YARATICI YAZARLIK; Oğuz Demiralp; ‘Eleştirel Etkinliğimiz Üzerine Düşünceler’

Eleştirel Etkinliğimiz Üzerine Düşünceler

(12.9.2019 YAZISIDIR.)

Oğuz Demiralp:

 

(Aşağıdaki metin, Oğuz Demiralp’in, Somut dergisinin Ekim 1979 tarihli 10. sayısında yayımlanan yazısından kısaltılarak alıntılanmış, aynı başlıkla aşağıya aktarılmıştır.)

 

“Ahmet Hamdi’ye bakılırsa (Ahmet Hamdi Tanpınar) Ataç tam bir eleştirmen değil, ne bir yapıtı ne de bir dönemi, akımı derinlemesine inceliyor, izlenimlerini resimlemekle kalıyor. Ataç’tan çok Ataç yazısına karşı duruyor Ahmet Hamdi. Sanatçı yazısı: kıvrak canlı biçem, sanat üzerine oturaklı düşünceler, has bir duyarlık, öznenin baştan sona kendi olduğu bir bütün, zamanın aşındıramadığı dirilik, kalıcı gözlemler. Gelgelelim, eleştirel söylev değil bu. Yargıların, izlenimlerin altında bir sanat anlayışı, düzenlice dile getirilmemiş bir kuram yatmaktadır. Ama kılgı, dağınıklık, izlenimcilik, düşünce dökümü, değerlendirmede örgütsüzlük, duygusallık, yöntemsizliktir. Büyük bir denemecidir Ataç. Yapıt değerlendirmesinde kendi adını alan bir geleneğin başlatıcısıdır: Ataç geleneği.

1950’lerden 70’lere eleştiri tarihimizde parlak bir zincir dövüldü. Nedir ki, eleştiriyi indirgeyen denemeye çeviren bir yazıdır bu. Ataç’ın belirlediği bir çizgi. Ona karşı çıkanlar bile sürdürdüler yazısını. Örnekse Fethi Naci: Ataç ile sıkı polemiğe girmiş, tekelini kırmaya çalışmıştır. Ama Ataç’ın dünya görüşü, sanat anlayışı bakımından ayrılsa da aynı söylevin temsilcisidir. Fethi Naci’nin, şimdilik bu kadar, daha sonra kapsamlı inceleme yapacağım gibisinden sözlerle biten yazıları vardır. İlineksel değildir bu bitirişler. Çünkü kapsamlı incelemeler bir türlü ortaya çıkmaz. Ataç gibi O da, sanat yapıtı üzerine düşünceleri, izlenimlerini bir çırpıda döker. Yöntemli bir çalışma değildir yaptığı. Deneme çevresinde yer alır söylevi. Doğru, tutarlı sözler barındırır. Biçem, kuruluş, anlatım, hepsi güzeldir. Ama eleştirel soluk yoktur yazılarında. Yalnız Fethi Naci mi? Vedat Günyol, Memet Fuat, Mehmet H. Doğan… Oysa bu yazarlar gerçek birer sanat adamıdır. Ama söylevleri sanat adamlığının ilk gereğini yerine getirmekle kalır; bilimlerle sanat, incelenen yapıtla başka yapıtlar arasında mekik dokuyan, ele aldığı yapıtın ağırlığı altında kalmadan kendini ortaya koyan, açıkçası örü olan eleştiriyi yapmazlar.

Memet Fuat’ın bir sohbette verdiği örnekle açıklayacağım ‘ilk gereği’. Sanat yapıtının bir bakışta kavranarak iyi mi kötü mü olduğunun değerlendirilebileceğini söylemişti Memet Fuat. Resmin önünden bir iki adım geriye giderek bakmak, o bakışla tartmak demişti. Gerçek payı var Memet Fuat’ın verdiği örnekte. Hele bu örneği yapıtın neden güzel olduğunun anlatılabilirliği açısından alırsak oldukça doğru çıkar söylediği. Bir bakışta kavramak has bir sanat adamının becerisidir gerçekten. Gelişmiş bir beğeniyi, yaman bir sanat anlayışı içerir bu bakış. Ama eleştirel süreç açısından ilk bakıştır. Sanatçı eleştirmenlerimiz çoğunlukla bu ilk bakış eşliğinde takılıp kalmıştır. Yargılar, düşünceler, yapıtın dizgesel bir açınlanımına, yapısal oluşumunun kavranmasına değil, rastgele seçilmiş kesitlere, ilk okumanın izlenimlerine dayanır. Bir yazın yapıtını okumak için belirli bir yöntem uygulamazlar hiç.”

 

(Yukarıdaki metin, Oğuz Demiralp’in, Somut dergisinin Ekim 1979 tarihli 10. sayısında aynı başlık altında yayımladığı yazıdan kısaltılarak alıntılanmış, yazarın hoşgörüsüne sığınılarak aktarılmıştır.)