SAYFA YAZISI; M.S.Aslankara; Sürdürülebilir Dünya İçin Sürdürülebilir Edebiyat

Sürdürülebilir Dünya İçin
Sürdürülebilir Edebiyat…

M.Sadık Aslankara
(6.02.2020 YAZISIDIR.)

Cumhuriyet Kitap’taki yazımın başlığı şöyle:

“Sürdürülebilir Dünya İçin Edebiyat”

Bu haftaki “Sayfa Yazısı”nı buna komşu başlıkla ele alayım istedim: “Sürdürülebilir Dünya İçin Sürdürülebilir Edebiyat”.

Bu iki başlık, ana sorunsala dönük önemli bir ipucu veriyor. Nedir o?

Sürdürülebilir bir dünya olgusunu kavramış, bu yönde dönüşüm geçirmiş bir edebiyat algısını çağrıştırıyor başlık, ötesinde bunu gerekli kılıyor. Demek ki başlık yönünde getirilebilecek öneri, sürdürülebilir dünya kavrayışıyla örtüşecek bir gerçeklik duygusunun temele alınmasını zorunlu kılacak, yapılacak sanat da bu doğrultuda kendisini açımlayacak ille.

Diyeceğim, sürdürülebilir dünya için edebiyat yapmak demek, bu gerçekliği kavramış, bununla örtüşürlük algısına sahip, ucundan kıyısından da olsa sürdürülebilirlik kavrayışına dayalı gerçeklikle kaynaşmış, bu sorunsalla içlidışlı yoğrulmuş bir sanat yapmayı gerektiriyor.

Kaldı ki zaten yaşanılanlar, doğanın değişimi, iklimde bozunum, türlerde yok oluş, yenilenebilir enerji yerine fosil yakıt kullanımı vb. büyük sorunlar, bilinmeyen bir evrende enikonu bilinirliğe sahip dünyamızın gitgide daha çok boğulmasına neden olduğundan, insanoğlu böylesi ağır sorunları aşmak, dingin bir ruh haline kavuşmak için de can atıyor aslında.

Peki, genelde sanatlar, özel olarak edebiyat bu anlamda ortaya çıkan boşluk karşısında ne yapıyor, nasıl bir tutum izliyor? Diyeceğim yaşanılan sorunların yol açtığı toplumsal belleğe dönük boşluğu ne ölçüde dolduruyor dersiniz? Ya da kendisinden beklenen işlevi yerine getirebiliyor mu acaba?

İşte sorun burada çetrefil hale geliyor. Öyle ya dünya ölçeğinde yapılan, sürdürülen edebiyata kabaca göz attığımızda fantastik kurmacaların, polisiyelerin, birbirine girmiş metinlerarası kurgularla masalsı anlatıların alabildiğine yaygınlaşmışlığından kalkarak bu tutumun aynı zamanda, dünya gerçekliğinden kopmanın da ciddi verileri olduğu öne sürülebilir.

Oysa yine bu tür biçemsel verileri kullanmakla birlikte sürdürülebilir dünya bağlamı içinde kalarak yazmayı sürdüren pek çok büyük yazar da tanıyoruz. Bu noktada kimi romancıları örneklemek olası.

Öyle ya, yakın zamana kadar aramızda yaşayan, her biri dünya edebiyatının köşe taşlarından biri olmayı başarmış pek çok yazar anımsanabilir bu konuda. Gerçekten de önemli romancılar olarak örneğin Italo Calvino, Carlos Fuentes, Gabriel García Márquez, Yaşar Kemal, Umberto Eco vb. yazarların bu sorunsal karşısında duyarsız kalmadıkları biliniyor.

Bunlara Mario Vargas Llosa, Ferit Edgü, Mo Yan gibi yaşayan pek çok yazarı eklemek de olanaklı elbette. Bütün bu yazarların, yapıtlarında sürdürülebilir dünyaya dönük bir edebiyat kavrayışıyla karşılaşıldığı dile getirilebilir bana göre.

 

Ne var ki, günümüzde hemen bütün sanat dalları, türleri sürdürülebilir bir dünya algısını kendisine dayanak yaparak yol alma konusunda ne gerekli duyarlığı gösteriyorlar ne de ilgi duyuyorlar neredeyse.

Bu, dünyanın başına gelebilecek bozunum, yıkılış karşısında onları sorumluluktan arındırabilir mi peki?

On binlerce yıl önce şamanlarla başladığı kestirilebilecek sanatta, hep doğa taklit ediliyor, bu tutum, şamandaki öykünmenin aslında doğadaki bütünlüğün korunması yönünde işlev taşıdığını, buna aracılık yaptığını ortaya koyuyordu.

Günümüzde ekoeleştirel tutumla, ekoen bir edebiyatla sürdürülebilir dünyaya layık bir sanatsal arayış gözlenmiyor değil kuşkusuz.

Ama körlemesine gidiş, bu konuda, başını kendi kumuna gömmüşlerin o tuhaf konumunu çağrıştırmıyor mu biraz da?