CAFER ÖZİLHAN; İKİ KİTAP İKİ EŞİK…
M.Sadık Aslankara
Cafer Özilhan, bir gazeteci yazar. Ancak ben, gazeteci değil yazar olarak tanıyorum onu, oysa en yakınındakilerin pek çoğunun yazarlığını değil de gazeteciliğini tanıdığı kestirilebilir onun kolayca.
Yazar, ilk öyküler toplamı Topaç’lar’ı (Cinius, 2018) göndermişti. Onun bu ilk yapıtı üzerine “Öykü Kitaplığı”nda yazmış, “Cafer Özilhan’ı öyküde yeni bir ad olarak dikkate aldığımı, bundan sonraki çalışmalarını ilgiyle izleyeceğimi” belirtmiştim.
Kısa bir süre içinde ikinci öykü kitabını yayımladı Cafer, bir çabuk da ulaştırdı bana: Mavi Kanatlı Kuş (Sokak Yayın, 2020). Kargoya vermekle yetinmedi, elime ulaşmasını da sıkı sıkı takip etti kitabının, “yaptığınız değerlendirmelerin ardından çalışmalarımı sürdürdüm,” notunu da ekleyerek.
Belli ki yazar, bu iki kitabı arasında fark görüyor, bunu benim gözlememi de istiyor, benden bu yönde saptamalar bekliyordu.
Aradan haftalar, ötesinde aylar geçip yıl da devrilince dayanamadı herhalde, 14 Ocak’ta (2021) şu iletiyi gönderdi, hoşgörüsüne sığınarak aşağıya alıyorum bunu:
“Sayın Aslankara merhaba;
Yoğun olduğunuzu, öncelik vermeniz gereken eserlerin çok olduğunu biliyorum.
İlk kitabım Topaç’lar’a ilişkin değerlendirmeniz beni çok sevindirmiş, eleştiri ve önerilerinizi ‘öğreti’ olarak kabul etmiş, çalışmalarımda yol gösterici olarak benimsemiştim.
İkinci kitabım Mavi Kanatlı Kuş da baskıdan çıkar çıkmaz size iletmiştim. Yaklaşık 5 ay oldu. Sadece bana ilişkin yazılarınızı değil yıllardır okurunuz öğrenciniz olarak her hafta Cumhuriyet Kitap ve burada (web sitesinde) sizi okuyorum. Bu 5 aylık sürede de bunu hiç aksatmadım. Belki de bir umuttu. Acaba, olumlu olumsuz bir cümlenizi okuyabilir miyim diye. Ya okuma değerlendirme programınızda yokum ya da (kendime hiçbir zaman Yazar tanımı yapmadım, sadece gazeteciyim…) Yazarların değerli eserleri arasında olmamı gerektirecek bir özellik bulamadınız kitabımda.
Bu yazdıklarımı yanlış algılamanızı istemem. Dostça, sizden öğrenmesi gereken çok şey olduğuna inanan bir okurunuz öğrencinizin iç sesi olarak kabul edin lütfen.
Saygılarımla.”
Gazeteci olduğuna göre, onun da kulağına gitmiştir kuşkusuz. Türkiye’de özellikle 1980 sonrasında ciddi bir yazar patlaması yaşanmıştı, biliniyordu bu, ne ki son yirmi yıl içinde bu hareket, âdeta çığa dönüştü.
Bu son yıllarda her gün bir yeni öykü kitabı vitrine geliyor, ertesi gün o gidiyor yerine yenisi konuluyor. Yıl içinde yayımlanan üç yüzü aşkın öykü kitabının yarıdan fazlası ilk öykü kitaplarından oluşuyor. Romanda bu sayı ikiye katlanıp aşıyor, şu sıralar oran, kimbilir, üç katına ulaşmıştır belki de.
Nitekim Bilgi Yayınevi’nin 2020’de düzenlediği, benim de seçiciler kurulunda yer aldığım “ilk roman” yarışmasına gönderilen dosyalarla ilgili katılım sayısını sormuştum Biray Üstüner’e, üç yüzün üzerinde olduğunu söyleyince doğrusu hiç şaşırmamıştım.
Hele pandemi ve karantina nedeniyle bu son bir yıl içinde görece hep kapalı yaşamaktan kaynaklanan, henüz kendilerini tanımasak da pek çok yeni yazarın doğduğunu, bir yazar fışkırmasının yaşanacağını kendi payıma kestirebiliyorum. Diyeceğim şu an insanların el altında birkaç yüz değil birkaç bin romanının hazır olduğu pekâlâ söylenebilir.
Hal böyleyken, yaşanan bunca kitap yoğunluğu arasında bunlardan kaçını okuyup kaçına yer açabilirim, varın siz düşünün.
Yine de Cafer Özilhan’ın Mavi Kanatlı Kuş adlı ikinci öykü kitabına da değinmek gereği duyuyorum. Neden? İlk kitabıyla bu ikincisi arasında yazar, olumluluk temelinde keskin bir dönemeç çiziyor da ondan.
Kuşku yok ki her yazarın ilk kitabı, kendi yaşamında eşik sayılmak durumunda, ikinci kitabındaki gelişim eğrisi, bunun ne’liği ilk eşikle ilişkilenişi bağlamında değerlendirilebilir. Yazınsal açıdan ilk kitaplar sıradan ilgiyle karşılanabilir, ama zaman zaman sıra dışı bir çıkış olarak da görülüp yazarına bu eşik, olağan dışı ivme kazandırabilir pekâlâ.
Cafer’in ilk kitabı üzerine yazdıklarım, “Öykü Kitaplığı”nda duruyor. Yazıdaki düşüncelerimi burada yineleyecek değilim. Ne var ki yazar, Mavi Kanatlı Kuş adlı ikinci kitabındaki eşiğe farklı nitelikte bir yüklemeyle ulaşıyor. Çünkü bu ikinci eşikte, ilkinde görmediğimiz, izlemediğimiz iki farklı tutumla çıkıyor karşımıza.
İlk olarak öyküsünü, iç boşlukları dikkate alarak kuruyor yazar. Böyle olduğunda, okura alan açılıyor enikonu, etkinleşen okur, öykünün kuruluşuna katılıp bundan pay alıyor enikonu.
İkinci olarak yine bu getirime bağlı bakışımsız, uyuşumsuz, örtüşümsüz, zamanakışımsız geçişler, sıçramalar eşliğinde okura açtığı alanla anlatısını gizemle çakıştırıp bir öyküsel büyü yaratabilmenin de önünü açıyor. Nitekim kitaba adını veren “Mavi Kanatlı Kuş” başlıklı öykü, simgeci, gerçeküstü yanlarıyla apaçık büyü öyküsü zaten.
Bu arada önceki ilk eşiğe göre sözdizimlerini daha sıkıladığını, yinelemeden kendini alabildiğine koruduğunu, anlatmaktan çok anlamlandırmaya önem verdiğini, ayrıntıya işlevsellik yüklediğini görüyoruz.
Geleneksel öykülemeyi sürdürse de artık modern öykünün ardılı olarak kabul edebiliriz Cafer Özilhan’ı. İlk kitabından sonra geldiği ikinci eşik, bunu apaçık ortaya koyuyor. Öykülemede kısa sürede alınmış nitelikli bir yol bu; önemsiyorum.