ÖYKÜ KÜRSÜSÜ; M.S.Aslankara; Mediha Ünver Öyküsü Üzerine

Mediha Ünver Öyküsü Üzerine

M.Sadık Aslankara

Mediha Ünver, iki öykü göndermiş: “Yere Bakma Düşersin!”, “Acının Rengi Ebruli”. Bunlardan ikincisini ayırdım, ilk öyküsünü de alabilirdim duraksamadan. Ancak anlatıdaki diyalekt, öyküyü enikonu zorladığından vazgeçmeyi yeğledim.

“Öykü Kürsüsü”nde okuduğunuz “Acının Rengi Ebruli”de de, öteki öyküsündekine benzer üçgene yöneliyor yazar, burada karşımıza çıkan aşk üçgeni ama. Bunları ustalıkla kurguluyor. Öte yandan öykü anlatıcılarını tek açılı konuma oturtuyor, böylece anlatılanı iyice örtükleştirip anlamlandırmayı okura bırakarak dramatik ânı alabildiğine cilalıyor.

Yazar, her iki öyküsünde de dramatik olana, ötesinde çözümsüz dramatik âna yoğunlaşıyor, öyle geliştirip sürdürüyor öykülerini. En azından okuduğum örnekler için bunu söyleyebilirim. Bu çerçevede oluşturduğu üçgenler, bunlarla kurduğu çatışmalı çelişki ister istemez gerilime yol açıyor, bu da öyküyü havalandırmaya yetiyor.

Kocasının, ölürken adını sayıklaması üzerine en yakın arkadaşıyla aralarında gizli bir aşk yaşandığı kanısına varan anlatıcı kadın, bir öfke seli halinde patlar önce. Ama yaşadığı gelgit ardından arkadaşı için de bu aşkın sona erdiğini düşünüp acısının kendi acısına denk olduğunu kestirir, öyleyse çağırabilir onu da bu ölü evine.

Doğrusu ya Mediha, pek çok yazarın kendini kurtaramadığı ille söyleyiverme, olup biteni anlatıverme türünden evecen çocukluk hastalığından kurtarabilmiş kendisini. Buna sevinmemek elde değil. Metinde eksiltiyi, örtüklüğü dikkate aldığına göre yazarın iyi bir öykü kurucu olduğu da açık. Dahası, bunun için öykülerini yan anlam ağlarıyla, işlevsel ayrıntılarla, sıçramalı anlatımla bütünleyip doğrudan okur alımlamasına yönelmeyi biliyor.

Bunlar Mediha Ünver öykülerinin hep olumlu yanları. Demek ki gereksinirliğini doygunluğunu karşılayıp öyküyü öyle çıkarıyor okur önüne.

Ancak Mediha, bunu aşar boyutta şiirselliğe dönük bir zaaf da gösteriyor. Sırtını dramatik ânın yoğunluğuna yaslayan anlatısında bu zaaf giderek yüke dönüşüyor, öykü koridorlarının tıkanmasına yol açıyor aynı zamanda. Bu bağlamda anlamlandırma ağları görece erozyona uğruyor.

Şiirsellikte yinelemeli söyleyişin amacı aşan dağılım gösterdiği eklenebilir ayrıca. Salt örnek olsun diye bu yinelemelerini sıralayayım: sinsi sinsi, inim inim, yavaş yavaş, yara yara, kesik kesik, yer yer, benek benek, ıslak ıslak, yankı yankı, inadıma inadıma, aheste aheste, yaprak yaprak, hüngür hüngür.

Bir öykü bunca yinelemeyi kaldırabilir mi?

Oysa bilinçli bir soyutlayım, dönüştür çabası sergileyen, eksiltili, sıçramalı anlatısıyla metnini yapılandıran bir yazarın öyküsü bunu hak etmiyor. Bu nedenle Mediha, gerek bunları gerekse öyküdeki diyalekti, bir iki göndermeyle yeniden düzenleyebilir. Sonraki öykülerinde şiirsel metinden uzak durmasını da dileyelim kendisinden.

Ancak anlatıda eksiltiyi savsaklamasa da metni gereğince yalınlaştırmaya yöneldiğini söylemek zor. Öyle ya eksilti ayrı yalınlaştırma ayrı. Çünkü eksilti bir yana, metne alınmasa da önem taşımayacak yanlar yok değil.

Yine de Mediha Ünver’in iyi bir yolda olduğu açık. Yeni deneylere uçabileceği bu çalışmaları, üretimi sürdürdüğünde öykü de onu bırakmayacaktır. Evet, devam Mediha!