ARAYIŞTAN ARANIŞA ÖYKÜCÜLÜĞÜMÜZ…
M.Sadık Aslankara
(08.08.2024 YAZISIDIR)
- Bölüm / 2011
Arayış da aranış da bir arınma aynı zamanda.
1950 Kuşağı öykücülüğü, bunun ötesinde yazını, edebiyatı daha da ötesinde sanatı, dönemin verimleyicisi alımlayıcısı bütün halde nasıl ki kuşatıldıkları nesnel öznel koşullar çerçevesinde birlikte aynı üvendirenin yönlendirmesine göre yol aldılarsa aynı durum hiç kuşkusuz 1990 Kuşağı öykücülüğü, yazını, sanatının verimleyen, alımlayanları açısından da geçerli.
Bunu da bırakalım, arayış, aranış, zaten hayatın özünde yeri bulunan kavram çiftlerinden biri aynı zamanda. Tetikleyici yanıyla yaşamda ilerlemenin, gelişmenin önünü açarak insanlığı dönüşümlere, devrimlere götüren bir tür katalizör.
Böyle olduğu içindir ki öykücülüğümüzün hikâyesi de durma değişimler göstererek, ufuk açıcı birikimlerle sıçramalar yapıyor, böylelikle yeni, farklı öykülemelerle devrimler gerçekleştirerek yolunu sürdürüyor.
Şu kadarını bile aklımızdan geçirsek yuvarlamayla yüz elli yıl içinde nereden yola çıkıp nerelere geldiğimiz gözlenebilir. Sözgelimi Ahmet Mithat’tan Ömer Seyfettin’e taşınan öykümüzü getirin gözünüze. Buna Hüseyin Rahmi, Halit Ziya, Refik Halit gibi sıra dışına çıkarak öykülemeler sergilemiş yazarlarımızı ekleyin. Sonra bir anda “bam”, diyerek kapıya çarpmışçasına Sait Faik-Sabahattin Ali öykücülüğüyle yüz yüze gelin, şaşırmaz mısınız?
Gerisi dursun öylece, öykümüze uzak yakın ilgi gösteren hemen herkesin bildiği hikâye bundan sonrası.
Şimdilerde artık, her yıl bu arayışla aranışın minyatür bir örnekçesini yaşıyoruz âdeta. Nitekim bu dizi yazıda yapmaya çalıştığım da bu biraz zaten. Öyle ya olağanüstü yüksek bir öykü yayını debisiyle karşı karşıyayız. Yıl içinde yayımlanan ilk öykü kitabının ötekilere göre daha çok olduğu görülebiliyor.
Şimdi 2011’de okuduğum öykü kitaplarında sıra. Hadi bunlara geçelim.
Yiğit Okur Tır Kamyonları, Adnan Binyazar Bozkır Aydınlığında Aşk adlı üçüncü öykü kitaplarıyla alanda yeniden göründüler.
Öykücülüğümüzün 1968’den bu yana tartışmasız en dikkat çekici adlarından, bir büyük öykü tutkunu Selim İleri Yağmur Akşamları, 1970 başlarından bu yana öyküye kattığı değerle Mustafa Balel Etiyopya Kralının Gözleri adlı yapıtlarıyla alana bir kez daha kendi renklerini taşıdılar.
Adı artık öyküyle anılan, 1980’lerden bu yana öykücülüğümüzün parlayan yıldızı, öyküyle özdeşik Cemil Kavukçu Düş Kaçıran adlı yapıtıyla bir kez daha geniş okur kitlelerine ulaştı.
Öykü tutkusu, alana bağlılık anlamında1990’lardan bu yana öyküleri kadar emekleriyle de öne çıkan yazarlar Zeynep Aliye Bekâret Boncuğu, Hasan Özkılıç Lataros Değirmeni’nde Üç Dakika, Şaban Akbaba Deli Cin Diyor ki…, Zafer Doruk Beyaz Atlı Geceler, önceki iki öykü kitabına yeni örnekler de ekleyen Attilâ Şenkon Bahar Temizliği, Behçet Çelik Herkes Kadar adlı yapıtlarıyla, beklendiği üzere alanda yine göz doldurdular.
Bu arada öykü patlamasıyla 1990 sonlarında alana giriş yapan, sinema tiyatro alanlarındaki birikimini de alarak öykücülüğümüze farklı bir renk taşımaya çalışan, alana katıldığı tarihten günümüze bu anlamdaki bağını koruyup katkısını sürdüren Nilüfer Açıkalın Çıldırtan Öyküler adlı yapıtıyla adını pekiştirdi.
2000 başlarından itibaren öykü dünyamız, yeni adları da birer kıdemli öykücü olarak alanın başköşesine yerleştirdi. Ölümü sonrası Yücel Balku’nun “Bitmemiş Külliyat” alt başlığıyla “Toplu Eserler” olarak Sükût Ayyuka Çıkar adlı yapıtı yayımlandı, böylece Balku’nun sesi, alanda kalıcılaştı.
Ahmet Büke Ekmek ve Zeytin, Murat Uyurkulak Bazuka, Yalçın Tosun Peruk Gibi Hüzünlü adlı yapıtlarıyla yine büyük ilgi halesiyle karşılandı. Bu adların yanı sıra yine bu yıllarda öykücü olarak alana katılıp kendilerine yer edinerek damga vuran Gönül Çatalcalı Güvercin Beyazı, Seray Şahiner Hanımların Dikkatine adlı yapıtlarıyla alana kendi renklerini kattılar.
Kendini “masalcı nine”, “hikâye anlatıcısı kadın” olarak gören Zübeyde Seven Turan Yitik Zamanlar, ölümü sonrasında kızı Meltem Türkoğlu tarafından yayımlanan Gülşen Mutlu’nun Kıyıya vuran Öyküler adlı yapıtları da farklı bir renk olarak alana eklemlendi yine bu süreçte.
Yeni yapıtlarıyla alana katılanlar da oldu elbette. Özcan Öztürk Davetsiz Misafir, Cem Kertiş Sevgibey, Ahmet Türkay Bir Sanrıydı Manolya adlı yeni yapıtlarıyla alana katıldılar.
Hiç kuşkusuz yine azımsanmayacak sayıda ilk öykü kitabı rafları doldurdu yıl boyunca. Bunlar arasında Nalan Yılmaz Köz, Berna Durmaz Tepedeki Kadın, Özlem Özyurt Bir Şehir Varmış Bir Şehir Yokmuş, Aslı Solakoğlu Hayata Yetişmek, Münir Göker Yenikapı Hikâyeleri, Mehmet Doğan Karakuş Cino, Özden Günay Pencereler, Umut Y. Karaoğlu Deli Heybesi, Koray Özer Lacivert Kadife Ceket, Bünyamin Çelebi O Sen misin? Adlı yapıtlarıyla öykücülüğümüzden içeri ilk adımlarını atmış oldular.
Bu arada öteki yayınlarının yanı sıra Nedime Köşgeroğlu Hiç Kimseden Sevgilerle adlı ilk öykü kitabıyla alanda kendini gösterdi.
Gördüğünüz gibi onca çokluk yanında büyük çeşitlilik de söz konusu.
Gerçekten anlatım biçimleri açısından dilde, kurguda, anlatımda öylesine farklı ataklar geliştiriyor ki yazarlarımız zenginlikle örülü bu yelpazeye şaşırmamak elde değil.
Özellikle cumhuriyet döneminde öykücülüğümüzde yaşanmaya başlayan baş döndürücü gelişim hızının bu ilk yüzyılın sonunda nerelerden çıkıp nerelere ulaştığını, bugün hangi aşamalardan geçmekte olduğunu hep birlikte izliyoruz.