SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; TOMRİS UYAR’IN YAZINIMIZDAKİ YERİ

TOMRİS UYAR’IN YAZINIMIZDAKİ YERİ…

M.Sadık Aslankara
(7.5.2020 YAZISIDIR.)

1990’lar edebiyatı üzerindeki düşünce gevişini sürdürürken yanlış anlaşılmaya yol açmamak için konu çevresinde gezintimin gerekçesine değgin iki satır da olsa değinmem gerekiyor önce.

Genel olarak “1990 Kuşağı” adıyla anılan bir yazar kuşağından söz edilirken bunların “kuşak” adı altında buluşturulmasında ortak yaklaşımların yanında kimi belirsizlikler de gözlenmesi, sınırlarda zaman zaman yaşanan muğlaklık, konunun genelleme ötesine geçilerek ele alınmasını zorunlu kılıyor.

Bu yazıda da verimlerinden kalkarak Tomris Uyar’ın öykücülüğümüzde taşıdığı değer üzerinde duracak değilim zaten, öykü yazarımız olarak onu nereye oturtabileceğimiz, yazınsal bağlamda kimlerle, hangi eğilimlerle, yönelişlerle ilişkilendirebileceğimiz konusuna odaklanmak amacım. Sonradan değineceğim örnekler yanında Tomris Uyar’ı “yazınsal konum” aidiyetiyle ilişkilendirirken ne gibi yanlar üzerinde durulabileceğinin altını çizmeye çabalıyorum yalnızca.

Herhangi yazarı, yazın yelpazesinde aidiyet temelinde bir “yer”le ilişkilendirmek, bu yere göre konumlandırmak için farklı yaklaşımlar sergilenip öyle yol alınabilir elbette. Yaş, eğilim, yan yanalık vb. ayraçlara bağlı ortaya çıkan ortaklık, bizi, buna katılan, bunda paydaş olduğu öngörülen kişileri birlikte ele almaya, onları böyle bir bağlam içine yerleştirmeye götürebilir.

Kolayca kestirilebileceği gibi bu bir araya getirip toplamalar içinde bile yazarlar merkezde-çevrede, önde-arkada, erken-geç vb. görüntü vermek gibi nedenlere bağlı olarak farklı ölçütlerle yine de pekâlâ yer değiştirebilir.

Demek ki hiçbir yazarın yerini saltık değerle belirlenmiş halde ifade etmeye girişmemeli. Buna göre bir yazar sözgelimi doğum tarihiyle görece farklı kuşakta, yayımladığı ilk kitapla farklı eğilimde, sonraki yönelişleriyle farklı toplulukta görünebilir, üstelik bu, hiç de çelişik bir durum olarak alınamaz.

Ne ki “okul”, “kuşak”, “topluluk” vb. denildiğinde, terim olarak bunlar farklı anlamlara karşılık gelecektir yine de.

Bir örnek olması için Tomris Uyar’ın yanına üç kadın yazarımızı daha alalım. Aralarında eşik anlamında ancak bir iki yaş bulunan, bu açıdan aynı kuşak içinde bir araya getirilmeleri olası bu yazarlar Tomris Uyar, Ayla Kutlu, Nursel Duruel, Aysel Özakın olsun.

Yaş eşiği dikkate alındığında dördü de 1960-70 kuşağı yazarları arasında anılabilir, bu olanaklı. Ancak doğdukları yer, geldikleri çevre, okul, ilk kitap vb. dikkate alındığında yine de bu yazarları, öykücülükleri paydası dışında bir araya getirip herhangi genellemeye gitmenin asla olanaklı olmayacağı da söylenebilir.

Nitekim ilk kitabını 1982’de yayımlayan Nursel Duruel’i, 1970 sonlarında başlayan yayın serüveni nedeniyle bu yazarlar arasına katsak bile anılanların tümünün de, ilk ürünlerini 1970’lerde vermiş, sonrasında ürün yayımlamayı sürdürmüş olmakla birlikte aynı paydada ele alınabilecek, aynı bağlam içinde değerlendirilebilecek yazarlar olmadığı ileri sürülebilir.

Bir yanlarıyla bağlamlı görülseler de hepsinin farklı yönsemeler sergilediği biliniyor. Bunlardan Duruel, ilkinden on yıl sonra ikinci kitabıyla farklı bir eğilim sergilerken öteki üç yazar, başladıkları çizgiyi sürdürüp buna biçemsel yenilikler, değişiklikler yüklemeyi, verim yelpazelerini bu zenginliğe dayalı çoğullaştırmayı yeğlemiş görünüyor daha çok.

Bu açıdan Duruel, 1960-70’lerin etkisini taşırken sonradan 1950 kuşağı öykücülerinin izini sürmeye geçip 1990 Kuşağıyla buluştuğu izlenimi bırakıyor daha çok. Ayla Kutlu’yla Aysel Özakın’sa öykülerinde biçemsel değişimlere gitmekle birlikte hep 1960-70 kavrayışıyla örtüşen bir çizgiyi sürdürüyor.

Yazınımızdaki 1960-70 kavrayışı düz bir çizgiymişçesine geçilemez elbette. Bu nedenle yazınımızda bu başlık altında gerçekleşen üretime ayrı bir yazıda yeniden döneceğim. Öteki başlıklar üzerinde de ayrı ayrı duracağım gibi.

Gelelim Tomris Uyar’a. Yazınımızda nasıl bir yer verebiliriz ona?

İlk bakışta dili işleme yaklaşımı, düşünsel yapısı, artalan yoğunlaşması dikkate alındığında Tomris Uyar, daha başlangıçta 1950 Kuşağı ardılı bir yazar olduğunu ele veriyor bana göre. Her ne kadar verimlerinde belirgin bir voroluşsal aks gözlenmese de bu kuşak yazarlarıyla derin akrabalık ilişkisi içinde olduğu bir gerçek yine de.

1950 Kuşağı yazarlarına göre yuvarlamayla on yıla uzanan bir gecikme de olsa bu kuşağın ardılı, “geç” bir yazar bağlamında nitelenebilir o halde.

İşte akran sayılıp yan yana alınabilecek dört yazar. Ancak bu adlar farklı yönsemelerle, farklı kuşaklar, okul veya topluluklar çevresiyle yazınsal yakınlık içinde görünse, hatta bunlarla ilkesel bağlantı kursa bile birliktelik görüntüsü vermiyor yine de kesinlikle.

Başka başka örnekler, yaklaşımlar eşliğinde konuyu sürdüreceğim.