ÖYKÜ KÜRSÜSÜ; Dilek Üstündağ; ‘Sanal ve Gerçek’ – Öykü

Sanal ve Gerçek
Dilek Üstündağ

Tesadüfen başlamıştı…

O gün yenen yemek, dinlenen müzik, okunan kitap,  görülen yerler ya da sosyal bir olay aramızda konu olabilirdi. Bazen oldukça ciddi bazen de sıradan konularda sıkılmadan uzun uzun yazışırdık. Nedense özel hayata girmezdik.  Uzak şehirlerde ayrı yaşamlar içinde akıp giden hayatlarımızdan ötürü mü?

Aslında tuhaf durum. Anlaşılması zor. Yeteri kadar arkadaşım, yoğun tempolu işim, güzel bir ailem var. Orta yaş denilen zamanlardayım ve hayatım boşluklara yer vermeyecek kadar yolunda. Ama yine de kendime çocukların yaptığı yaramazlıklar gibi gizlediğim bir heyecan yarattım. Bazen yaptığımı yadırgasam da halimden memnunum. Yargılar mı, kızar mı diye düşünmeden olur olmaz her şeyden söz etmek, şimdi ne yapıyor acaba diye merak etmek,  hayaller kurmak iyi geliyor bana.

Zaman zaman, eğer karşı karşıya gelirsek sadece yazışma üstüne kurduğumuz arada fotoğraflarla renklendirdiğimiz dünya aynen devam eder mi, yoksa büyüsü bozulur mu diye merak ediyorum.

Artık benim için yazışmalar yetmiyor. Hayata farklı açılardan bakabilmesi, satır aralarını gören zekâsı, ciddiyetinin yanında nükteli sohbetiyle de ilgimi fazlasıyla çekiyor. Yaşadığım şeyin adı her neyse biraz daha ete kemiğe bürünmesini arzuluyorum. Resimlerde gördüğüm güzel kadının en azından sesini duymalıyım. Aylardır süren arkadaşlığımıza rağmen her zaman gerisinde durduğu bir duvar var. Artık onu aşmalıyım.

Bugün, geçenlerde izlediğim filmden söz ederken birdenbire konuyu değiştirip,

“Sesini duymak istiyorum,” dedim. Yazışma bir süre duraksadı ve sonra;

“Peki madem öyle istiyorsun arayabilirsin,” cevabı geldi.

Epeydir bildiğim ama sadece fotoğraf göndermek için kullandığım numarayı ilk defa tuşladım. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra açıldı. Kalbimin atışını hissedecek kadar heyecanlanıp çekingen bir halde:

-Merhaba, dedim.

-Merhaba Kemal Beyciğim, diyen sakin ve kendinden emin sesle karşılandım.

Nedense ürkek bir hal bekliyordum. Ondan beklediğim ama kendimde gördüğüm çekingenlikle nasıl hitap edeceğime karar veremedim. O, konuşmaya devam etti.

-Sohbet arkadaşlığımız çok iyi gidiyordu. Keşke biraz daha sürseydi.  Ama yine de epey devam edenlerdensiniz. Aslında yazıştığım insanlarla konuşmuyorum. Daha doğrusu konuştuktan sonra bir daha yazmıyorum. Çünkü bu durum yaptığım araştırmaya aykırı. Artık açıklamakta sakınca yok. Sanal dünyadan rastgele seçtiğim kişilerle geçmişin mektup arkadaşlığına benzer bir ilişki kuruyorum. Her şeyin çok hızlı tüketilip yok edildiği zamanımızda yazının, bu tükenişi ve hızı ne kadar yavaşlatabileceğini görmeye çalışıyorum.

Duyduklarım karşısında boğazıma bir şeyler takıldı. Zaten zor çıkan sesim sanki tamamen yok oldu. Demek bunca zaman sadece bir araştırmaya deneklik yapmıştım. Oysa ben, içten içe kendime duygusal bir hikâye yaratmış ve onunla besleyip büyütmüştüm.

Garip bir ruh haline büründüm. İçimden kabaran dalga dalga sıkıntı ve göğsümde kelebek olmayı bekleyen onlarca tırtılla öylece kalakaldım.