Neden Yazıyoruz?
Aytekin Karaçoban
(Aşağıdaki satırlar, Aytekin Karaçoban’ın, Cumhuriyet Kitap’ın 30 Mayıs 2019 tarihli sayısında yer alan aynı başlıklı yazısından aktarılmıştır.)
“Yazarlara neden yazdıkları, nelerin onları yazmaya ittiği, kim için yazdıkları sıkça sorulan sorulardandır. Kimi kısa bir yanıtla geçiştirir, kimi yazmazsa çıldıracağını söyler, kimi düz bir anlatımla yazma nedenlerini bildirir, kimi de aşağıda bir bölümünü sunduğum metinde olduğu gibi şiirsel bir dille neden yazdığını bize aktarır. ‘DÖNMEDOLAPTAN ÇIKMAK İÇİN’ başlıklı bu metin, Fransız yazar, şair arkadaşım, ülkemizde de bir kitabı yayımlanan Serge Velay’ye ait. Bu metin yazarın dönüp dönüp okuduğum, her okuyuşta yeni buluşlar yaptığım Con Fuoco (Ed.Domens, 2015, 125 p.) adlı yapıtında yer almaktadır. Yapıttaki öteki metinler de bu güzellikten geri kalmaz.
“ ‘Mesleğim olduğu için değil, zorunluluktan dolayı yazıyorum.
Söyleme öfkesiyle yazıyorum. Yazıyorum, çünkü bir şey dili yarıda kesiyor. Yazıyorum çünkü gidip de dönmediğim olaylar var. Yazıyorum çünkü dil her zaman çok geç geliyor. Yazıyorum, çünkü doğal olana susadım. Yazıyorum, çünkü sözcükler olmazsa nesneler var olmuyor. Gerçekliği kopuş noktasına getirmek için yazıyorum. Saldıran gölgeleri elden kaçırmamak için yazıyorum.
Duygulanımların ve coşkuların gerçekliğiyle aramı yapmak için yazıyorum. Ustalarıma borcumu ödemek için yazıyorum. Kendimi düzene sokmak için yazıyorum. Basitlik kadar karmaşıklık gereksiniminden dolayı yazıyorum. Yazıyorum, çünkü bir sözcük eksik kaldığında her şey yitirilmiştir. Yalnızca yapmayı bildiğim şey o olduğu için yazıyorum. Ortadan kaldırılamaz özgünlükleri güncellemek için yazıyorum. Kendimi kurmak için yazıyorum. Yazıyorum, çünkü ne amaç ne de tanrı var.
Sözcüklerin, cümlelerin ve çalkaladığımız akıl yürütmelerin nasıl bir araya geldiklerini görmek için yazıyorum. Yazıyorum, çünkü cümlelerin anlattıklarında delilikten ve ölümden koruma gücü var. Yazıyorum, çünkü binlerce kitap okudum. Sözcükleri düşüncesizce ve tehlikeli bir biçimde kullananlar önünde diz çökmemek için yazıyorum. Yazıyorum, çünkü en maddi gerçeklik beni şaşkınlığa daldırıyor.
Direnmek için yazıyorum. İlk gelen ve dilsiz için yazıyorum. Dili hırpalamak ve güçsüzlüklerini itiraf ettirmek için yazıyorum. Beni zorlayanı dağıtmak için yazıyorum. Yazıyorum, çünkü savaşıyorum. Uyanık olma gereksinimi ve aylaklık isteğiyle yazıyorum. Dönmedolaptan çıkmak için yazıyorum. Toplumun dayattığı şey içimde sönmesin diye yazıyorum. Değişkenlik, geçiş ve yön değiştirme beğenisiyle yazıyorum. Dünyanın donukluğunda gedikler açmak için yazıyorum. İnançları ve can sıkıcı insanları uzaklaştırmak için yazıyorum.
Duyarlılığı yitirmekten kurtulmak için yazıyorum. Yazıyorum, çünkü önceden kurduğum ve sonradan gelecek cümlelerle masama bağlandım. Kendimi güçlendirmek için yazıyorum. Egemen aklın peşinde olduğum için yazıyorum. Kendimi şaşırtmak için yazıyorum.
Kendime bir yuva yapmak için yazıyorum. Zamanı uzatmak ve askıya almak için yazıyorum. Yazıyorum, çünkü yazmaya başladım. Sürekli değişim hareketini hızlandırmak için yazıyorum. Yükümü hafifletmek ve daha uzağa gitmek için yazıyorum. (…)’ ”
(Yukarıdaki satırlar, Aytekin Karaçoban’ın, Cumhuriyet Kitap’ın 30 Mayıs 2019 tarihli sayısında yer alan aynı başlıklı yazısından aktarılmış, yazarın, yanı sıra gazetenin ve Kitap Eki’nin hoşgörüsüne sığınılarak yayımlanmıştır.)