ÖYKÜ KİTAPLIĞI M.S.Aslankara; Öykü ve Romanın Odağında ‘Hayal Otel’

ÖYKÜ VE ROMANIN ODAĞINDA
“HAYAL OTEL”…

M.Sadık Aslankara

Hayal Otel (YKY, 2020), B.Nihan Eren’in üçüncü öykü kitabı. Önceki ikisi de YKY tarafından yayımlanan öykü kitapları Yavaş (2008) ve Kör Pencerede Uyuyan (2015) adlarını taşıyor.

Belli ki yazar, neredeyse on beş yıla yürüyen deneyimiyle öykü türünde ciddi konum sergiliyor, beri yandan kitaplarının yayın aralıkları, verimlemedeki sabrını ele veriyor aynı zamanda.

Ne ki Nihan’ı yenice tanıyorum. Tek bir kitabını okuyup yazar, yapıt üzerine düşünce üretmenin yeterli olmayacağı bilinse de birkaç bin yazarın öykü, roman, oyun, deneme, eleştiri, deneme vb. yapıtları üzerine yazmış birinin herhangi yazardan kitap okuyup kalem oynatmasının yine de önemli olduğunu söylemekten geri durmayacağım. Öyle ya, tevazu gerekmiyor, gerçeklik şimdilik bu çünkü.

Hayal Otel’de on iki öykü sıralanmış. İlk ikisi arasında geçirgenlik görünce, öykü değil mi, sıralama dışına çıkıp öyküsel bağlam açısından aralarında ne tür ilişkilenme bulunduğunu göreyim istedim okurken. Zaten on iki öykünün tümü ağaç, çiçek, maki bitki adı taşıması da doğrudan bu yönde açık bir im yansıtıyor. Aynı şekilde yer, kişi, zaman yerlemleri olarak “Hayal Otel”, otelin işleticileri Feryal’le İsmet, cemreler de düşmüş, mart başları anlatı yerlemleri açısından aralarında şaşmaz bağlar kurulabileceğini gösteriyor bize bir çırpıda.

Karı koca Feryal’le İsmet büyük kentten kaçmış, yaşamlarını burada yeniden kurmaya girişmiştir. Birliktelikleri on sekiz yıl olmuştur. Ankara’dan iki eski fakülte arkadaşıdırlar aynı zamanda, ne ki altı yıl önce Feryal’in hastalığı ortaya çıkmıştır. Adı konulmasa da öykülerde, psikolojik durum bozukluğu yaşar hep. Hazırlığı yapılan Hayal Otel, henüz açılmamış olsa da hazırlıkların sonuna gelinmiştir. Öykü adlarının tamamı otelin bitkilere özgülenmiş sekiz odasının her birine verilmiş adlardan kaynaklanır.

Otel henüz açılmasa da ikinci öyküden itibaren kıyı kasabasına bakan, tepede kurulu otele, âdeta sözleşmiş gibi art arda konuklar gelmeye başlar. Biz onları, farklı öykülerde, farklı yanlarıyla tanıyıp bütünleriz. Tek ya da ikili tümü de zorunlu ya da isteyerek önceki bağlamlarından çıkıp kendilerini bu kıyı kasabasına atmış, önlerine çıkan bu ilk otele kapağı atmış görünürler. Yazar, bu tür bir rastlantısallığı inandırıcı kılar böylece.

Yine rastlantıyla tam da o günlerde bir kasırga haberi oteldekileri olduğu kadar kendi hallerinde yaşayan, sezon hazırlıkları içindeki kasabalıları da alt üst etmekte gecikmez. Nihan, kasırga haberiyle, yaşanan telaş, korku, gerginlikle, buna karşı yapılan çalışmaya, alınan önlemlere yer açmayla yetiniyor anlatısında doğru bir yaklaşımla. Sonrasında kasırganın geçtiğini, tabelanın takıldığını, böylece otelin de açıldığını okumuş oluruz, o kadar. Böylece anlatı döngüsü tamamlanıyor bir biçimde.

Bütün bunlar Hayal Otel odağında, Feryal-İsmet başta olmak üzere öteki kişilerle, farklı öykülere dağılmış halde paralel kurgularla anlatılır. Kasabadan elektrikçi ve tabela ressamı dışında kişi anlatıya alınmaz, zaten gerek tepeler, ova, kasaba, deniz birer üstten bakış manzarasıdır, olanca canlılığıyla anlatılmaya çalışılansa Hayal Otel ve otelde tam da kasırganın önünde, kendi gerçekliklerinden kaçıp içlerindeki gizleriyle o sıra bir araya gelmiş görünen bu insanlardır.

Bir oda tiyatrosu oyununun epizotları biçiminde alınabilir anlatılanlar. Nitekim kişilerle ilgili özellikle öne çıkarılmış ayrıntılar, neredeyse bütün öykülere girip çıkarak bunlardan yansıyan işlevsellikle anlatının daha da belirginleşmesini sağlar. Gerçekten de yerleştirilen işlevsel ayrıntılar, giderek roman ayrıntıları olarak sivrilmeye başlıyor denebilir.

Bu yanıyla kıyı kasabasının en tepesine kurulmuş Hayal Otel, mart başında hiç de uygun olmayan bir mevsimde, bir biçimde kendi geçmişlerinden bu an’a sızıp otelde bunun hesaplaşmasına girişen konuklar karmaşasının yol açtığı bütünlüklü anlatımın gerek tiyatroda gerekse sinemada sayısız örneğine rastlamak olası. Bizde görece az belki ama dünyada hatırı sayılır örneğiyle karşılaşılabiliyor bunun. Agatha Christie mantığına dayalı bir destek eklenip buna iç ürpertici bir Alfred Hitchcock sinematografisi giydirildiğinde oda tiyatrosu bütünselliğinde parıltılı bir göz alıcılık sunuyor denebilir Nihan’ın yapıtı.

Süreğen biçimde yerleştirilmiş eylemsel oyun sahneleri, kare mantığıyla çarpıcı geçişler, sıçramalı bulandırmalar, yazarın bu tutumunu daha da öne çıkarıyor.

Yazının başında bağlamlanışlarını gözlemek için karışık düzende okuduğumu söylemiştim. Çıkarsamam, bu anlatılanların hep bütüne evrildiği, sonuçta öykülerde kapsanıklık yerine romanda gözlenen kapsayıcılığın öne çıktığı yönünde. Bu yaklaşım, öykülere bir biçimde film öyküsü, senaryo havası vermiyor değil zaten. Hatta popüler bir dizi film hikâyesi biçiminde alınması da olanaklı anlatılanların.

Kaldı ki işlevsel olan ayrıntıların her bir öyküde yinelenerek geliştirilip sonuca ulaştırılması da bunların roman kapsayıcılığı içersine yerleştirildiği kanısı uyandırıyor.

Bu çerçevede Nihan’ın yapıtını, İnci Aral’ın, Ayfer Tunç’un romanlarından yayılan göz çelen salkım hikâyelere benzer anlatılar olarak kurgudan başarısıyla da doğrusu ya roman olarak okuduğumu söyleyebilirim pekâlâ. Evet, Hayal Otel’i öykü değil roman olarak okudum sonuçta.

B.Nihan Eren’in iki öykü kitabını bulup onları da okuyacağım bir ara.