SAYFA YAZISI: Yazarlıkta “Kabul” Odası…

M.Sadık Aslankara (15.06.17 yazısıdır.)

Cemil Kavukçu, Sözcükler’de (Mayıs-Haziran 2017, Sayı 67) öykü yazarlığındaki yolculuğunu, çabalayışlarını anlatırken, pek çok yazarın yaşayıp sıkıntısını çektiği bir olguya da değiniyor:

“Bütün bu çabalarımıza karşın aşamadığımız, edebiyat dünyasında kabul göremediğimiz bir engel vardı, onun ne olduğunu çözemiyorduk.”

Kavukçu’nun bu sözü, yazarlıkta bir “kabul” olgusu bulunduğu, kabulün hemen kolayca yaşanmadığı gerçeğiyle yüz yüze getiriyor bizi…

Fethi Naci, bir yazarın “sessizlikle karşılanması” üzerinde durmuştu pek çok yazısında. Nitekim Cemil’in olduğu kadar Hasan Ali Toptaş’ın da “edebiyat dünyasında kabul görmesi”nde Fethi Naci’ninetkisinin önemli olduğunu düşünürüm kendi payıma.

O halde yazarlar için edebiyat dünyasında sanal bir “kabul odası” var.Üstelik varlığından söz edilebildiğine göre, yaygın bir bilinirliğe sahip bu… Gizli değil açık, apaçık bir oda; ne ki buraya kabul edilivermek, öyle kolaycayaşanmıyor demek yine de.

“Kabul odası” gerçekliğine geçmeden önce “edebiyat dünyası” üzerinde duralım ilkin. Nedir edebiyat dünyası, nasıl bir açımlama getirebiliriz bunun için. Kestirmeden “yazın kamuoyu” olarak nitelendirilebilir söylem.Daha açığı yazarlarla okurların, yazınla ilişkilenen herkesin paydaşlık yaptığı bir kamuoyu demek yeterli olacaktır sanırım.

Ancak yazın kamuoyunu oluşturup yönlendiren bir farklı güç de var, biz bunun ne olduğunu, nasıl oluştuğunu bilmesek,görmesek de gerçeklik kendisini bu yönde kabul ettiriyor ille bir biçimde. Bir tür yazınsal kurul, yazınsal entelejansiya diyelim buna.

Eskiden yazarlar, belki birebir yaşanan ilişkilere dayalı “el alma” yoluyla kendilerini kabul ettirebiliyorlardı yazın dünyasına. Ne var ki günümüz bilişim, teknoloji çağının egemen kavrayışı olarak iletişim, medya vb. kavrayış, uygulama, kabul odası konusunda doğrudan belirleyici konumunda artıkbugün. Semih Gümüş, bir yazısında, “iki kuşak arasında dergilerde başlayıp sofralarda süren yakınlığın edebiyat dünyasında bir daha yaşanamayacağını sanıyorum,” diyor. (Hürriyet Kitapsanat, 19 Mayıs 2017)

Bu olgu, kapitalizmin, bütün işleyişi, çarkları, dişlileriyle edebiyat dünyasında artık bütün bütüne egemenliğini kurduğunu ele veriyor aynı zamanda. Bir yazar kabul edilecekse ya da sessizlikle karşılanacaksa bunun belirleyeni artık yazın kamuoyu, bu kamuoyu adına da buna lokomotiflik yapan entelejansiya.

Öte yandan tüm bu veriler, bir bilişim-iletişim teknolojileri çağı içinde yaşadığımız gerçeğine bağlı olarakbizi sarmalayan olgular halinde karşımızda birgerçeklik duvarı oluşturuyor.

Nedir bu duvar, biraz da bunu açımlamaya girişelim…

Yeni toplumsal gerçeklikler, yeni yaklaşımlar, bütün dünyayı herkesle, tüm toplumlarlabirbirine bağlayabiliyor kısa sürede. Değişen paradigmalara, toplumsal dönüşüm getirenyeni girişimler olarak özgürlükçü, çevreci, doğacı kavrayışlar, postmodern yaklaşımlar, kır-kent ayrışmaları kadar farklı topluluklar kurarak kendi düşüncesini, inancını yaşamaya dönük kuşaksal tutumlar da eklenerek yeni bir dünya düzeni halindekendisini dayatıyor. Diyeceğim yazın dünyasının yeni vektörel eğrileri arasında bunların da çok önemli payı var. Ayrıca genç kuşakların, bütün bunları taşımada, aktarmada, hatta yenilemede rolünün giderek arttığı, üstelik bu durumun daha da yoğunlaşıp karmaşıklaştığı göz ardı edilmemeli kesinlikle.

Yani günümüzde bir yazarın ağzıyla kuş tutması da yetmiyor artık, dev konumundaki sanal/gerçek dünyanın karşısında bir Donkişot’tan farkı yok çünkü yazarlığa soyunan kişinin.

Yine de altını çizmemiş olmayalım; karşısına alabildiğine sarp nasıl, ne türde bir duvar çıkarsa çıksın, yaratıcı yazar, yaratıcılığını kaynak yaparak, beynindeki bu değerli hazineyle duvarı aşacak, yazarlık için gereken kabul odasında yazın kamuoyundan, yazınsal entelejansiyadan onay almayı başaracaktır.

Yaratıcı yazarlık, kişinin önüne çıkacak bütün engelleri aşmasının da anahtarıdırbir bakıma. Kabul görmemesi,onay almaması, sessizlikle geçiştirilmesi gibi bir olasılıklakarşılaşmayacağı unutulmamalı yaratıcı yazarın.Özellikle 1970’lerde yaşanmaya koyulan dünyasal/toplumsal yarılmalar, 1980’lerde ivmesi iyice yükselen bu yeni hareketler dalgası çağında yaratıcı yazar bir yolunu bulup ortaya çıkacaktır muhakkak…

Ama unutmayalım, yazarlıkta “kabul odası” olanca gerçekliği, katılığı, acımasızlığıyla sürüyor yine de.