KONUK SAYFA YAZISI; Erdinç Utku; Tiyatrosu Valizinde..

Tiyatrosu Valizinde…

Erdinç Utku

(Aşağıdaki metin, Erdinç Utku’nun, Cumhuriyet gazetesinin 22 Mart 2020 tarihli sayısında aynı başlıkla yayımlanan yazısından alınıp aktarılmıştır.)

 

“Bazı insanlar vardır, topluma önemli katkılar yapar, bazı ilklere imza atarlar. Sonra da gürültülü hayatımızın sessiz derinliklerine gömülürler. ‘Ben, ben’ diye ortalarda dolaşıp ‘sanatın sadece kendi yaptığından, sanatçının da sadece kendinden ibaret olduğunu’ sananlar gibi fazla yaygara yapmadıkları için de kimse onların farkına varmaz. Kısıtlı imkânlarla sanatın halka ulaşması için kendini adayanlar, toplumun derinliklerinde saklı, inci, zümrüt ve elmas dolu hazineleridir. Sanat korsanları günübirlik ganimetleriyle uğraşırken bu hazineleri umursamazlar bile.

54 Yıl Önce Bir İlk…

Belçika’da, Belçikalı Türkler tarafından kurulan ilk tiyatronun 15 Mayıs 1966 tarihinde Mustafa Zıngır öncülüğünde nefes almaya başladığını ve 25 Haziran 1966’da da Cahit Atay’ın Karaların Memetleri ve Pusuda adlı oyunları ile Brüksel’de ilk kez sahneye çıkarak Belçikalı Türkleri anadillerinde tiyatroyla buluşturduğunu bilmeyiz çoğumuz.

Mustafa Zıngır dışında Belçika’da onlarca kişiden ‘ilk Türkçe tiyatroyu biz kurduk’ diye duyarız da Zıngır’ın sesi çıkmaz. Zıngır, Belçika’nın ilk Türkçe tiyatrosu olan ‘Türk İşçi Tiyatrosu’nun kurucusudur. Bursa Halk Tiyatrosu bünyesinde çalışmalarını yürüten Oda Tiyatrosu’nda oynadığı neredeyse tüm oyunları Belçika’ya ithal eden, bu oyunları sahneye koyan ve oynayan bir kahramandır aslında. Bir tiyatro âşığıdır o!

1965 yılında geldiği Belçika’da 15 Mayıs 1966’da ilk Türkçe tiyatro çalışmalarını başlatan 78’lik delikanlı Mustafa Zıngır, 1970 yılında tiyatroyu bıraktıktan 45 yıl sonra 2015 yılından itibaren yönetmenliğini yaptığım Binfikir Tiyatrosu aracılığıyla tekrar gençlere deneyimlerini aktarmaya başladı, oyunculuk dersleri verdi, ders verdikleri gençlerle oyun sahneledi ve hatta sahneye çıktı birkaç kez.

1970 yılında tiyatroyu bırakınca resim yapmaya başlayan Zıngır, ‘Bir tiyatro eserini okuyunca kendimi sahnede hissediyorum. O oyunu oynuyorum,’ diye söze başlıyor. Çok uzun, içine 2 göç ve yüzlerce macera sığdıran bir yaşamöyküsü var… 1942 yılında eski Yugoslavya’da Gilan şehrinde doğan ama nüfusa 1943 doğumlu olarak kaydedilen Zıngır, Tito’nun açtığı Türk okuluna ilk kaydolan çocuktur. 13 yaşında ilk göçü yaşar ve Bursa’ya yerleşir. 1960-1965 arasında Bursa Halkevi’nde tiyatro yapmaya başlar. Devlet tiyatrosu sanatçılarından mimik ve oyunculuk dersleri alır.

Oda Tiyatrosunda Karaların Memetleri, Ay Doğarken, Kapılar, Sırça Kümes gibi oyunlarda oynar. 1965’te okumak üzere Belçika’ya gelir. Oil kurslarına gider ama okumaya fırsat bulamadan hemen Anvers’te çalışmaya başlar. 1966 yılında da enerji sektöründeki meşhur Fabricom’a geçer. Belçika’ya gelirken tiyatro kitaplarını yanında getiren Zıngır’ın tiyatro aşkı depreşir. Cengiz Sipahi ve daha sonra da Muammer Derinöz’ün desteği ile yakın arkadaş çevresi ile birlikte 15 Mayıs1966’da Türk İşçi Tiyatrosu’nu kurar. Zıngır askerdeyken Muammer Derinöz’ün yazdığı 24 Eylül 1968 tarihli mektupta ‘Ne mutlu sana ki bizlere tiyatro sevgisini aşıladın’ cümlesi 1966-1968 yılları arasında Zıngır’n yaptıklarını özetler niteliktedir.

1968-1970 arasında askere gider. Orada da tiyatro yapar, oyunlar sahneler. 1965 yılının ortalarında tanıştığı Wulff Frédérique ile 1971 yılında evlenir. Çok sevdiği 48 yıllık değerli hayat arkadaşı, eşi  Wulff Frédérique’i 2016’da kaybeden Mustafa Zıngır hocamız kısa süre sonra bir hastalığa yakalandı. Onunla da dirençle mücadele ediyor.

Josaphat Parkı’nda yürürken rastladığım Zıngır Hoca ile kilolar üzerine sohbet ediyoruz, ‘kalori muhabbetleri’ yapıyoruz. ‘Al sana tiyatro oyunu fikri!’ diye Facebook’ta paylaşıyoruz. ‘Benimki humor işi Tİ-YET ve kafama göre takılıyorum. Stres, kalori hesabı yok. Gül eğlen zayıfla. Her şeyi devletten bekleme, kendi Tİ-YET’ini kendin yarat:)’ diye yazıyorum.

Ağaçlara Teşekkür

Zıngır Hocam yaptığı kas kuvvetlendirme egzersizlerini gösteriyor. Ben de yapmaya çalışıyorum. Ben de yapmaya çalışıyorum. Zıngır Hoca’nın bir  ritüeli dikkatimi çekiyor. Parktaki heybetli ağaçlara sarılıp teşekkür ediyor. Diğerlerine ayıp olmasın dile yan yana bulunan 3 ağacı kucaklıyor sırayla. Ağaca sarılıyor, gözlerini kapatıp yoğunlaşıyor. Tabiat anaya ağaçları yarattığı için teşekkür ediyor. ‘Bu ağaçlar olmazsa biz olamayız. Bize oksijen veriyor. Oksijen olmasa yaşayamayız. Ormanları katlediyorlar, yakıyorlar. Katiller,’ diye konuşuyor ağaca sarılı vaziyette.

Dünya Tiyatro Günü kutlamalarında ne yapıp edip bir yolunu bulup sahneye çıkardığımız, Belçika’daki Türkçe tiyatroya katkılarını anlattığım Zıngır Hocamızı koronavirüs yüzünden iptal edilen kutlamalar nedeniyle bu yıl yazıma konuk etmekle yetindim. Ben hayatımda ‘tiyatro’ sözcüğünü duyunca bu kadar heyecanlanan ve gözleri sahne ışıklarıyla dolan ikinci bir kişi görmedim. 54 yıl önce ekilen tiyatro tohumları yeşeriyor. Geleceğin sanatçısı miniklerin ve gençlerin gözlerindeki ışıltıyı sahne ışıklarıyla buluşturan amatör tiyatrolar Belçika’da sahnede ses bayrağımızı, Türkçemizi gururla dalgalandırıyorlar.

 

(Yukarıdaki metin, Erdinç Utku’nun, Cumhuriyet’in 22 Mart 2020 tarihli sayısında aynı başlıkla yayımlanan yazısından alınmış, Erdinç Utku’yla gazetenin hoşgörüsüne sığınılarak aktarılmıştır.)