SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; ANLATIDA ‘NESNEL BELGE’ KULLANMAK

ANLATIDA “NESNEL BELGE” KULLANMAK…

M.Sadık Aslankara
(22.10.2020 YAZISIDIR.)

Son yıllarda, olgusal/yaşantısal belge kullanılarak yapılandırılan azımsanmayacak sayıda kurmaca yapıtla, anlatıyla, özellikle de sıra sıra romanla karşılaşıyoruz denebilir.

Ne ki, olgusal temelde “belge kullanmak”, yazınsal yapıtta ille belgenin kendisine yer açmak değildir. Yapıtın böylece daha da güçleneceğini hayal etmek, belgeden hareketle bunun yol açtığı anlamsal ağırlığı önemseyip bir tür belge gösterisine girişmek anlamına da gelmez bu, hiçbir zaman. Ya ne? Dönüştürme; evet, yapılması gereken belgenin dönüştürülmesidir, o kadar, söz konusu yazınsal yapıt için belgenin gereksinilir hale getirilmesidir özetle.

Daha önce bir Sayfa Yazısında aktarmıştım. Fethi Naci, Adalet Ağaoğlu’nun, Boğaziçi Köprüsünün açılış tarihine dönük Bir Düğün Gecesi (1979) adlı romanında yaptığı “maddi yanlış”a vurgu getirirken, kendine özgü o hınzır alaycılığıyla buna yer açmıştı bir eleştirisinde.

Bugünden baktığımda bu maddi yanlışın söz konusu romanın yazınsal gerçeklik temelini zedelemeyeceği kanısında olduğumu belirtmiştim andığım yazımda. Köprünün açılış tarihi farklılık taşıyabilir, yeter ki roman kişileri, olaylar vb. açılış öncesiyle sonrasına göre bu tarihle ilişkilendirilirken çelişik bir konumlanış sergilemesin.

Bu, şu anlama gelecektir: Belgeyi elbette kullanabilirsiniz, ancak anlatı, bunu gereksiniyor mu gerçekten? Yoksa siz, belgeyi, ona da yer açmış olmak, onu da gösterivermiş olmak için mi getirip oturtuyorsunuz kurmacaya?

Peki o zaman anlatı nereye gidiyor? Belge, orada belge olarak âdeta bir konserve halinde duruyor, anlatı başka bir yerde belgeyi gereksinmeksizin onsuz bir anlatı olarak kalıyorsa bu yerleştirmede bir sıkıntı var demektir.

Fethi Naci bir başka yazısında (Bak.; Yeni Dergi, Ağustos 1973, S.107) yine Adalet Ağaoğlu’nu alıyor, bu kez onun Ölmeye Yatmak (1973) adlı romanındaki “belgeleme” yaklaşımına dönük altı çizilmesi gereken çok önemli saptamalar getiriyor.

Bunun için Ağaoğlu’nun, kendi romanına, onu varimleyiş sürecindeki çalışma yöntemine değgin söylediği şu sözü alıyor ilkin:

“Geçmişin panoramasını pek çok eski gazete, kitap, fotoğraf karıştırarak, anılar dinleyerek ve bunlar içinde gerekli malzemeyi toplayıp eleyerek, gün gün, ay ay, yıl yıl vermeye çalıştım. Bu nedenle ‘Ölmeye Yatmak’ benim değil bir dönemin yazdığı romandır.”

Romanın geniş bir değerlendirmesini yapan Fethi Naci, Ağaoğlu’dan bu akarımı alıntıladıktan sonra şunu söylüyor yazının girişinde hemen:

“Adalet Ağaoğlu, çok ilginç olabilecek bir romanı, ‘bir tanıklığı yarına belgeleme tutkusu’ uğruna, başarısız bir roman haline getirmiş.”

Neden böyle bir yargıya vardığını şöyle açımlıyor Fethi Naci:

“Otuz yıllık bir dönemi 359 sayfalık bir romanda anlatmak… Belki bir yolu vardır bunun, ama Ağaoğlu’nun tuttuğu yol o yol değil. Bir kere, romancı olarak çıkış noktası bireyler değil; aklını birtakım toplumsal gerçeklere takmış, onların altını çizmek istiyor. Romancının anlattığı toplumsal gerçeklikler, bu gerçeklikleri yaşayan, bu gerçekliklerin tarihi olan bireyler haline dönüştürülemezse, romanın şematik olması kaçınılmaz olur. Yaşar Kemal de, ünlü üçlüsü için, ‘Bu üçlü benim yaşantım ve tanıklığımdır,’ diyordu; ama o, tanıklığını belgelerken, bir romanın ancak bireyleri anlatarak tanıklık görevini yerine getirebileceğini unutmuyordu.”

Geniş bir değerlendirme yelpazesi ardından Fethi Naci, andığım yazısını şöyle noktalıyor:

“Adalet Ağaoğlu’nun romanına umutla başlamıştım, iyi bir şeyler bulacağıma güveniyordum. Sonuç düş kırıklığı oldu. Tanıklığa, belgelemeye aklını fazla takmasaydı, bilgiler özetlemekten başka bir işe yaramayan gereksiz kişilere yer vermeseydi, Aysel’in kişisel dramını romanın temel sorunu olarak işleseydi belki de anlatmak istediği dönemi daha iyi anlatırdı. Aysel demek -bir bakıma- o dönem demek değil mi?”

Sonuçta Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak adlı romanının, nesnel belgeye gereksinimi olmadığını söylüyor, gösterip kanıtlıyor Fethi Naci.

Günümüzde belge kullanan, nesnel belgede kararlı kurmaca yazarları, bu olgunun ne kadar ayırdında acaba?