Gençlerin İzlemesi Gereken Bir Oyun “Yargı”

17 Nisan 2016 tarihinde tiyatrodergisi.com.tr için yazılmıştır.


Zafer Diper, kısa aralıklar dikkate alınmazsa, otuz yıldan bu yana sürekli sergiliyor denebilir Barry Collins’ten Enver Özen’in çevirdiği Bizim Tiyatro yapımı Yargı’yı.

Diper’in Yargı’sı, Türk tiyatrosunda uzun yıllar aralıksız sahnelenen Rey Kardeşlerin Lüküs Hayat, Ferhan Şensoy’un yazıp sunduğu Ferhangi Şeyler, Yıldız Kenter’in Güngör Dilmen’den sunduğu Ben Anadolu, Metin Belgin’in Patrick Süskind’den Hale Kuntay çevirisiyle sunduğu Kontrabas vb. yapıtlarla anılabilecek az sayıdaki oyunlardan biri.

İlkini otuz yıl, sonuncusunu birkaç ay önce izlediğim iki ayrı Yargı’daki sunumu, aralarında sanki otuz yıl değil de otuz gün varmışçasına karşılaştırmaya girişimi bir kabul olarak almaktan çok bunu tartıp değerlendirmeye girmenin daha doğru olacağını belirteyim peşin peşin. Öyle ya her temsil ayrı bir oyun, bunu art arda izleyen her seyirci bile farklı kişi olduğuna, olacağına göre benim otuz yıl arayla iki farklı Zafer Diper’den iki farklı kişi olarak oyunu izlemem de bu bağlamda alınabilir pekâlâ.

Bilmeyenler için oyuna değgin bilgi aktarayım ilkin… Şu satırlar oyunun tanıtmalığından: “İkinci Dünya Savaşı’nda, bir hücreye yiyeceksiz, susuz ve çırılçıplak bırakılan yedi Sovyet askerin yaşam savaşımı… 11.günde kura çekerek içlerinden birini ‘yeme’ yargısı… Kurtarıldıkları 60.günde bilinci yerinde geriye sağ kalan tek kişi… Vukhov’un başlarından geçenleri askeri heyete rapor etmesi, hakkında verilecek yargıyı beklemesi…”

Hamlet de bu şekilde iki satırla özetlenebilir elbette. Ama içi doldurulmazsa ne olur? Herhangi oyunun böyle acımasız bir evrende yapılandırılmış karakteriyle ayağa kalkacağı çok açık. Nitekim Vukhov’u oynayan Zafer Diper’in hünerine kalıyor denilebilir iş… Diper, otuz yıl önce de kalkmıştı bu işin altından, otuz yıl sonra büyük ustalık sergileyerek bu kez oyunu yeniden, hatta Vukhov’u farklı bir karakter halinde yapılandırarak sunmayı başarıyor…

Otuz yıl önce ataklığı öne geçen genç bir Zafer’di karşımızdaki, bu nedenle anımsadığımca vahşetin kendisi çıkıyordu öne. Bu kez olgunluk çağında bir oyuncuyla buluşuyoruz. İlkinde, kişinin çılgınlık aşamasını eylemselliğe giydirerek yansılayan bir oyuncuydu Diper, bu kez Vukhov’daki çıldırı eşiğini, tam bir yarılmayla dengeleyen, bunu aklın yakalanabilecek son uçlarıyla, psikolojik gerçekliğin ayrıntılarıyla buluşturan usta çıkıyor sahneye… O zaman o trajik kişiliğin artalanına gizlenmiş bir başka insani yan da görülüyor enikonu…

Kendi payıma bir oyunun otuz yıl boyunca aralıksız sunulmasının ne anlama gelebileceğini de düşünmeden edemedim doğrusu. Ne ki bu, ayrı bir yazı konusu…

Gençler, belki tam zamanında, yaşlı kuşak ise geç kalarak da olsa yakaladıkları yerde izlemeli mutlaka Yargı’yı.