ÖYKÜ KÜRSÜSÜ; M.S.Aslankara; Serap Çerezci Öyküsü Üzerine

SERAP ÇEREZCİ ÖYKÜSÜ ÜZERİNE
M.Sadık Aslankara

İki yıl önce gönderdiği birkaç öyküsünü okumuştum Serap Çerezci’nin. Bu kez iki öyküsünü daha okudum: “Iraz’ın Rüyası”, “Ray Yalnızı”.

Bunlardan “Iraz’ın Rüyası”nı sayfada sizlerle de paylaşıyorum. Eğer sitemize gönderilen öykü akışında bir durgunluk olursa, ileride Serap’ın “Ray Yalnızı” adlı öteki öyküsünü paylaşmayı da gündemimde tutacağımı söyleyeyim.

Öncekilere oranla son dönemde okuduğum öykü örneklerinden kalkarak söylersem, yazarın, giderek, öykü gizinin hünerlerine, büyüsüne doğru kendisini daha içtenlikle itekleyip sürüklediği, sonuçta doğru bir yolda ilerlediği izlenimine vardım. Bu iyi bir yönseme.

Bunun yanında her iki öykü örneğinde gözlediğim öteki olumlu yan, şaşırtmaca olgusunun öyküye yayılması doğrultusunda sergilenen çaba. Bunlar, Serap’ın, öykünün gizlerine erme yolunda ciddi adımlar attığını ortaya koyuyor.

“Iraz’ın Rüyası”, bildik bir olguyu, anlatımcı yaklaşımla ele alan bir “hikâye etme” örneği aslında, yani doğrudan, düz anlatma. Üstelik arada birebir değilse de ilişkileniş biçimi olarak apaçık melodramatik göndermelerle örülü bir flört de var.

Ne ki Serap, öykü tam böyle bir dalgalanma ikircimi içindeyken tutup çekiyor anlatıyı o bataktan, bambaşka bir finale taşıyor. Düz gerçekçi zeminden alınıyor, kara anlatının koluna takılıyor öykü. Böylelikle umulmadık biçimde irtifa kazanıyor birden “Iraz’ın Rüyası”.

Nitekim öykü, anlatımcı hikâyenin klasik kekreliğinden kurtuluyor, dozu yerinde bir buruk gülümseme eşliğinde âdeta grotesk bir şaşırtmacaya uğratıyor okuru. Sonuçta anlamlandırıcı öykünün engin sularında açılan kanallar, koridorlar yoluyla en azından hava alıyor, okuru da bir biçimde kavrayıp kendine çekmeyi başarıyor.

Evet Serap, iyi gidiyor, hadi bakalım, yeni öyküler bekliyorum sizden…