ÖYKÜMÜZÜN 2000’LERDEKİ YOL NOTLARI…
M.Sadık Aslankara
(02.05.2024 YAZISIDIR)
“Genç Öykücü Patlaması” mı “Öykü Patlaması” mı?
1970’lerle 80’lerde önceki yıllardan devralınan bir öykü kavrayışı, bir öyküleme geleneği egemendi enikonu, genelleme anlamında elbette, 1980 ortalarına dek sürdü bu ama tam bu eşikte yine 80 ortalarından başlayıp gide gide yükselen bir anlayış da kendi iç dinamiklerine dayalı örüntüyle yeni, farklı bir öykücülüğün fitilini de ateşledi aynı zamanda.
Nitekim 1990’lara gelindiğinde öykünün artık farklı kavrayışlara dayalı bir temel üzerinde başka yollarla, mimarilere dayalı olarak üretilmesine dönük yoğun çaba gözlendi, bunlar yukarıda farklı başlıklar altında ayrıntılarıyla işlendi. İlkönce 1960’larda doğanlar, ardı sıra 1970’lerde dünyaya gelenler, 1970-80’ler evresinde yaşanan travmalardan aldıkları etkilerle bambaşka bir öykücülük yaratmaya girişti, âdeta öykü kazısı başlattı, inatla sürdürdü. Elbette bunda toplumsal yaşamın-yaşam kültürünün bu yönde uzanımların rolü büyüktü.
1990’larda artık dikkat çekici yüksekliğe ulaşan öykümüz, yazarından okuruna, öykü etkinlikleriyle ortamlarına tüm alanı etkiledi. Bu aşamada çok öncelerden tanıdığımız pek çok öykücünün de üretimleriyle alana yeniden katılarak dikkat çekici çıkışla 1990 Kuşağına, onlarla yayılan genç öykü enerjisine eklemlendikleri görüldü. Sözgelimi Peride Celal Melahat Hanım’ın Düzenli Yaşamı, Tahsin Yücel Komşular, Muzaffer Buyrukçu Dumanı Tüten Çay Gibi adlı öykü kitaplarıyla alanda yeni çıkış denemeleri yaptılar.
Farklı iki imzadan birer ilk öykü kitabı geldi ayrıca. Kemal Özer Baba ile Kız, Ahmet Cemal Dokunmak adlı kitaplarıyla okurlar kadar yazarları da şaşırttı. Hoş pek çok şairle denemeci yazardan dikkat çekici ataklar halinde öykünün yükselişte olduğu bu evrede öyküye katılımlar gelmeye devam etti. Salt örnek olması açısından Ahmet Erhan Köpek Yılları (1998), Hüseyin Yurttaş Ömrün Issız Günleri (2001), Uğur Kökden Geceye Evet (2009) adlı öykü kitaplarıyla anımsanabilir.
Nicedir alandaki verimleriyle öyküde kendilerine özgü yer edinen Jale Sancak Hayatın Bu Yakası, Murathan Mungan Üç Aynalı Kırk Oda, Faruk Ulay Amber, Hakan Şenocak Naj adlı yapıtları aracılığıyla dikkati çeken öykü enerjileriyle ilgi uyandırıp bunu 1990’lar öykücülüğüyle bütün bütüne buluşturup kendi alanlarını yaratmayı da bildiler. Bu arada önceki verimleri üzerine 1999’da yeni öyküleriyle okurla bir kez daha buluşan Ayfer Coşkun Duran Zaman, Özgen Ergin Galatalı Angelos, Turan Altuntaş Konuk, İbram Erdem (1950-2021) Bir Ölümsüzlüktür Sevi kitaplarıyla öykünün sabırlı kalemleri olarak, sonraki yıllara da yayılabilecek enerjileriyle okurla buluştular.
Bunların yanında ilginç bir farklı gelişme de apayrı yollardan gelip ilk öykü kitaplarıyla alana eklemlenen yazarların varlığı oldu. İnci Gürbüzatik İki Çırpı Kiraz Kız, Ulviye Alpay Mavi Bir Merhaba, Nilüfer Açıkalın Bıçak Sırtı, Asuman Ercan DolunayYansımaları, Yusuf Eradam Kirli Kırlent, Uğur Özakıncı (1960-2004) Aşk’ın Z’si adlı ilk öykü kitaplarıyla 1999’a farklı renkler kattı. İlk öykü kitaplarında gözlenen çığ hareketinin 1990 ortalarında başlayıp katsayılı olarak büyüyen yeni yüzyılın ilk çeyreğine yayılı bu süreç ayrıca ele alınmaya değer.
Burada bir başka önemli noktanın altını çizmek de zorunlu. 1950 Kuşağı öykücüleri, kendi dönemlerindeki patlamanın lokomotifiydi, İlginçtir 1990’larda yaşanan bu son yükseliş evresinde, bu açıdan düşünecek olursak, öykü lavlarıyla alanı ısıtarak görece genç yazarları da tetikleyip kışkırtan bir baskınlıkla varlıklarını göstermekle kalmadılar, yanı sıra genç enerjiyle uyumluluk içinde aradan geçen kırk yıl sonra bu genç kuşala bir biçimde örtüşüp kaynaştılar da.
O halde 1990’larda yaşanan patlamanın salt genç öykücüler aracılığıyla yaşandığı yönünde bir yaklaşımın doğru olamayacağı ortada. Çünkü buna önceki evrelerden bu yıllara uzanan eski ustaların 1990 ortalarından başlayıp yaşamları elverdiği oranda göz kamaştırıcı atakla sergiledikleri öykü verimini yeni yüzyılda da aynı enerjiyle sürdürdüğü asla göz ardı edilmemeli. Her ne kadar yukarıda 1990’lar Evresi ele alınırken bu konuya yer açılsa da 21.yüzyılın ilk çeyreğine dönük serimlemede olguya bir kez daha değinmek yararlı olacak.
Bu çerevede 1990 ortalarında yaşamda olan 1950 Kuşağı öykücülerini, onlardan öncekilerle onların ardılı konumundaki 1960’larla 70’lerde öykü verimini coşkuyla sürdüren, bunu sonraki yıllara da taşıyıp 1990 Kuşağının âdeta patlama noktasına ulaştığı kestirilebilecek 1990 ortalarıyla 2000 başlarında da verimlerini sürdüren usta yazarlara göz atıp bunların sıralanacağı kaba bir liste yaparak anılan sürede bu özelliğe sahip yazarlarımızdaki hareketliliğe bakalım:
Oktay Akbal, Nezihe Meriç, Vüs’at O.Bener, Leylâ Erbil, Orhan Duru, Tahsin Yücel, Adnan Özyalçıner, Erdal Öz, Demir Özlü, Ferit Edgü, Peride Celal, Adalet Ağaoğlu, Füruzan, Selçuk Baran, Ayla Kutlu, Tomris Uyar, İnci Aral, Nazlı Eray, Pınar Kür, Erendiz Atasü, Feyza Hepçilingirler, Lütfiye Aydın, Necati Cumalı, Zeyyat Selimoğlu, Muzaffer Buyrukçu, Tarık Dursun K., Bekir Yıldız, Rasim Özdenören, Osman Şahin, Necati Tosuner, Mustafa Balel, Necati Mert, Mustafa Kutlu, Burhan Günel, Sulhi Dölek, Hulki Aktunç, Selim İleri, Necati Güngör, bu arada 1950 sonrasında doğup ilk verimleriyle 1980’leri, yanı sıra doğallıkla 1990’ları, sonuçta geniş ölçekli, öykü odaklı bu alanda görece öykü patlamasının tetikleyicilerinden sayabileceğimiz öteki öykücülerimiz Sezer Ateş Ayvaz, Buket Uzuner Ayfer Tunç, Hüseyin Akyüz, Cemil Kavukçu, Mahir Öztaş, Ahmet Önel, Ülkü Ayvaz, Murathan Mungan, Mario Levi, Özcan Karabulut, Hasan Ali Toptaş, Ahmet Yıldız, Hüseyin Su, Nedim Gürsel elbette doğrudan zaten bu kadro içinde değerlendirilecektir.
Sonradan gelen, yaş dağılımındaki farklara karşın 1990’larda ilk öykü kitaplarıyla görünen bütün kalemlerin sözünü ettiğimiz 1990’lar patlamasında bir taraf olarak algılanması gerektiği açık öyleyse.