Karadeniz’de Hırçın Bir Yaprak Dökümü…

 KARADENİZ’DE HIRÇIN BİR YAPRAK DÖKÜMÜ…

M.Sadık Aslankara

İlk oyunbozanlığı Mürsel Gülmez çıkardı…

Giresun’un Bulancak’ında arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Bulancak Sanat Tiyatrosu, tam da rayına girmişken… Üstelik aklın bir türlü alamayacağı bir trafik kazasıyla.

Şimdi o, yıllar öncesinin kapalı bir Karadeniz göğü altında Bulancak sokaklarından birinde beni karşılamak için beklediği saçak altı görüntüsüyle yaşıyor belleğimde. Gülümseyen, sarışın, incecik bir yüz. Anadolu insanlarına özgü nahif kibarlığı, içten bağlanmışlığın dışa yansıyan tokluğuyla.

Mürsel Gülmez’i, onunla bütünleşmiş Bulancak Sanat Tiyatrosunu yazmıştım Tiyatro Tiyatro’da. Ama Mürsel yaşamıyor artık, yitirdik onu kaç yıllar önce…

İkinci oyun bozanlığı Yekta Keçeli yaptı birkaç ay önce… Delikanlı yıllarımın, ağzında piposu, o ara çalıştığı Çuvaldız Kabare’deki yönetmeni Yılmaz Gruda’yı taklit eden yakışıklı komiği Yekta… Meral Niron, o, ben; kimbilir kaç günler geçirmişizdir karnımız aç, düşlerimiz zengin geceleri sabahlara ulayıp ceplerimizdekini birbirine katarak Gençlik Parkında, Ankara’da.

Yekta Keçeli’yi de yazmıştım. Kentinde direnerek yapmaya çalıştığı tiyatrosunu sonra; Samsun Düşevi Oyuncuları’nı. Yine Tiyatro Tiyatro’da. Kuvayı Milliye Destanı’nı izlemiştim, seyirciyle sıcacık somun gibi paylaştıkları sunumlarını.

Şimdi izlediğim bu son oyundaki rolüyle geliyor gözümün önüne Yekta. Oyuna kattığı rengi, ahengiyle…

O da yok, bir kalp yangısıyla yığılıvermiş bir başka yaşam sahnesinin köşesinde. Bir çınarı da oydu elbette Karadeniz’deki tiyatronun…

Sonra, işte o, öteki; Karadeniz’deki Tiyatro eyleminin anlı şanlı ağabeyi… Son yirmi yıl boyunca Denizli’de, Ordu’da, Ankara’da savrula kopa buluşup görüşmelerimiz, daha doğrusu itiş kakış bir zamana sığıştırılan kısacık söyleşimler… Anadolu’daki tiyatronun, kent tiyatrolarının söylence kahramanına dönüşmüş başrol oyuncusu. Aydın Üstüntaş…

Gülçin’in sesindeki tınıdan seziyorum onu yitirdiğimizi ilkin. Nasıl olur? Beyin kanaması… Ama mutluymuş, çünkü çok istediği Ordu Tiyatro Tarihi’ni bitirmiş, bunu bitirmeyi çok istiyormuş çünkü. Gülçin söz verdi, kitabı ulaştıracak bana, Cumhuriyet Kitap’ta duracağım kitap üzerinde.

OBKT (Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu) neredeyse yarım yüzyıllık geçmişi olan bir topluluk. Bildiğimce Anadolu’da düzenlilik içinde perde açan en eski tiyatro. Kaç kez gidip geldim Ordu’ya, kaç kez geç saatlere dek özel arşivlerinde çalıştım Üstüntaşların. Oyunlarını, sahne çalışmalarını izledim, tüm yaşamına yayılmış tiyatro aşkını dinledim ağzından.

İki ayrı bölümde, ciddi bir tarihçe özetlemesi yapmaya çabalamıştım anımsadığımca yine Tiyatro Tiyatro’da.

O da yok, Karadeniz’in tiyatro sevdalısı yiğidi…

Nereye gidiyorsunuz böyle tek tek, çınardan dökülen yapraklar gibi? Ya durun durduğunuz yerde ya da oyun bozanlık etmeyin böyle…

Hey Karadenizdekiler! Kaç kişisiniz orada? Kaç kişi kaldınız? Sevdalarda, sahnelerde çeliğe su verilmişçesine sınanmış yüreklerinizle?

Tiyatromuz sizi unutmayacak!