SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; OKUMA HAYALLERİ ÜZERİNE…

Okuma Hayalleri Üzerine…

M.Sadık Aslankara
(31.3.2022 YAZISIDIR.)

Okuma tutkularını yakından bildiğim, bu arada yaşları artık yetmişlere yürümüş kimi dostlarımın, sıcak sohbet ortamlarında, ileride iş güç bağlayıcılığından kurtulup bir köşeye çekildiklerinde, rahatça uzanıp dinlenirken, dünya yazınının önde gelen yazarlarını, klasikleri okumayı ne çok istediklerini, kendilerini adeta buna hazırladıklarını içten, yumuşacık cıvıltıyla söylediklerine tanık olmuşumdur.

Dostlarıma hak vermiyor değilim.

Yılların getirdiği farklı telaşlar, sorumluluk gereği öne çıkan ya da bir nedenle okumak zorunluluğu duyulan kitaplar, ister istemez çok öncelerde zaten duymaya başladığınız, bunun için fırsat kolladığınız kimi okuma hayallerinizi hep yeniden yeniden ötelemenize neden olabiliyor.

Kendi payıma dostlarımın bu hayalini anımsarken kendi görüntüm de akıyor bir biçimde gözlerimden.

Örnekle anlatayım.

Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini 1960 başlarında, yeniyetmelik yaşlarımda okumuştum, o sıra zaten yapıt tek ciltti. Kitabı heyecanla yutmuş, sonraki yıllarda gelen öteki ciltleri de farklı zaman eşiklerinde okumuştum. Tümü de duruyor elbet kitaplığımda.

Ne var ki düzenlediği Yaşar Kemal etkinliğine bir bildiriyle katıldığım Nilüfer Belediyesi, herhalde etkinliğe katılanlara bir armağan sunma kararı almış olmalı ki bana da ulaştı armağan. Baktım pırıl pırıl, tek ciltte toplanmış bir İnce Memed takımı. O an karar verdim, şu dörtlemeyi, şöyle uzanayım, tadını çıkararak yeniden okuyayım, dedim, yıllar sonra.

Her seferinde yanımda taşıyorum, ama kapağını bile açamıyorum ne yazık ki. Bir hayal olarak bende geziniyor bu okuma serüveni, sona ermiyor asla, inatla bekliyor sırasını.

Gelecek mi sırası yoksa benimle birlikte, yaşça benden de büyük kimi dostlarımdan bildiğim kadarıyla hayal olarak öyle geçip gidecek mi benimle birlikte, yanım sıra?

Beyin bir türbin, bir ocak, her gün her saat ona odun taşıyıp ateşliyoruz, dıştan beslendikçe her an değişim yaşayıp bu bakışı, kavrayışı bütün yapıp etmelerimizle okumalarımızda da kullanıyoruz.

Başı dumanlı ergen yaşlarda, deli gençlik yıllarında nasıl yiyip içmeye, gezip tozmaya, koşup zıplamaya, aşka, sevmeye doyamıyorsa insan okumaya da doymuyor kuşkusuz. Ama bir oburluk da yaşamıyor değil.

Sözünü ettiğim okuma hayali, anlatıda, metinde oynaya oynaya, sakız benzeri onu çiğneye çiğneye, akide şekerini damakta gezindire gezindire okuma hayali, kuşku duyulabilir mi bundan.

Yaşar Kemal, o romanı nasıl yazmış, onunla yarenlik ede ede okumak.

Bizden daha başka yazarlar, dünya yazınından ötekiler var, şöyle sırtıma yaslanıp onların yapıtlarıyla uçmanın, yüzmenin hayalini kurduğum.

Bakalım ne zaman yakalayacağım bu mutluluğun sırasını?