SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; 1990 Kuşağının Öncü Yazarı: Oğuz Atay…

1990 KUŞAĞININ ÖNCÜ YAZARI: OĞUZ ATAY…

M.Sadık Aslankara
(11.6.2020 YAZISIDIR.)

1950 Kuşağı öykücülerinin ardından edebiyatımızda bu ölçüde etkinlik olup onlar kadar ağırlık koyabilen bir ikinci kuşak, 1990 Kuşağı yazarları oldu yanılmıyorsam. Öncekiler öykücülüğümüzde önemli eşik oluşturmuştu daha çok, 90’lılar eliptik bir alana yayılmış halde iki farklı odakta öykü kadar romanda da kendilerini gösterebilme olanağı buldu.

90 Kuşağının söz konusu eliptik dairesinde merkezdeki ilk çekirdeği oluşturan yazarlar yuvarlamayla 1960 ortalarıyla sonları arasındaki tarihlerde doğmuştu, kuşağın öteki merkez çekirdeğiyse 1970 başlarıyla ortaları arasına giren tarihlerde doğdu. Böylece kuşak, iki eliptik merkez tarafından sürdürüldü.

Sonradan yazınsal tutumlarıyla birbirinden bağımsızlaşıp farklı çizgide üretimi sürdüren kuşak yazarları kendi kavrayışları yönünde öncülüğe girişti.

Kuşku yok ki, bu tür belirlemeler, buna özen gösterilse de hem toptancı genellemelere hem de kaba yuvarlamalara yaslanıyor. Bunda edebiyat sosyolojisi bağlamında yürütülen çalışmaların geniş, yaygın konuma erişmeyişinin etkisi kadar kavramlara, terimlere dönük yaklaşımlarda kimi tartışma, karmaşa yaşanmasının da etkin rolü bulunuyor kuşkusuz.

90 Kuşağı, her iki çekirdek merkeziyle birlikte 12 Eylül sonrasında biçimlendi. Kuşağın farklı dergileri oldu ya da farklı dergiler kurmak istediler, lobiler, mahfiller, arastalar oluşturdular. Bir yandan dayanıştılar evet, ama bir yanlarıyla güvensizliklerini daha da pekiştirdiler.

Sonuçta apayrı bir edebiyat kanalında buldular kendilerini. Yalnızlık, tedirginlik, çaresizlik, korku, sinme, başarısızlık, belirsizlik, geleceksizlik, ötekileştirme, aidiyet, toplumsal cinsiyet vb. başlıklar aşmaları gereken konu, sorunsal, izlek bağlamında sıradağlar oluşturdu denebilir önlerinde.

Bugünden bakıldığında bunu aşmanın kestirmeden yolu olarak önlerinde üç seçenek gördükleri söylenebilir belki: 1.İroni, 2.Tepkisizlik, 3.İntihar.

Bu durum, 90 Kuşağı yazarlarının, önlerine 1960’lardan kalan yazarlarla onların kitaplarına sırt dönmelerine yol açtı, bu olgu yazarsız kalmalarına da neden olduğu için kendilerine yeni yazarlar yaratmaya yöneldiler. Bu yönelişte ilk elde farklı dillerden yazarlar edindiler kendilerine. Bizim yazarlarımız arasından 5o Kuşağı öykücülerini farklı bir zihinle önlerine aldılar.

1960-70’lerde, dönemin toplumsal yaklaşımı, coşkulu savrukluğu, zaferden yenilgiye dönen gençlik heyecanları içinde görmezden gelinmiş, göz ardı edilmiş Oğuz Atay’ı kitlesel anlamda ilk keşfeden kuşak oldular.

Yapıtın sanatsal kalibresinden çok toplumsal tutumuyla siyasal yaklaşımına bakan, bu nedenle en azından yeterince görülememiş, hatta kimi çevrelerde kavrayışça kabul edilemez biçimde hasıraltı edilmiş Ahmet Hamdi Tanpınar, Yusuf Atılgan gibi yazarları yeniden yazınsal gündemimize taşıdılar.

İşte 1990 Kuşağının eliptik dairesinde ilk çekirdeğin önemli adlarından, öyküleri, romanları kadar yeni bir edebiyat için arkadaşlarıyla âdeta bir yazınsal manifesto olarak alana yerleştirdiği Hayalet Dergisiyle de farklı, özgün bir yere sahip Murat Gülsoy’un şu sözleri, bu anlamda önem taşıyor, önemli olduğu için de uzunca aktarıyorum alıntıyı:

“1984’tü sanırım. Üniversitenin İngilizce hazırlık sınıfındaydım. (…) Tam o sıralarda, Oğuz Atay’ın yapıtlarıyla tanıştım. Oğuz Atay da çoktan dünyamızdan geçip gitmişti ama ben onun düşüncesiyle, aklından geçenlerle yeni tanışıyordum. Romanlarını, öykülerini okudukça aklımda bir şeylerin hızla yerli yerine oturduğunu, gelecekte beni ben yapacak birçok değerin kristalleşmeye başladığını hissediyordum. Henüz ‘Bir kitabı okudum hayatım değişti’ cümlesi kurulmamıştı ama ben çoktan bu cümlenin işaret ettiği metaforun içine düşmüştüm.”

“Hayal kuruyordum. Onun cümleleriyle, onun sesiyle düşünüyordum. Bu ses beni edebiyata bağladı, hayatımın büyük bir bölümünü yazmak, dergi çıkarmak, yayıncılık yapmak gibi uğraşlarla geçirmeme neden oldu. O nedenle bu bir teşekkür yazısı. / Oğuz Atay’ın tüm yapıtları düşüncemi, edebiyata yaklaşımımı derinden etkilemiştir.” (Murat Gülsoy; 602.Gece / Kendini Fark Eden Hikâye, Can, 2009, 137, 138)

Oğuz Atay, yalnız Murat’ın değil, 1990 Kuşağı yazarı olarak iki ayrı çekirdekte anılabilecek öykücü, romancı ne kadar yazar varsa tümünün de kendi yazınsal çıkışlarını yasladıkları bir yazar kuşkusuz.

1990 Kuşağı edebiyatının ortaya çıkmasında, yönlenip beslenmesinde çok önemli pay sahibi bulunduğunun tartışılamayacağını düşündüğüm Oğuz Atay işte bu nedenlerle kuşağın “öncü”sü olmayı âdeta tek başına sürdürüyor.

Bu nedenle de büyüsü hiç bitmiyor, bitmeyecek de.