi olarak karton, eldiven, ip, kumaş parçası, plastik kaplar vb. çok farklı gereçler de istenebilecektir.
  10. Yukarıda vurgulandığı üzere işlik rehberi, program akışında değişiklik yapma; kullanacağı kaynak metinleri değiştirme, bunları yerleştirirken oynama hakkına sahip olmalıdır.

Sonuç olarak, yazarlık işliğindeki işlevin tam anlamıyla yerine getirilebilmesi için bu tür işliklerdeki eğitim tekniğinde değil yalnız, çalışmaları yürütecek rehberlerin de eğitim yöntemiyle bakış açısında, yaklaşım ruhunda değişime gitmek zorunlu görünüyor bana.

Bu çerçevede ister “yaratıcı yazarlık”, “yazarlık işliği” vb. bir başlıkla olsun isterse bir başka başlıkla düzenlensin bu tür çalışmaların süreç içinde, usta yazarların kendi deneyimlerinden kalkarak yaptığı anlatımcı, bildirimci çalışmalar olmaktan çıkarılması gerekiyor artık. Çünkü yazarlar, yapıtlarıyla ustadırlar elbette, ama yazarlık eğitimi vermek usta yazarlık değil usta eğiticilik gerektirir. Nitekim örneklerine sıkça rastlandığı üzere usta şairlerin kötü şiir okudukları gözlenmez mi? Nasıl ki şiir yazmakla şiir okumak ayrı edimlerse, yazar olmakla yazarlığı öğretmek de ayrı işler bağlamında alınmak zorunda.

Kaldı ki burada yazarlık eğitimi vermek yerine çok daha önemli bir yaklaşımın öne alınması gerekiyor. Bu da belirgin biçimde kişilerdeki yazarlık yeteneğinin açığa çıkarılıp bunun öncelenmesini sağlamak olmalı…

Bu nedenle yazarların değil de, süreç içinde yazarlık, yazınsallık alanında deneyimli, enikonu birikimli yaratıcı drama rehberlerinin bu tür çalışmaları yürütmesinin zorunlu hale geleceği kestirilebilir sanıyorum. Er geç böyle bir sonuca ulaşılacağını hep birlikte göreceğiz zaten…

Çalışmamı burada bırakmayacağımı, daha farklı aşamaları da içine alacak biçimde bunun arkasını getireceğimi, ötesinde sürece bağlı olarak yeni geliştirimlerle bunu sürdüreceğimi, buna dönük tam anlamıyla bütünsel bir çerçeve oluşturacağımı bir kez daha söyleyebilirim o halde…

Evet, öyleyse gelin, hep birlikte içimizdeki yazarı keşfe çıkalım, dramadan yararlanarak içimizdeki yazarla bir kez de bu yolla tanışalım…