SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; KORONA GÜNLERİNDE AŞK

KORONA GÜNLERİNDE AŞK…

M.Sadık Aslankara
(19.3.2020 YAZISIDIR.)

“Korona Günlerinde Aşk”, özgün bir başlık değil kuşkusuz. Bilmeyenler için bu başlığın Márquez’in ünlü Kolera Günlerinde Aşk adlı o büyük, destansı romanından aparma olduğunu söylemeliyim sözün başında.

Özgün dilinde El Amor en Los Tiempos del Colera adını taşıyan yapıtın Şadan Karadeniz tarafından yapılan Türkçe çevirisinin Can Yayınları arasında yer aldığını da ekleyeyim bu nota.

Yine bir hastalık adıyla bağlantısı anlamında Camus’nün ünlü yapıtını da anmak gerekiyor ayrıca: Veba.

Bu ikisi dışında gerek izlek gerekse kök-salkım hikâyeler biçiminde daha pek çok hastalığa edebiyatın da yer açtığını biliyoruz. Romanlarda hastalıkların özellikle dramatik etki yaratma öğesi olarak kullanıldığını kestirmek zor olmasa gerek. Öyle ya, bütün sanatlar, hedef kitlesini enikonu etkilemeyi de amaçlar aynı zamanda, bunu doğal karşılamak gerekiyor.

Nitekim dünya edebiyatında cüzamın, bizim edebiyatımızda, uzun yıllar boyunca “ince hastalık” adıyla anılan veremin başat hastalık olarak işlendiği, bu doğrultuda anlatılarda yer aldığı düşünülürse, durum kendiliğinden anlaşılır. Yoksa yazarların herhangi hastalığı işlemesinin, buna yer açmasının anlamı kalmazdı herhalde, değil mi?

Kaldı ki hemen her yazarın, metnin ön yüzünde hastalığı başat konu gibi almış olsa da bunun çevresinde farklı konulara girip çıkması, hastalıktan kalkarak anlatmayı hedeflediği izlek yönünde kimi dolantılarla sarmaş dolaş konuyu işlemesi işin kendi niteliğinden kaynaklanıyor.

Yeni bir hastalık adı olarak dünyayı sarmış görünen “COVID 19” da geçmişten günümüze edebiyatta işlenen hastalıklardan biri konumunda alınabilir öyleyse. Ne var ki bu tür virütik hastalıkların daha çok distopya gereci haline getirildiği, böylece bilimkurgusal anlatılara malzeme yapıldığı da açık yüreklilikle söylenebilir.

Oysa gerek Camus gerekse Márquez, dünya edebiyatının bu iki büyük devi, söz konusu hastalıkları aslında birer eğretileme anlamında kullanmış, kendi hedefleri doğrultusunda romanlarını işleyip geliştirmiş görünüyor. Yani hastalık onlar için bir temel izlek değil. Ama bu hastalıklar nedeniyle içinde yaşadıkları topluma neşter vurmayı, yaşanılan çağın temel sorunsalını gelecek kuşaklara yansıtmayı hedefledikleri söylenebilir o halde her iki yazarın da.

Ya aşk, diyeceksiniz…

Hastalığın adı ne olursa olsun, aşklar yaşanmaya devam edecek, bütün çağlarda, hiçbir kayıt, sınır tanımaksızın hem de bütün zamanlarda.

Sözü, üç yıldır sitemizin yayın yönetmenliğini yürüten, dördüncü yılımızda da görevini sürdüren Rukiye Karakaş’a getireceğim.

Sevgili yayın yönetmenimiz Rukiye Karakaş, kendisi gibi bilişimci olan Yusuf Sevindi’yle dünya evine girdi tam da bu günlerde; 14 Mart Ankara, 21 Mart Bursa düğünleriyle.

Her ikisi de belirli bir hastalığın işte tam böylesi bir keşmekeşe, neredeyse alt üst oluşa yol açtığı bir dönemde, bütün dünyaya iyi gelecek, herkesi sağaltacak yolu bulmuş oldu bir bakıma. Sevginin, aşkın yolu bu…

İnsanlığın tek çıkış yolu da bu zaten; Barış ve aşk.

Aşk olsun size…

Sizleri yürekten kutluyorum Rukiye, Yusuf, aşk dolu nice yıllara…