SÜRELİ YAYIN: Bireyde, “Zamanın Durduğu An”…

02 Mayıs 2017 tarihinde tiyatrodergisi.com.tr için yazılmıştır.


Tiyatromuz, düşünsel, estetik boyutuyla geniş yelpazede belki alabildiğine varsıllık yansıtıyor ama bir mülksüzleştirme baskısı altında, bu bağlamda yoksulluk çağında sürünüyor denebilir aynı zamanda.

Adalet mülkün temeliydi ya, e, hani nerede kaldı bu kavrayış? Hoş devlet ya da mülk, sanki bir hayal perdesi, o kadar…

İşte mülksüzleştirilen topluluklardan biri de Tiyatro Fora. Ötedir oyunlarını Barış Manço Kültür Merkezinde izlediğim topluluk, son olarak sergilediği oyunla Öykü Sahne’de seyircisiyle buluşuyor artık. Öykü Sahne’ye yönelik bir yazı borcum olduğunu da belirteyim iç sesimle bu arada.

Bir “Huu!” demiş oluruz da belki Kadıköy Belediyesine şuracıktan, kangrene dönüşen yara için bir gıdımcık olsun merhem alırız dillerinden, belli mi olur…

Biz gelelim Tiyatro Fora’nın Öykü Sahne’de sahneye çıkarıp mevsim boyunca sunduğu son oyuna. Topluluğun Donald Margulies’den Tufan Karabulut’un çevirip yönettiği Arda Kavaklıoğlu’yla birlikte sahne-ışık tasarımını üstlendiği Zamanın Durduğu An, bize neyi anlatıyor?

Yaşadıklarının Hesabı Sorulan İnsan…

Yaşanan Ortadoğu cehennemi, bu cehennemde âdeta savaş muhabirliği yapan gazeteciler… Oyun, böylelikle savaşa birebir tanıklık yapan kesimin, “iş” yapıp para kazanmak amacıyla dışarıdan gelen farklı insanların sonradan oluşturduğu gruplar aracılığıyla savaş ortamının insanına ya da toplum yapısına dönük eleştirel bakışını getiriyor seyirci önüne…

Gelenek görenekleri, kültürel değerleri çerçevesinde Doğu-Batı ekseni üzerine oturan bir oyunla karşı karşıyayız demektir bu. Öyle de zaten. Bir gazetecinin, savaş ortamında ölümden kıl payı kurtulmuş sevgilisiyle birlikte dönüşü sonrasında başlayan sorgulama, aynı zamanda hesaplaşmaya dönecektir kısa süre içinde.

Kim altından kalkabilir bu yükün? Kadın, orada onca acının içinde hele de tragedik bir yalnızlığın orta yerinde, rehberliğini yapan genç adama da âşık olmuş, ancak patlamada onu da yitirmişse…

Şimdi kös dinleyen kendi toplumlarında, yakın çevrelerinden yayın grubu patronuna, yöneticilere uzanan halkada kim ne söyleyecektir? Üstelik hangi gerçekliğe yaslanarak?

Toplumsal Baskılamaya Karşı Bireysel Duruş Üstünlüğü…

Toplumsal baskılama her iki toplum için de geçerlidir; oyun bunu yer yer gösterir, söyler de aynı zamanda. Savaşın acımasızlığıyla boğuşan Doğulu toplum kadar, buna âdeta grotesk bir manzara gözüyle bakan Batılı toplum da bir biçimde kendi içlerindeki paradigma yönünde baskılama altındadır denebilir. Bitmez tükenmez bir kendini yitiriş olarak da adlandırılabilir bu. Yoktur çözüm, hiçbir yol görünmez soluk almaya… Çünkü herkes, âdeta kendisine göre biçilip dağıtılmış bu rolünü oynar bir bakıma.  Peki gazeteci için durum anlaşılır hale gelmiş midir, bu da pek belli değildir.

Böylesi sarmal döngü içinde bize seyircilik düşer, tıpkı dünya egemenlerinin bizlere biçtiği role benzer şekilde. Tek umut budur oysa: Bütün bunlara karşı bireysel varoluş dinamizmiyle duruş kararlılığı yansıtıp bu tutumun üstünlüğünü duyurabilmek…

Yumaklanarak gelişen bir oyun, Tiyatro Fora’nın sergilediği Zamanın Durduğu An.

Sahneleme üzerine de iki kelam söyleyelim öyleyse…

Tiyatro Fora’nın Estetik Dışavurumu…

Tiyatro Fora, bende göz ardı ediliyormuş izlenimi bıraksa da yapageldikleriyle tiyatromuzda dikkate alınması gereken topluluklardan biri. Düşünsel örgülenimi elden bırakmayan grup, sıkı bağlara dayalı oyunlarla buluşturuyor seyirciyi sürekli.

İzlediğim oyunların sürekli çeviri olması üzerine düşünmeden edemiyorum. Bu doğrultuda henüz kendilerinden yerli bir oyun izleyememiş olsam da, umudumu koruduğumu belirteyim şuracıkta. Nitekim bu oyun yerine böylesi izlekle örtüşen bizden örnekler de sergileyebilirlerdi. Kaldı ki Zamanın Durduğu An, metni okumuş olmasam da bu yönde bizim toplumumuzu kavrayıcı yanlardan oldukça uzak görünüyor. Bir sanat yapıtı, ille bize yakın gelmek zorunda değil kuşkusuz.

Belki asıl söylenmesi gereken oyunun, öyküsel anlamda biraz fazlaca dolantılara açılıp bunlarda boğulduğu yönünde olabilir. Genel Sanat Yönetmenliğini de üstlenen Tufan Karabulut, bir dramaturga bu yönde bir toparlayıcılık görevi verebilseymiş keşke. Gerçekten de oyun, bir ölçüde dizi mantığı havası çağrıştırmıyor değil.

Topluluğun, önceki oyunlarından bildiğimiz sıkılayıcı sunuş da dikkate alındığında, bu olgu çok daha belirgin halde çıkıyor ortaya.  Bu nedenle de bize izlemek düşüyor yalnızca. Dört oyuncunun uçurduğu oyunda sahnede görmeye alıştığımız Tufan Karabulut-Arda Kavakoğlu ikilisine bu kez iki başarılı oyuncu eşlik ediyor.

Savaştan dönen gazetecide Burcu Alp, küvözde sözümona çocuk yetiştirmeye kendini vermiş izlenimi bırakan tipik Batı kadınında Gümeç Alpay Aslan. Yalnız kadınların değil, tüm kadronun, yansıttıkları karakterlerin yaşadığı değişimde, bu yöndeki ayrıntıları kullanmada göz doldurduklarını de ekleyeyim bu sözlere.

Nerede olursa olsun yakaladığınız yerde izleyebilirsiniz Tiyatro Fora yapımı herhangi oyunu.

Nitekim Zamanın Durduğu An, görece hantallığına karşın seyirciyi düş kırıklığına uğratmayan bir oyun yine de.