KONUK SAYFA YAZISI Enver Aysever; Uyuşturulmuş Zihinler Çağı!

UYUŞTURULMUŞ ZİHİNLER ÇAĞI!

Enver Aysever

(Aşağıdaki metin, Enver Aysever’in, Cumhuriyet gazetesinin 22 Mayıs 2020 tarihli sayısında “Kurşunkalem” köşesinde yayımlanan “Uyuşturulmuş Zihinler Çağı!” başlıklı yazısından alıntılanıp aynı başlık altında aktarılmıştır.)

 

“Eduardo Leve’nin şu sözü tam da beni anlatıyor; ‘Sinemanın aptalca olduğunu düşünmüyorum, ama ondan bir beklentim yok. Majör bile olsa sinemadansa. minör bile olsa yazına inanırım.’

Geçen gün herkes gibi ben de dizilerden birine bakayım, dedim. Amerika’nın El-Kaide ile savaşını anlatıyordu. Yeni platformlar var, oradan. Anladım ki, bir kez o dünyaya kapıldın mı, hakikat kayboluyor. O kurmaca dünya her yönden ele geçiriyor insanı. Devam edebiymiş değilim diziye. İnsanlar neden roman okusun ki? Edebiyatla, felsefeyle ilgilensin ki? Her şeyi hazır veriyor diziler. Nasıl hissedeceğinize kadar tasarlıyorlar.

Bir kimsenin okumaya, üstelik incelikle / yoğun emekle, zaman vermesi hiç kolay değil. O görsel, aşırılık dünyasından sıyrılıp, yalın hakikat ardına düşmek için sağlam gerekçe bulmak gerek.

Berlin Filarmoni bu ay televizyonda yayımlanmak üzere konser kaydı yaptı. Nefesliler iki metre, diğer çalgılar bir buçuk olmak üzere mesafe ayarlamasıyla oturma düzeni sağlandı. Koltuklar boştu. Konser nedir? Bir eserin çalınması mıdır yalnızca? Dinleyicinin soluğu hissedilmeden, gözlerinin varlığı olmadan ve sonunda alkışlar yoksa o eyleme konser denebilir mi? Şimdi uydurulan sanal konserler, dans gösterileri, tiyatro izlenceleri sanaldır sahiden. İnsan sıcağı olmadan bu etkinlikler tamamlanamaz. Neden plak kayıtları kusursuz olduğu halde sanatçıları canlı izlemek istiyoruz? Neden sinema ne yaparsa yapsın, tiyatronun büyüsüne erişemiyor?

İşin özü ‘hep birlikte’ bu eylemi gerçekleştirmektir. Çalının / oynayanın da, dinleyenin / izleyenin de una gereksinimi var!

‘Sesli Kitap’ diye bir şey uyduruldu, bir hayli de peşinden giden var. ‘Sesli Kitap’ dinlemeyle ilgili, yani kulakla gerçekleşiyor. Oysa okumak gözle ilgili. Arasında uçurum var. Okumak katmanlı uğraştır. Soyutlama yapma yetisi ister. Kavramlar arasında ilişki kurmak gereklidir. En önemlisi yazarın sesini, kendi içinizde hissetmenizle oluşan estetik duygu / düşünce doğmasıdır. Oysa sesli kitabı biri okumuştur adınıza ve size ait biricik duyguyu ihlal eder bu yolla. Düşünceyi, hayal gücünü çalar. Karamazov Kardeşler’i, işiterek anlayamazsınız. O eser okumak için yaratılmıştır. Kimse kendini işe giderken kitap dinleyerek edebi haz duyuyorum diye kandırmasın. Yalan çünkü. Eser hakkında kanaatiniz olur, hepsi bu. Okumak ona uygun zamanı, koşulları yaratmakla başlar.”

“Diziler insanları büyülemek için hazırlanıyor. İnsanlar her zaman hikâye dinleme ihtiyacındadır ve elbette oynama arzusundadır. Bu aşırılık çağında, rengârenk, uçmalı kaçmalı, vurmalı kırmalı ortamdan esrimeye başlıyor zihin ve beden. Özel hazırlanmış efektler, arkada uyuşturan ritimli müzikler içinde kayboluyor izleyen. Öylesine ustaca tasarlanmış oluyor ki bu yapılar, ne zaman sevişme olacak, hangi an cinayet işlenecek saniyesine dek hesaplanıyor. Elbette çok tehlikeli bağımlılık yapıyor. Zaman duygusu yitiyor önce, sonra hakikat kayboluyor. Kişi yavaş yavaş ele geçiriliyor, benlik yitiyor. Üstelik sanatsal haz ihtiyacı da ortadan kalkıyor. Çok tehlikeli!”

“Dikkat bu salgından daha tehlikeli!”

 

(Yukarıdaki metin, Enver Aysever’in, Cumhuriyet gazetesinin 22 Mayıs 2020 tarihli sayısında “Kurşunkalem” köşesinde “Uyuşturulmuş Zihinler Çağı!” başlığıyla yayımlanan yazısından aynı başlık altında alıntılanmış, yazarın ve derginin hoşgörüsüne sığınılarak aktarılmıştır.)