SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; ÖYKÜMÜZÜN CUMHURİYETE BORCU…

ÖYKÜMÜZÜN CUMHURİYETE BORCU…

M.Sadık Aslankara
(23.6.2022 YAZISIDIR.)

Getirdiği bireysel-toplumsal özgürlük, kazandırdığı haklar, kişiliğin gelişiminde bireye yönelik katkı, sonuçta kendisini gerçekleştirebilmenin önünü özgürce açtığı için tüm yurttaşların elbette borcu var cumhuriyete, şükran, minnet, adına ne dersek diyelim.

Bu arada özellikle çocuklarla gençlerin eğitimle, öğretimle, ayrımsız önlerini açtığı için, kadınlara kadınca yaşabilmelerinin olanaklarını sağladığı için bu kesimlerin cumhuriyetle kazandığı değerlerin üzerinde ayrıca durmak gerekir.

Ve öykümüzün ufku, yolu cumhuriyetle daha bir belirginleştiği, özellikle önü açıldığı için öykücülüğümüzü, bu arada tek tek öykücülerimizi de bu andıklarımız arasına katmamız gerekir. Elbette tiyatromuzu, dramatik ve plastik sanatlarımızı da bunun arkasına ekleyebiliriz.

1928 sonrasında, özellikle 1932’de Halkevlerinin kurulup bütün yurda yayılışıyla ülkede büyük bir basım-yayım etkinliği başladı. Halkevlerinin yayımladığı dergiler kadar pek çok ilde kurulan basımevleri yoğun bir kitap-dergi yayını başlattı.

Bunlar arasında Ankara’da Halkevleri Genel Merkezinin dergisi Ülkü’yü, İzmir Halkevinin dergisi Fikirler’i özellikle anmak gerekiyor. Elbette ve hiç kuşku yok ki öteki kentlerdeki halkevi dergileri de büyük, çok önemli katkılar sağladı öykücülüğümüze. Nitekim her öykü, âdeta cumhuriyetin bir tür yurttaşlık bildirisi halinde topluma yayıldı, bu yolla bir yandan yazanı, okuyanıyla bir öykü toplumu yaratılmış oldu, öte yandan yayımlanan ürünler aracılığıyla öykü sanatına dönük biçemsel deneyimlerle arayışlar da dikkat çekici bir yükseklik sergiledi.

Öykücülüğümüzün, 1930’lardan 40’lara ulanan bu evresinde gözlenen atak, 1950 Kuşağı öykücüleri aracılığıyla büyük bir patlamayla taçlandı. Buna 1951’de Atatürk’ün Türk Dil Kurumunca yayımlanan Türk Dili dergisinin eklenişiyle öykücülüğümüz sarsılmaz, geri döndürülemez bir yolculuğa çıktı, gün gün gelişerek yol aldı. Yine bu süreçte yayımlanmaya başlayan Varlık, Yeditepe, Hisar, Yeni Dergi, Papirüs vb. öteki dergilerle Türk öykücülüğü tartışılmaz bir güce ulaştı.

Bütün bunlarda cumhuriyetin katkısını görmemek için kör olmak gerek.

Bu düşünceyi kendime dayanak alarak üç yazı kaleme almayı tasarladım, bunlardan ilkini kitap-lık dergisinde yayımladım: “Cumhuriyetin Roman Öğretmenleri Üzerinden İzleri…”

Ardından iki yazı daha yazarak diziyi sonlandıracağım. İkinci yazıda kadınlar üzerinden, üçüncü son yazıda ise öykücüler ve öyküler üzerinden cumhuriyetin izlerini süreceğim.

Bu yazıyla öykücülüğümüzün özellikle cumhuriyete karşı borcuna değinmek, bir başka boyutta bunun altını çizmek istedim.

Bir süredir “Cumhuriyet Dönemi Türk Öykücülüğü” gibi bir başlık altında görece kapsamlı, uzunca bir çalışma için masamdayım. Yukarıda değindiğim konulara ya da başlıklara bu yazıda çok daha geniş biçimde değinebileceğimi sanıyorum.

Söz konusu çalışmayı tamamladığımda gerek öykücü gerekse öykü sanatımız üzerinde yoğun kalem oynatan biri olarak belki ben de cumhuriyete borcumun hiç değilse bir kısmını ödeyebilirim gibi umut taşıyorum.

Evet, hepimiz borçluyuz cumhuriyete.

Hele öykücüyseniz, yüreğinizde duymalısınız bu borcu.