SAYFA YAZISI; İKİ YAYIN ARASINDA MESAFEYİ KISALTMAK

İKİ YAYIN ARASINDA MESAFEYİ KISALTMAK

M.Sadık Aslankara
(30.05.2024 YAZISIDIR)

 

2003

 

1990 ortalarında öykücülüğümüzde, “öykü patlaması” olarak başlayıp yazın tarihimizde kendisine yer bulan bu mucizevi kabarış, yayılıp dağılan öyküsel fışkırış okur-yazar ilişkisi açısından da âdeta bir çığıra yol açtı denebilir.

Bir yandan peş peşe kitap çıkaran yazarların yayın aralığı gitgide kısaldı öte yandan yazarlara dönük takip görece arttı, okur, yazarın ensesine bile yapıştı. Bu olgu, öykücülüğümüze büyük bir devinim, hız kazandırmakta gecikmedi.

Bu doğrultuda ortalıkta görünürleşen yazara dönük hem öykü beklentisi yükseldi hem de ilk öykü kitaplarıyla sonraki yayınların süreminde bu durum kışkırtıcı bir albeni de kazandı.

Gitgide artan bu hareketlenmeyle belirgin bir sanatsal merkezkaç kuvveti de işlemeye koyuldu denebilir, çünkü alanda okur beklentisi uman kimi yazarlar, alanın dışında kaldıklarını görerek düş kırıklığı yaşadılar. Bu durum, okur beklentisi sanrısı içindeki yazarların temposunu daha da yükseltti, öykü kitapları arasında mesafeyi alabildiğine kısaltan hatta kaldıran yazarlar oldu.

Yukarıdaki sözlerimi aşağıda andığım yazarların 2003’teki öykü verimleri üzerinden, üstelik sıradan göz atmayla bile denetlemek olanaklı.

Nitekim yıllarca öykü türünün sıcaklığıyla içlidışlı yaşayıp bunu yansıtan yazarlar olarak Ayfer Tunç Taş-Kâğıt-Makas, Orhan Duru Düşümde ve Dışımda, Necati Güngör Üsküdar’a Gidelim, Cemil Kavukçu Başkasının Rüyaları, Hasan Özkılıç Sonunda Herkes Yalnız,  adlı yapıtlarıyla kendilerini bir kez daha anımsattılar.

Yazın yaşamına 1950’lerde öyküyle giren Celâl Hafifbilek (1930-2012), sonraki yıllarda romana ağırlık verse de 1990 ortalarında öykünün yükselişi onu da etkilemiş olmalı ki öyküyle daha yakın ilişki kurmaya yöneldi, Sana El Sallayacağım (1994) sonrasında öyküde kalıcı olduğunu gösterdi üstelik: Aşk Boyu Yaşam.

Öykü verimini 1980’lerden bu yana sürdüren, 1990’larda da ardı ardına öykü kitapları yayımlayan Nafize Öztok (d.1929), Biz Yine Kapılardayız adlı yapıtıyla alanda bir kez daha varlık gösterdi.

Yaşamlarını Almanya’da sürdüren, önde şairliği belirgin olsa da 1980’lerde, sonraki yıllarda öyküye de yazın yaşamında yer açan Aras Ören Büyülü Çınarlar, Sırrı Ayhan Eksik Hayatlar adlı kitaplarıyla alanda varlık gösterenler arasına katıldı.

Artık 1990 Kuşağı öykücüleri olarak anılan, bu bağlamda anıldıkları başlıkla bütünleşip pekişen yazarlar grubunun önde gelen imzalarından Murat Yalçın İma Kılavuzu, Başar Başarır Getirin O Günleri Yakalım Bu Öyküleri adlı yapıtlarıyla bu kuşağın alandaki ağırlığını gözler önüne sererken 1990’lar öykücülüğüne özgü yayılımı da genişlettiler.

2000 başında ürün vermeye yönelip, kısa bir yolculuk sonrasında alanda kendilerine yer açarak doğal yoldan 1990 Kuşağı öykücülerine eklemlenen Leyla Ruhan Okyay Geyikli Orman, Halide Eşber Anlatırken Işığa Bak, Jaklin Çelik Yılanın Yolu, Tuğrul Çakar İki Hayat Çek Usta, Yekta Kopan Yedi Derste Vicdan Muhasebesi, Derya Erkenci Nişan Fotoğrafları adlı yapıtlarıyla aynı zamanda bunu hak ettiklerini de gösterdiler.

Seyhan Ecer Karcığar Şarkı (2001) sonrası Kış Yolcuları, Orhan Tez Duyan da Bir Şey Yaptığımızı Sanacak (2000) sonrası Şövalye Adası adlı kitaplarıyla göründüler.

İlk öykü kitapları yayınında gözlenen şaşırtıcı gelişme, artık neredeyse her yıl için merakla beklenen bir sürpriz sonuç haline dönüştü.

Sultan Su Akar Gâvurköy’ün Boranı, Birnur Şener Konuk, Bilge Öngöre Lamba, Ayşe Sarısayın Denizler Dört Duvar, Deniz Spatar Kopya Kadınlar, Sibel K. Türker Kalp(y)azan, Ayşegül Çelik Korku ve Arkadaşı, Mehmet Emin Töreci Yolculuk, Yaşar Bodur Su ve Çakıl Taşları, E. Bülent Yardımcı Öpücük Sesi Yalnızlık, Cafer Solgun Cihangir’de Bir Ev, Süleyman Kalman Geç Kalmış Hikâyeler, İnan Çetin Bin Yapraklı Lotus, Hakan Ergül Krizanteme Adanmış, Onur Caymaz Ezilmiş Liylaklar Kitabı adlı yapıtlarıyla alana ilk girişlerini yapmış oldular.

Feridun Andaç da iki ayrı ilk öykü kitabıyla göründü: Gönlümün Yitik Yurdunda, Kar Masalları.

İlk kitaplarını yayımlayan yazarlardan Sultan Su Akar, Bilge Öngöre, Ayşe Sarısayın, Sibel K. Türker, Ayşegül Çelik, İnan Çetin, Hakan Ergül, Onur Caymaz, Feridun Andaç sonraki yıllarda da öykü kitabı yayımlayıp alanda varlıklarını sürdürdü, bu adların pek çoğu 1990’lar Kuşağı öykücüleri arasına katılabildi, ötesinde bu kuşak üyeleri arasında etkin rol üstlenmeyi de başardı.

Yazarlar öyküde birbirinden ayrı duruşlar sergileyebildikleri halde yayımladıkları ilk öykü kitaplarıyla yine de ipe dizilmişçesine sıkışık safla, yan yana, dirsek dirseğe görüntü verdiklerinden her biri ortalıkta dolaşmasına karşın ne yazık ki görülme, fark edilme süreleri de bu oranda zaman alabiliyor.

Ayrıca zamanında görülüp fark edilseler de bu, bir anda popüler ilgiye dönüşebiliyor, yazınsal açıdan gereken dolulukta yaklaşılamıyor o zaman yazara, kitapları üzerinde zaten hiç durulamıyor. Nitekim yeni bin yılın bu ilk çeyreğinde yüzlerce ilk öykü kitabı yayımlanırken, önceden alana katılmış yazarlar bir yana ilk kitaplı yazarla yapıtı hiç tartışılmıyor. Bu tür yansımalar 1980 öncesinde yazın dünyasında bütüne yayılırken, ne yazık ki kopukluk, alana dönük enerjide verimin düşmesine ya da bozunum yaşanmasına yol açıyor.

Bu yönde dikkat edilmesi gereken, bütün bunların okur nezdinde nasıl bir karşılık bulduğu ya da gördüğü elbette. Öykü yayınında mesafe kalkarken okur beklentisi mi karşılanıyor yoksa okurun boğulmasına mı yol açıyor bu tutum?