ÖYKÜ KİTAPLIĞI M.S.Aslankara; BİR ANADOLU DERGİCİSİNDEN ÖYKÜ; ‘GİBİ’…

BİR ANADOLU DERGİCİSİNDEN ÖYKÜ: “GİBİ”

(23.6.2022 YAZISIDIR.)
M.Sadık Aslankara

Talat Avcı’yı tanıyan, anımsayan var mı, varsa kaç kişi?

Oysa o, “Öykümüzün Cumhuriyete Borcu” başlıklı yazımda daha geniş biçimde açtığım, belirttiğim yazınsal dergi emeğine eklenmesi gereken şairliği, yazarlığı ve yayıncılığıyla Söke’de uzun yıllar bir dergi yönetti: Beşparmak.

2000-2016 arasında yönettiği Beşparmak dergisi de, tıpkı öncülleri konumundaki pek çok dergide görüldüğünce azımsanmayacak sayıda öykü yayımladı sayfaları arasında, bu nedenle de öykücülüğümüze karınca kararınca da olsa ciddi katkı sundu.

İşte andığım, artık yayımlanmayan Beşparmak’ın Genel Yayın Yönetmeni daha önce şiirleriyle tanıdığımız Talat Avcı, bu kez yayımladığı ilk öykü kitabıyla okur önüne geldi: Gibi (Klaros, 2020)

Yapıtını aynı adları taşıyan öykülerle birlikte üç farklı başlıkla bütünlüyor Avcı; 1.İncir Çekirdeği, 2.Gibi, 3.Diren Dükkân. Her başlık altında, bu başlıktakiler de dâhil, sekizer öyküyle toplamda yirmi dört öyküde bütünlüyor Gibi’yi yazar.

Hemen her öyküsü Talat’ın, geleneksel öykücülüğümüzün ardılı göründüğü verimler, diyebilirim. Elbette bunun dışında farklı açılımlar sergilediği öyküler yok değil. Bunu söylerken yazarın bütün bütüne anlatımcı bir öykücülük peşinde gittiği akla gelmesin. Ayrıca geleneksel öykülemede anlamlandırma da ciddi yere sahip zaten.

İlginçtir yazar, sorgulayıcı tutumu da bırakmıyor, denemeye sapmadan, öykünün dil-mantık temelinden kopmadan bu tutumunu koruyor öykülerinde, bu da bir zenginlik katıyor elbette anlatısına. Küçük insanların dünyalarına yaklaşırken onları içerden anlatmakla yetinmiyor, bu kişileri okura yeniden, üstelik her birimize ayrı ayrı kurdurmayı da başarıyor bana göre.

Bu öykülerde çok önemli bir yan da Talat Avcı’nın bunları açık biçimli anlatılar olarak kurması, okurla sohbet havası yansıtması enikonu. Nitekim bir öyküsünde, öykü kişisinin sözü ardından , “Bu cümleyi nasıl tamamlardınız?” (32) deyivermesi de, iç seslere özel önem yüklemesi, işlevsel geçişlerle bunları parlatması, bu bağlamda örneklenebilir.

Kaldı ki genel çizgisi gözden geçirildiğinde, öykülerin bir şair elinden çıktığı ilk ağızda anlaşılabiliyor zaten. Çünkü gerek sözdizimleri gerekse sözcük seçimleri, insanı canlandırmaya, bir hav tazelenmesine yol açıyor hemence.

Gerçekten de öyküler, şairlere yakışacak üstün bir dil işçiliği sergiliyor diyebilirim. Yazarın pek çok örnekle yürekleri şenlendirdiği güzel deyiş örneklerinden birkaçını aktarayım sözgelimi: yoğunluk sarınmak, dayaklamak, arkaya atmak, kötürge, beyaz kahkaha, kuş mitingi, yağırlaşmak vb.

Okuyanda güzel duygular uyandıracak, herkesin severek okuyacağı bir öykü demeti Gibi.

Öyküdekine benzer nokta koyayım yazıya. Sizler, “gibi”, “…mış gibi” yapmayın, dalın Talat Avcı’nın öykülerine, sıcacık sokulun bu öykü tandırına. Yazarın, arkadaşlarıyla birlikte yayımladığı Beşparmak’ta yer açtığı öykülerle bir öykü emekçisi olduğunu unutmadan…