Süleyman Yıldırım Öyküsü Üzerine
M.Sadık Aslankara
Süleyman Yıldırım, öykü kadar şiirle de ilgilenen, ama kendisini “amatör” olarak niteleyen bir genç yazar adayı.
İki öykü göndermiş: “Küçük Şeyler”, “Denizatı”. İlkini seçtim “Öykü Kürsüsü” için.
Her ikisinde de yazar, anlatısını, olgusal gerçekleri düşle harmanlayan öykü kişileri aracılığıyla yapılandırıyor denebilir. Kurmaca gerçekliğinin zorunlu dayanağı olan soyutlayım, dönüştürüm için ilk bilinmesi gereken, yaslanılması zorunlu nokta da bu değil mi zaten? O halde Süleyman’ın doğru bir yol üzerinde ilerlediği düşünülebilir. Çünkü o, iki öyküsünde de olgusalı aktarmak yerine, bunu düşsel, imgesel düzleme çekip yeniden kurmayı yeğliyor, gerçekliği bu yeni düzlemde bir kez daha yapılandırmaya girişiyor böylece.
Nitekim “Küçük Şeyler”, çocukluktan ergenliğe uzanıp ötesine geçen, farklı zamanlara açılan anlatı düzlemiyle bunu gözler önüne seriyor. Öykü kişisinin söz konusu ara eşiklerde yaşantısına katılan, ama her yeni durumda, kurmacanın gerektirdiği sis ya da tül perde gerisinden yansıtım getirirken bundan sapmayan duruşuyla… Bu yolla öyküye içsel derinlik kazandırılırken anlam, okurla birlikte yeniden kurulmaya çabalanıyor.
İleride bunu daha da geliştirip farklı ürünler vermeye yöneleceği açık Süleyman Yıldırım’ın. Şiirle ilgileniyor olması, bunun somut ipucunu veriyor zaten. Böylesi tetiklenmeyle ileride kendisinden beklenebilecek umudu da diri tutacak demektir yazar.
Gerçekten de yanan ya da yanıcı/yakıcı “cızz”la donan ya da donucu / dondurucu “tıss” arasında kısılmış öykü kişisiyle başlayan, sonrasında bu söyleme dayalı yinelemeyle üç farklı zamana dönük gönderme bütünlüğü gösteren yazar için bu durum, güven tazeleme fırsatı da yaratıyor insanda.
Öykü kişisinin anne kucağından çıkıp yinelemeli eşiklerle aşk kırıklığı yaşayışı, ardından tekrar anne kucağına kapanışıyla tamamlanan döngünün, anlatıda ustalıklı bir cila yaydığı bile öne sürülebilir.
Süleyman, bu kısa öyküde, hüzünlü bir evren, bununla uyumlu oyunsu süreçler eşliğinde atlaya sıçraya gelişen hikâye ediş biçimiyle sıcak bir anlatı getiriyor okur önüne.
Evet Süleyman, iyi gidiyor. Hadi bakalım, yeni öykülere!
Öyküden, şiirden yılmak yok!