SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; “Geliştirilmiş Yazarlık Atölyesi” Bir Model mi?

“Geliştirilmiş Yazarlık Atölyesi”
Bir “Atölye Modeli” Olabilir mi?

M.Sadık Aslankara
(4.10.2018 YAZISIDIR.)

Yazar, yazar adayı yedi arkadaşımla 1-15 Eylül tarihleri arasında, aralıksız on beş gün boyunca her gün en az beş-altı saat süresince yürüttüğümüz “Geliştirilmiş Yazarlık Atölyesi”, bu türde kendi çalışmaları için “yazarlık atölyesi” biçiminde ya da “yaratıcı yazarlık kursu” olarak duyuru yapan usta yazarlara da bir “atölye eğitim modeli” olarak önerilebilir mi, bilmiyorum.

Böylesi bir soruya bir çırpıda yanıt vermeye girişmek, konuyu hafife almak olacaktır.

Yoğun bir çalışmayla gerçekleştirdiğimiz, bundan böyle de kararlılıkla sürdüreceğim “Geliştirilmiş Yazarlık Atölyesi”nin, farklı etkilere, tepkilere yol açtığı söylenebilir. Nitekim katılımcıların ya da salt gözlemek adına çalışmanın herhangi bir aşamasına rastlantısal tanıklık yapmış olanların izlenimleri, doğrusu ya, bunu apaçık ele veriyor.

Bugüne kadar pek çok yazarın bir uygulamacı eğitmen konumunda atölye çalışması yürüttüğü, sınırları akademik temele dayalı ya da bunu aşmayan “yaygın öğretim” bağlamında derslik içi kavrayışla, öğretmen-öğrenci ilişkisi odağında sürdüğü biliniyor.

Ne var ki “Atölye” başlığı, nitelikçe “uygulamalı eğitim” yapılan çalışmalar için kullanılıyor. Nitekim Türkçesiyle “işlik”, bunun eylemlilik halini somut biçimde dile getiriyor. Buna göre, salt yazma deneyimiyle sınırlandırılmış herhangi yazarlık atölyesinde eylemlilik açısından bu, gerçekten de yeterli sayılabilir mi sizce? Eğer işlik, bunu aşar eylemlilik getiremiyorsa söz konusu çalışmada, “atölye” başlığını kullanmak ne ölçüde doğru olacaktır o zaman?

“Yazarlık atölyesi” başlığı altında sürdürülen çalışmalarla yine yazarlık olgusu paydaşlığında gerçekleştirilen oyun, senaryo yazımına dönük atölye ya da farklı türler olarak resim, müzik vb. atölye çalışmaları kabaca tarandığında, temele “öğretme” alınıyormuş gibi görünse de bunların “uygulama” gerektirir biçimde “eylemlilik” içereceği çok açık.

Bu arada alanların ustalarınca, farklı boyutta sürdürülen bu atölyeler kadar örneğin “oyunculuk atölyesi” olarak yürütülen çalışmalar da anımsanabilir. Sözgelimi Meltem Cumbul’un son yıllarda “Eric Morris Sistemi”yle eşgüdüm içinde yürüttüğü “atölye”, özellikle bu bakımdan dikkat çekici örnek bağlamında alınabilir.

Otuz yıl kadar önce 1986-90 arasında Denizli’de dört yıl boyunca sürdürdüğüm “Duygu Eğitimi ve Güzel Konuşma Atölyesi” ardından şu kadar zaman sonra, bir program doğrultusunda yeniden giriştiğim dizgeli atölye çalışması, bu açıdan öğretmeyi değil, farkındalığı öne çeken bir eğitim çalışması olarak da özetlenebilir.

Ancak bir yazarlık atölyesi için öngörülen bu farkındalık da neyin nesi denirse, bunun, esaslı biçimde “yazarlığa girdirme” olgusu olarak açıklanması gerekiyor. Bu önemli. Yazarlık için farkındalığın, bilinçliliğin öncelenmesi zorunlu çünkü. Kaldı ki  “Yazarlığa giriş” değil burada kastettiğim, “yazarlığa girdirme”.

Bu nasıl bir şey peki?

Zaman zaman ortam sıcaklaştığında, benimle baş başa konuşma fırsatı yakalamış kitaplı yazarların bile çekinerek de olsa konuyu özellikle “soyutlama”, “dönüştürüm”, “anlam”-“yan anlam” vb. konulara getirdiklerine, bununla ilgili görüş almak istediklerine tanık oldum. Bu, yazarların, yaşantı anlarından nasıl yararlanabileceği konusunda kimi boşluklar yaşadığı kanısı uyandırdı bende.

Özellikle yaşantı denkliklerinden kalkılarak bunların soyutlayımıyla dönüştürümünün nasıl yapılacağı konusunda adaylar kadar yazarlar da bir kafa karışıklığı içinde, belli. Demek ki atölye, bu bağlamda yazarlığa “girdirmenin” olanaklı kılınacağı bir çalışma olarak alınabilir.

İşte bu yüzden dramadan yararlanıyoruz “Geliştirilmiş Yazarlık Atölyesi”nde. Ancak uygulamanın, “yaratıcı drama” gibi “kendilik” gerektirmediği, herhangi oyunculuk beklemediği, dramanın doğrudan, hatta tamamen oyunsu süreçler olarak yaşandığını eklemem gerekiyor.

Bu özetlemenin ardından ilk olarak, yedi deneyselci arkadaşımla birlikte Eskişehir’de gerçekleştirdiğimiz “Geliştirilmiş Yazarlık Atölyesi” çalışmasının, katılımcılarda bu farkındalığı sağlamak, bilinçlilik kazandırmak en azından bunun önünü açmak konusunda önemli bir veri tabanı oluşturduğu söylenebilir.

Katılımcı yazarlarla yazar adaylarının atölye süresince yaşadıklarını, gözlemlerini, üzerlerindeki değişimi, bu olguya dönük tutumlarını kendi izlenim yazıları apaçık doğruluyor.

Ben kendi payıma yeni ufuklara doğru yelken açmaya hazırım, ya siz?