SAYFA YAZISI; YİTİK ÖYKÜ-ROMAN KONUSU…

YİTİK ÖYKÜ-ROMAN KONUSU…

M.Sadık Aslankara
(09.01.2025 YAZISIDIR)

 

Öykü-roman yayımlanmış kitapların katıldığı yarışmalar da elbette önemli ancak ödül alsın-almasın yayımlanan her yapıt açığa çıkıp ortalığa yayıldığından bunları yayımlanmamış hükmünde almak, görmezden gelmek olanaksızdır, sonuçta yayımlanmıştır, kitap “ölü” de olsa doğmuştur çünkü.  

Yayımlanmış kitapların alandaki kimi kilit adlar tarafından görmezden gelinebildiği, suskunlukla karşılanıp sessizlikle geçiştirildiği söylenerek bu kitaplar üzerinde bu tür davranışların gölgeleme oluşturabileceği öne sürülse de yayımlanmış herhangi yapıtın sonuçta açığa çıkmış öykü-roman yapıt olacağı asla unutulmamalı. Yayımlanmıştır madem, eğer yazınsal değere sahiptir de biz bunu görememişsek, bizim dışımızda görülme olasılığı her zaman ortadadır.

Ne var ki dosyaların kabul edildiği, salt dosyalara açık öykü-roman yarışmaları için böylesi öne sürüş getirilemez, dosyalar kişiye özeldir sonuçta.

Son yıllarda öykü-roman türlerinde seçici kurul üyeliği üstlendiğim kimi yarışmalar için azımsanmayacak dosya okudum, bunlardan kaçının yayımlanıp okurla buluşabildiğini, ama bu arada kaçının tek bir okuyucuya bile ulaşamadan yitip gittiğini ölçebilmiş değilim. Farklı tarihlerde de olsa yayımlanmışsa eğer dosyalar sorun yok ama yayımlanmadan kalanlar olacağı kesin, sorun da işte bu. 

Bu olgu öteki sorular bir yana, ikisini gündemimde tutmama yol açıyor diyebilirim: 1. Yayımlanabilenler, bunu hak etsin-etmesin edebiyatımıza ne kattılar? 2. Yayımlanmadan birer yitik dosya halinde, üstelik aydınlığa ne zaman çıkacağı hiçbir zaman bilinemeden sonsuzca gölgede kalacağı kestirilecek bu dosyalar, yayımlanabilseydi eğer, bu durum, edebiyatımızda farklı bir ivmelenmeye yol açabilir miydi?

Bende öne çıkmış olan özellikle bu iki sorunun altını çizmekteki amacım, bunları seçen-seçmeyen kurulları üstlendikleri bu sorumlulukla yüzleştirip bir eleştirel sorgulamanın önünü açmak değil kesinlikle.

Ya ne? Bütün amacım bu yönde, eğer olanaklıysa, grafiksel bir veri oluşturabilmek salt, o kadar, ardı sıra altından kalkabilirsem önümüze iyi-kötü bir ışık düşürebilmek. Sözgelimi bu tür yarışmalara gönderilen öykü-roman dosyalardan kaçı, yazınımızda yeni bir biçemsel açılım getirmek hedefi gütmüş halde yola çıkıyor, daha işin başında buna dönük çaba sergileyip girişimde bulunuyor? Ya da böyle bir amaç yerine var olan uygulamaları örnek alıyor da yoksa salt bu anlamda bir yenilik getirmeyi mi öngörüyor?

Öykü-roman dosyalarıyla biçimsel-biçemsel yenilik getirdiğini düşünen yazarlar, bunu hadi biz de kabul edelim, peki okurda karşılık buluyor mu? Birer yeni eğilim, yönelim vb. olması yönünde pekişmeyi sağlayıcı tutumla, diyelim bu yenilikler başka yazarlarca da destekleniyor mu? Eleştirmen-yazınbilimci çevresinin ilgisini çekiyor, okur-yazar nezdinde tartışılıyor mu?

Kitap yerine yayımlanmamış dosyaların katılabildiği yarışmaların, salt kendilerine kaynak yapıt arayışındaki yayınevlerince düzenlendiği öne sürülemeyeceğine göre yazınımızda ne tür bir değere, niteliğe karşılık geliyor o zaman bu yarışmalar?

“Yazınsal tat” diyeceğimiz değerin de hiç kuşkusuz bir estetik niteliğe karşılık geleceği, bunun da bir eşik bağlamında alınması gerektiği ortada. Ancak yarışmalar yalnızca yazınsal tat çeşitlemesi üretilmesi adına düzenlenip de bu amaç dışında bir ileri hedefe yönelmiyor, hele hele, her okurun okuma edimi sonrası yazınsal yapıttan dermesi beklenen kavramsal tortu da söz konusu edilmiyorsa bu tür yarışmaların anadil yazınına doğrudan katkı sağlayacağı nasıl umulabilir?

Hız endüstrisi, çevremizde gördüğümüz her ne varsa hepsini ters köşelere savururken, yarışmalar yoluyla bu endüstrinin söz konusu kategorik katkısı mı önem taşımaktadır o halde?

Şu gerçekliğin hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gerekiyor: Her yarışma, ille de bir öncü rol üstlenecek değil, onun içindir ki her yarışmada sıra dışı bir yapıtın ortaya çıkacağı türünden beklenti sergilenmesi gerçekçi bir tutum olarak alınamaz. Kuşkusuz her yarışma yapıt sahipleri için bir fırsat anlamına gelir, bu da hiçbir zaman unutulmamalı.

Öyleyse yarışmaların işlevsel nitelik taşıdığını bir ön kabul bağlamında almak zorunlu. Her yazar bu nedenle, yarışma aracılığıyla eşitlik duygusu içinde yapıtıyla yazınımızda bir türbin kaynağı oluşturulmasına katkı sağlayabileceği düşüncesini terk etmemeli.

Ne ki bu, bir tür yarışma şehvetinin de önünü açmamalı. Yarışmaları tek başına bir amaç bağlamında almanın taşıyacağı sakıncalar da hiçbir zaman göz ardı edilmemeli. Bu, salt hız endüstrisinin işine yarayacak çıkarcı, bireyci bir önceleme olur. Öyleyse bunun aşılması, yarışmanın fırsat olarak kabul edilmekle birlikte ödülün amaç olmaktan çıkarılması zorunlu demektir.

Şimdi yukarıdaki sorularıma döneyim yeniden.

Kendi payıma yayımlanması, üzerinde durulması gerektiği kanısına vardığım dosyalarla karşılaştığımı söyleyebilirim bu tür yarışmalarda.

Ancak gerek öykü gerekse roman türlerinde bugüne dek okuduğum dosyalardan kitaplaştığı halde gözümden kaçanlar bulunabileceğinin altını çizmekle birlikte yayımlandığını gördüğüm dosyalarda yine de daha çok okur ilgisinin önde tutulduğu gibisinden izlenime varıyorum kendimce.

Böyle olunca okur ilgisi, satış kaygısı türünden çekinceler nedeniyle kimi dosyaların belki kitaplaşamadan kaldığı söylenebilir. Ancak yayımlanan dosyaların büyük bölümünün yazınsal tadı hedeflediğini de söylemek isterim.

O halde yarışmalarda dikkat çeken dosyaların seçimiyle iş bitmiyor, yayıncıların da bununla uyumlu bir tutumu benimsemesi gerekiyor. Ayrıca yazın kamuoyunun ilgisi, eleştiri çevresi, yazınbilimci ortamı katkısı da zorunlu buna.

Sonuçta ayrıksı dosya çıkmıyor değil, biz bu dosyalara ne denli ilgi gösteriyoruz, üzerinde belki de asıl durulması gereken bu.