“YAZINSAL DUYARLIK” NE DEMEK?
M.Sadık Aslankara
(23.7.2020 YAZISIDIR.)
“Yazınsal duyarlık” deyişinin önceki karşılığı ne?
“Edebi hassasiyet”.
Bu da aslında bir eğitim sorunu, ötesinde sorunsalı. Yani kişiyi eğitmeden onu bu yönde eğitimden geçirmeden kendisinden duyarlık beklemek neredeyse olanaksız.
“Hassasiyet” karşılığında önerilen “duyarlılık” sözcüğünü, nice zamandır “duyarlık” olarak kullanıyorum. “Yazınsal duyarlılık” değil “yazınsal duyarlık” diyorum sözgelimi, ama “duyarlık eğitimi” değil “duyarlılık eğitimi” demeyi de ihmal etmiyorum bu arada.
Her eğitim olgusu işin başında nasıl ki eğiten-eğitilen öğelerine yaslanıyorsa, “duyarlılık eğitimi”nde de eğitenle eğitilen birer taraf oluşturuyor yine. Burada duyarlılık eğitiminin alanını daraltıp “sanat duyarlılığı eğitimi” değil, doğrudan “yazınsal duyarlılık eğitimi” sınırlaması getirelim önce, bir yola çıkış verisi anlamında.
Söz konusu eğitimi, bir sanat eğitimcisi, sanat pedagogu da yürütebilir elbette, karşısında sanata istekli, bu alanda yol alma arzusu taşıyan, alana dönük sevgisini yaşamının temel dayanağı yapmaya kararlı, buna istekli bireye yönelik bir eğitim programı uygulayabilir pekâlâ.
Ancak okuma-yazma eğitimi gibi bu eğitim çocukluktan başlamak zorunda kuşkusuz. Ayrıca aile, çevre koşulları, okul, mahalle, kent, kentsel yaşama dönük göstergeler bağlamında sanat etkinlikleri için salonlar, uygulamalar, kütüphane, müze, galeri, tiyatro, konser, sinema salonu vb. pek çok etkinlik için yapısal yayılım da dikkate alınmak zorunda.
Diyeceğim, bütün bunlardan soyutlanmış tek başına bir yazınsal duyarlılık eğitiminden söz edilemez, bunun olanaksızlığı görmezden gelinemez.
Ancak bunun dışında, yaşamsal oluntularla yayılımların kendiliğinden sunduğu dolayımlı bir yazınsal duyarlılık eğitimi de yaşar insanoğlu, okuma-yazma öğrenirken bu süreçte yaşayacağı örgün-yaygın eğitim kişide giderek bir yazınsal duyarlılık eğitiminin de harçlarını taşımaya koyulur kendiliğinden.
Bu eğitimde en önemli dayanak, yazarla okur arasında oluşan, kurulup pekişen köprüdür. Çünkü her yazar, enikonu yazınsal duyarlılık eğitiminden geçirir okuru. O da kendisinden önceki yazarlardan alır eğitimini.
Geleneksel yolla kurulan bu eğitimi temellendirebilmek, bunun nirengilerini saptayabilmek için yazarla okurun yazınsal duyarlığının öçümlenmesi gerekir yine de.
O halde yazının başlığına geri dönersek, “yazınsal duyarlık”tan neyi anlayacağız? Yazarda aranacak yazınsal duyarlıkla okurda aranacak yazınsal duyarlıkta ölçüler neler olabilir? Biraz da bunun üzerinde duralım şimdi…
İlk saptamamız şu olsun: Yazınsal duyarlık, yazarın da okurun da, böyle bir metin olmasa bile sanki bu yönde bir Hipokrat yemini varmışçasına bağlılık göstermesi gereken bir algı, kavrayış bütünlüğü anlamına gelir. Bu çerçevede yazınsal duyarlık, özetle yazar ya da okur her kimse, kişinin kendisi olmak anlamına gelecektir enikonu.
Kendisi olmak, kendisinden başkası olmamak dışında ne anlama gelebilir ki? O halde yazınsal duyarlığın doğrudan karşılığı sanatın, edebiyatın erden yolcusu olmak demek, bu kadar.
Gelin şimdi yazar-okur açısından bakarak erden yolculuk üzerine bir iki gevişlemeye girişelim birlikte…
Yazınsal duyarlık, yazarda proje yazarlığı, okurda çıkarsal hazza dayalı yazar bağımlılığı tuzağına düşmemektir.
Yazınsal duyarlık, yazarda yazının hazzı ve mutluluğuyla okurda okuduğunun hazzı ve mutluluğuyla yetinmektir.
Yazınsal duyarlık, yazarda, önceki yazarların devamı olmak ama onların taklidinden uzak durmak, okurda taklit yazarlara yüz vermemek bilincidir.
Yazınsal duyarlık, yazarda kes-yapıştır alıntılarla olduğundan başka biri görünmeme, ama okurda bu tür yazarlarla arasına mesafe koyma kararlılığıdır.
Yazınsal duyarlık, yazarda yazma edimiyle yayımlama girişimini, okurda yazının değerine karşı pompalanan okurluk kumpasını ayırmaktır.
Yazınsal duyarlık, yazarda yayımlama olgusunun enikonu tecimsel alışveriş olduğunu, okurda yayıncılığın ticaret sektörüne dönüştüğünü bilmektir.
Yazınsal duyarlık, yazarda kendini göstermek değil, ancak yazıda ortaya çıkmak, okurda bu inceliğin ayırt edilip bundaki dengeyi korumaya çalışmaktır.
Yazınsal duyarlık, yazarda kendi gücüne, yazdıklarının gücüne güvenmek, okurda yazarın yazdıklarındaki gücü, güveni görebilmektir.
Yazınsal duyarlık, yazarda dünya görüşüne karşın propaganda yapmamak, okurda yazardaki bu tutumu takip edip kandırılmaktan uzak durmaktır.
Yazınsal duyarlık, yazarda yazdıklarını önde tutup kendini geri çekmek, okurda yazarın yazdıklarını oldukları dışına çıkarıp yeniden üretebilmektir.
Yazınsal duyarlık, yazarda birbirinden çıkan, birbirinin kopyası yazıya sırt dönüp biriciklik sağlamak, okurda bu biricikliği keşif yolculuğuna çıkmaktır.
Yazınsal duyarlık, yazarda iletişim dilinden sıyrılıp dildeki varsıllığı yansıtmak, okurda bu dili anne sütü gibi alıp bundaki zenginliği yaşamaktır.
Yazınsal duyarlık, yazarda erotizmden değil de pornografiden kaçınmak, okurda yazarın tuzak gibi sunabileceği gündelik hazdan uzak durmaktır.
Yazınsal duyarlık, yazarda kitaplarının satışından değil değerinden mutlu olmak okurda çoksatar kitap okuru kitlesine karşı bağımsız kalmayı başarmaktır.
Yazınsal duyarlık, özetlersek, salt yazar salt okur olmak; yukarıdaki değerler dizgesi içinde yaşamaya tutkunluk duymaktır.
Sonuçta yazar, bir bilimci gibi kendi laboratuvarındadır, bir düşünceci, felsefeci gibi kendi dünyası içindedir, yazara düşen de kendi dünyasında olmaktır, okurluksa bunun ardıllığını yapmaktır olsa olsa.