YARATICI YAZARLIK: M.S.Aslankara; Yaratıcı Yazarın Evrensel Yolculuğu…

Yaratıcı Yazarın Evrensel Yolculuğu…
M.Sadık Aslankara
(15.6.2017 YAZISIDIR.)

Yaratıcı yazar, kendi diliyle toplumundan çıkar çıkmaya ama çıktığı dili, toplumu aşar artık, evrensel kültürün parçasına dönüşür kısa sürede. Yerelliğe düşmez, tam tersine onun yansıtımında yerel olan da tamı tamına evrensel bir yapıya dönüşmüş olarak gelir önümüze.

Ama biz, yaratıcı yazarlarımızı bile yabancı bir imzayla, onların markasıyla benimseyip kabullenmeye yatkın toplumuz nedense. Zaten uluslararası alanda kabul görenler dışındaki büyük yazar çoğunluğuna genel anlamda burun kıvıran tutum sergilemiyor muyuz ayrıca?

Bu davranışın toplumsal genlerimize iyiden iyiye yerleşip sinsi bir yoksama hastalığına yol açtığı söylenebilir pekâlâ. Örneğin yerli filmlerle romanlarımızın geçmişten bugünlere uzanırken o süreçte nasıl küçümsendiği unutulabilir mi? Ama bu ezberin 1980’lerle birlikte bozulduğunu, yeni yaklaşımlarla kavrayışların kendine yer bulup tutunduğu çok açık.

Bizim yazarımızla yabancı yazarların apayrı düşünüş yapısına, faklı dünya algısıyla görüşüne, yaşam anlayışına sahip olduğunu biliyoruz. Bunu bir bütünsellikle “kültür” kavramı içinde değerlendiriyoruz.

Doğan Kuban, bu farklılık üzerinde dururken sözgelimi Batılıların çocuklukta daha kilisede resimle, çok sesli müzikle tanıştığını, oysa bizde böyle bir yaşam deneyimi geçirmeksizin yetişkinliğe evrildiğini, bununsa temel bir farklılığa yol açtığını söylüyor.

Semih Gümüş de buna benzer yaklaşım sergiliyor. Aşağıdaki satırları ondan aktarıyorum:

“Edebiyatın bildikleri yerde durmasından ve hep yazılanların yazılmasından hoşnut olanların kendi mahallelerinden çıkmaya korktukları bir yerde yaşıyoruz.” “…Bizim edebiyatımızın geleneksel alışkanlıkları kurmaca kişilerinin yaşamasına kolayca izin vermez.” “Ve bizim içinde yaşadığımız bu kültürün içinden Eco ya da Fredric Jameson gibi bir yazar çıkabilir mi -benimki önyargı olabilir ama sanmam. Öyle bir kültür ve birikim içine doğmuyoruz.” (Hürriyet Kitapsanat; 19.5-2.6-9.6 2017)

Biliyoruz ki yazılan her satır, üretilen her yapıt önceki yazılanlardan katkı alıp bunlar üzerinde yükseliyor. Yani yaratıcı yazar, gerek kendi dilinde gerekse dünya dillerinde üstün nitelikte ne denli ürün varsa bunları tanımak zorunda. Bu düşünceye yaslandıkları için de olabilir, yazarlarımız, Türkçede verimlenmiş yapıtlara belki yeterince eğilemiyor, ama yukarıda değindiğim biçimde bir hafifseme, burun kıvırma, sırt dönme kolaycılığı da görünmüyor değil bu tutumlarında.

Oysa Fethi Naci, Yaşar Kemal’i örneklerken onun da Türkçede tıpkı Shakespeare’in Hamlet karakterine benzer roman kişileri yaratarak bu yönde nasıl örnek oluşturduğuna değinmişti geçmişte.

Günümüzdeyse ne yazık ki böyle bir yargıya varılamıyor kolayına. Hatta öyle ki bizim öykü, romanlarımıza dönük okurlukta süreğenlik sergilendiğinde bunu açıklamakta zorlanabiliyor kişi. Nitekim kimi yazar dostlarımın beni uyardığı oluyor. Büyük çoğunluğu kendi yazarlarımıza, onların yapıtlarına özgülenen yazılarım için, “Aman dikkat et, olumsuz etkiye karşı uyanık ol,” diyebiliyorlar. Bir yandan böyle söylerken öbür yandan, kötü örneklerin, iyi yapıtlara oranla kendileri için çok daha katkı sağlayıcı bir yan taşıdığını dile getirmekten de gire durmuyorlar ilginç yaklaşımla.

Özetle yaratıcı yazarın kendi toprağından çıkarak aralarında sınır bulunsun bulunmasın dünyanın bütün topraklarına yayılıp oralarda da kök saldığı, salacağı çok açık.

O zaman yaratıcı zekâyla yazınsal üretime soyunmuş bir yazarın, kendi damarlarında bu doğrultuda pek çok yazar bulundurması, bu yazarlarla kuracağı bir “yaratıcı yazarlık” okulunun temellerini atarak bunları çoktan seçmeye yönelmesi zorunlu kanımca. Bir zorunluluk halinde seçilmiş listelerden yararlanmak, bunların ışığında yol almak yerine kendi kalabalık yazar-yapıt ordusuyla sefere çıkarak seçtikleriyle sıcak savaşa girmesi yeğlenmeli herhalde.

Yazar, kendi dokumasıyla evrensel alana çıkarak dünya yazın müzesinin özbeöz malına dönüşür; başkaları için de yararlanılır birer kaynak haline gelir, böylece insanlık için olanak konumu taşır.

Yaratıcı yazarın evrensel yolculuğu başlamıştır artık. Bu yolculuk hep sürecektir…