IŞIL MADAK ÖYKÜSÜ ÜZERİNE
M.Sadık Aslankara
Işıl Madak’tan okuduğum “Üç”, “Çevrilmeyen Anahtar” öyküleri, birbirinin içinden geçen, birbirini bütünleyen öyküler olarak alınabilir. Belki yazar, bu yönde bütünlenik bir öykü dosyası düşünmüş ya da hazırlamış da olabilir, kim bilir.
O zaman, temel izlek yönünde yalnız kadınların, kendilerini gerçekleştirmek doğrultusunda uğraşılarına, bu çerçevede bir varoluş kavgası verişlerine yer açıyor denebilir pekâlâ yazar. Ancak söz konusu “yalnız kadınlar”ın üzerinde durulması gerekiyor; kimdir bu kadınlar, yalnızlıklarının kökeni nedir?
İlk bakışta kocalarının terk ettiği ya da ayrılma kararını kendileri almış kadınlar olduğu söylenebilir bunların. Çağdaş bireye yakışan uygar tutumla ayrılmıştır çiftler. Fiziki şiddet sezilmez, ancak küçümsemese bile en azından erkekliğini öne alıp kadını öteleyen hot zotçu, buyurgan edasını görmemek olanaksızdır kocanın. Üstelik bu durumdaki kadınların çokluğu da sezdirilir satır aralarında, özellikle evlilik kurumuna geleneksel yaklaşımla bakan kadınlardır bunlar hep. Çocuklardan ötürü, koşullar ne olursa olsun evlilik kurumuna katlanmak gerektiğini düşünürler bu nedenle.
Ancak Işıl’ın öykülerindeki “yalnız kadınlar”, önyargı taşıyan bu düşüncenin karşısında salt kendilerini gerçekleştirmek adına kocalarını bırakmayı, ne denli sıkıntı çekerlerse çeksinler, üstelik çocuklarını ihmal etmeksizin ayrı bir düzen kurmayı göze almış kişilerdir.
Kaba, genellemeyle öylesine yuvarlanıvermiş birer “yalnız kadın” değildir yazarın seçtikleri sonuçta. Böyle olunca evlilik kurumunu ille ayakta tutmaya çalışmak gibi bir tutumdan uzak dururlar, çocukları da alabildiğine özgürdür, üstelik kız annesidirler, kızlarını, böyle bir cangıla karşı hazırlamak gibi bir görevleri olduğunu düşündükleri sezdirilir okura.
Erkeklerin koca ya da baba oluşları fark etmez, kadınlar, onları kızlarıyla karşı karşıya getirir özellikle. Böylelikle kendilerine birer kız babası oldukları anımsatılır.
Kadın, bir dişi varlık olarak yaratandır, bu yaratıcılık korumacılık olarak da kendini gösterecektir ister istemez, ancak kadın, kendisinin de yaratanıdır bir bakıma. İşte “Üç” öyküsü, bir yerde bize bunu aktarır. Sayıların birer mistik bağlam ortaya koyması da bunu ele veriyor bana göre. Böylelikle kadın, kendi döngüsü içinde kendi yaratıcılığıyla ayakta durmayı başarırken bu enerjiyi de yayar çevresine. İster özöyküsel anlatıcı isterse dolayımlı aktarıcı olsun, anlatan da kuran da bu kadındır.
“Bir” kendisidir kadının, yalnızlığıdır, “hayatın kalbi” olarak; kadın da Tanrı gibi yaratıcıdır çünkü. Bu nedenle Tanrı gibi de yalnızdır aynı zamanda. Öyleyse onun işi, kendini gerçekleştirmektir. Yaratıcılığı da yok ediciliği de bu “Bir”in içinde aranmalıdır. Öyle ya, üçüz kızlarından giden, gitmesi gereken de onun yaratıp gitmesine rıza gösterdiği varlıktır, üstelik o da bir kızdır. Üçüzlerden geriye iki kız kalacaktır yalnız. Bundan sonrasında öykü ikizlerle sürecektir, hayatı onlar taşıyacaktır bir bakıma sırtlarında.
Ne var ki o en geniş hayat da sürmektedir bu arada. Kızlarıyla birlikte kocadan-babadan ayrıldıktan sonra yerleşilen mütevazı evin bodrumunda yaşayan balıkçının dairesindeki yangın, kadını, bu yaratıcı-yoklatıcı yanıyla yeniden yüz yüze getirir. “Üç”, böylece belirginleşir. Dişi varlık kadın, balıkçıyla, o olmadan yeni bir hayat kurgulama oyununa dalar, yok olanın yerine hayat, bir damla halinde hep yeniden önüne düşecektir.
Işıl Madak, öyküde düz, sıradan bir bitirişe yaslanmıyor. Getirmesi gerektiği yerde bırakıyor, okuru çağırıp, Hadi al tamamla gerisini, diyor. Zaten bütün metni anlamsal ağlarla örerek akıtması da bunu gösteriyor öykü boyunca.
Anlatılan tek “yalnız kadın”, böylece gittikçe çoğalıp sarmal döngüyle öyküye yayılmış oluyor, yazar metinde kurduğu anlam ilmekleriyle anlatısını “yalnız kadın” olgusundan çıkarıp sonuçta bunu çağdaş bireyin temel sorunsalı haline dönüştürmeyi de başarıyor ustalıkla.
Bu olgu, Işıl Madak’ın öyküsündeki iki tutumun altını çizmemiz gerektiğini gösteriyor bize: 1. Bildik bir “yalnız kadın” öyküsünü ters yüz ederek sergilediği dönüştürüm başarısı, 2. Sözdizimlerine yansıyan incelikli işleyiş, bu yolla ortaya çıkan anlamsal artalan kurgusu.
Hadi Işıl Madak, yeni öykülere!