Belma Fırat, Kuyuda (NotaBene, 2016) başlıklı öykü demetinde, kitaba da adını veren bu öyküsünde, bir açıdan öykü çilingirliği yapıyor görece. Aşağıdaki satırlar yazarın.
“… ‘Sözcük israfından sırfınazar etmeyi öğrenmek gerekli’ der gibiydi kuyunun tepesinde çember çizerek uçan kuzgunlar. Kuyunun sadık bekçileri. Onlar ki, hakikatini yazmaya celbedildiği kuyunun hac yolunda, önündeki boş sayfaya, kaleminin ucuyla, yokluğu var ederek temas ettiği andan itibaren, dur durak bilmeden katettiği sayfalar ve birbiri üzerine yığılan metinler boyunca, bu satırların yazarına, nöbetleşe kılavuzluk etmişlerdi. Kuyunun mânâsını aramak uğruna çıktığı bu yazınsal yolculukta, anlamın merkezine adım adım yaklaşırken, içinde beliren doğum sancılarının her bir safhasında; kör karanlıkta, gaipten ona bir mum yakılıyormuşçasına apansız ışıyan, sesler, sözler, imler, duraklama ve suskular, bir söyleme dönüşme peşinde; birbirinin içine karışıp kaynaşmakta ve yazmayı umduğu öykünün, kuyu öyküsünün, ereğine doğru evrilerek birikmekteydi. O ise, söylemini kuracak bir yordam arayışında, içine bile isteye düştüğü bu yazım sarmalında, üzerine çevrimler halinde yağan imge sağanağını kapsayıp kuşatmanın (…) beyhudeliği karşısında, umutsuzluğa kapılmakta ve yardım dilenircesine kuzgunu aramaktaydı. An oluyor, kuzgunu ufukta kaybediyor, korku ve panikle yazıklarını yırtıp atıyor, yeniden başlıyor, dur durak bilmeden yazıyor, öleyazıyor, öylece yazıyor, nihayet metnin sisleri dağılıp …rahatlıyor, yazı evreninde yeniden nefes almaya başlıyor… Bu gelgitli yazma serüveninin, anlamın ona çabasızca, öylece bahşedilmesiyle sonuçlanacağına neredeyse ölçüsüz bir saflıkla inanmaya başlamıştı ki, …sürüklenip biriken duyguların, düşüncelerin, imgelerin söze, dile bir türlü gelemeyen tortusu en sonunda ivmesi dipten, derinlerden gelen bir dalgaya dönüşerek, büyüyüp kabardı ve dev gibi yükselerek patladı. Salınım, onu büyük bir şiddetle kıyıya çarpıp… bir varoluşun kıyılarında tek başına bırakarak, uğultuyla geri çekilirken; artık kendini terk etmenin ve başka bir benlikle, hiç tanımadığı o üçüncü tekilin, ‘o’nun ‘ben’iyle nefes almanın vaktinin geldiğini imler gibiydi. Kendini toparladı, kalemini kavradı, keşfetmek üzere yola çıktığı bu yeni âlemde, kuzgunu izleyerek, merkeze, öykünün ereğinin yoğunlaştığı yere, çekirdeğine, anlamın merkezindeki kuyuya doğru yazadurarak başa, en başa, taaa baştaki ilk cümleye…” (ss. 9, 10)
Yukarıdaki alıntılar, Belma Fırat’ın Kuyuda (NotaBene Yayınları, 2016) adlı yapıtından, yazarının, yayınevinin hoşgörüsüne sığınılarak aktarılmıştır.