1990 KUŞAĞI EDEBİYATINA
FARKLI BAKIŞ AÇILARIYLA YAKLAŞMAK…
M.Sadık Aslankara
(18.6.2020 YAZISIDIR.)
Edebiyatımızda kuşak, topluluk, okul vb. başlıklar altında bir araya getirilebilecek yazınsal hareketler, girişimler, etkinlikler konusunda haftalar önceden başlayan, tartışmalı yazılar kaleme alıyorum. Geniş açılımla sürdürülen bu yazıları, 1990 Kuşağına odaklanmış farklı bakış açılarına dayalı yaklaşımlar içeren düşünce uçkunları arasında birer kalem oynatması biçiminde almak da olası elbette.
“Kuşak”, buna eş ya da komşu sayılabilecek sözcükler, toplumbilimsel birer terim bağlamında bütün dillerde sahip olduğu çeşitlilikle yaygın, geniş açılım yelpazesi sunuyor kuşkusuz, bunu biliyoruz.
Edebiyatımıza dönersek, amacımın, 1980 sonrasında apaçık bir “yazınsal olgu (fenomen)” olarak kendini gösteren, günümüzdeyse çok önemli “kuşak” konumuna yükselmiş bulunan, artık “1990 Kuşağı Edebiyatı / Yazarları” gibi bir başlık altında âdeta tam anlamıyla “yazınsal eşik / evre / dönem” bağlamında alınması gereken konuya yoğunlaşıp bunları paylaşmak olduğunu söyleyebilirim pekâlâ.
Buna göre konu, “yazınsal kuşak” sınırlaması içinde ele alındığında, 90 Kuşağına yönelik neler söylenebilir, hangi önermelerle ne tür temellendirmeler getirilebilir, bunun üzerinde duralım istiyorum.
Başta şunu eklemekte yarar var; bugüne dek konuya değgin kaleme alınıp kaynakçaya dâhil edilmiş çok sayıda yayın bulunduğunu biliyoruz.
1990 Kuşağı edebiyatı, yazarları, çok farklı kökenlerden gelen, beslenen yanıyla hem katılımlarla çoğalmış, hem de çeşitlilikle zenginleşmiş bir yazınsal birikim olarak alınmalı en başta. Bu nedenle de söz konusu başlık altında ele alınabilecek alt başlıklar üzerine hafife alınamayacak bir yayın dağarı bulunduğu da göz ardı edilmemeli hiçbir zaman.
Kaynakça çokluğu elbette sevindirici. Ne var ki bilimsel çalışmalarda gözetilen ölçüler nelerse 1990 Kuşağı edebiyatına dönük kaynakçada yer alan araştırı, inceleme, eleştiri, değerlendiri, belgeleme türünde ne denli çalışma varsa bunlara da böylesi bakışla yaklaşılması gerekiyor. Bilimsel makaleler için aranan hakemli yayın ölçüsü, atıf sayısı, bunlarla ilgili ölçümleme türünde veriler kimi çalışmalar için kuşkusuz büyük önem taşıyacaktır ama kimi yazılar ürettiği sorularla, yaklaşım yöntemiyle değer taşıyacağından bu yanıyla göz önüne alınacaktır.
Öteden beri, özellikle yazınımızda, örneğin öykücülüğümüz, romancılığımız üzerine yapılmış çalışmaları yansıtan kaynakçalar tarandığında bunların çok büyük bölümünün birbirinin tekrarı biçiminde üretildiği gözleniyor. Bu öylesine belirgin bir hal alıyor ki, sözgelimi kimi yayınlarda yer alan “hata”, “eksik”, hatta “yanlış”, daha sonra gelen kimi yayınlarda da olduğu gibi karşımıza çıkabiliyor. Nasıl ki özellikle bilimsel çalışmalarda gitgide yaygınlaşan “kes yapıştır” uygulamasından söz ediliyorsa, bunun yazınsal yayınlarda da karşımıza çıkması olağanlaşıyor demek ki.
Bu arada konuya rantçı anlayışla yaklaşanların olduğu, bu tür yaklaşımların sinsi bir virüs benzeri, yazın dünyamıza hızla bulaştığı, hatta bu alanda bütün bünyeye yayıldığı öne sürülebilir.
Önemli olan, 1990 Kuşağı edebiyatına dönük özgün bir yaklaşım sergileyip şimdiye dek getirilmiş soruların dışına çıkarak konuyu deşmek, ana başlık altında sıralanabilecek tüm alt başlıkları didikleyip sağlıklı bir bireşim için akılcı bireşimler kurabilmek, bütün bunların üzerinde yapılandırılan öne sürüşler getirerek yeni ufuklar açabilmek elbette.
Bunun yanında olguya, kavramlara dönük yaklaşımda açı değiştirildikçe ortaya çıkan farklı bakış açılarıyla farklı bireşimler üzerinden sıra dışı, hatta aykırı sorularla konuya yönelik açılımlar getirmek de ufuk açıcı olacaktır.
Öyleyse 1990 Kuşağı konusunda kaleme alınan, alınacak bir yazıda öncekileri kaynakça gösterip görece bunları yinelemek değil, ama yapılabiliyorsa sıçramalarla bunlardan yeni önermeler kurup konuyu geliştirmeye girişmek, bu yolda ilerlemek olmalı yapılacak çalışma.
Doğum tarihlerine, taşıyıp yansıttıkları toplumsal etkimelerle yazınsal tutumlarına, üzerlerindeki sanatsal etkiler kadar yaptıkları etkilere, gerçekleştirdikleri yayınlara, bunun yanında daha başka pek çok nitelik de dikkate alınarak 90 Kuşağı yazarlarının, 1940 ya da 1950 Kuşağı şairleriyle yazarlarının yansıttığı özdeşlik örtüşmesinin yanında, buna oranla eliptik bir alana sahip olduğu, iki farklı odak-merkez-çekirdekle temsiliyet yansıttığı kanısındayım kendi payıma.
Bu kanıdaysam gerekçelerim, kanıtlarım neler?
Konuyu sürdüreceğim.