Yaşam, Deney, Bilgi Odağında Bir Kitap: “Yaşamdan Sahneye”

YAŞAM, DENEY, BİLGİ ODAĞINDA BİR KİTAP:
“YAŞAMDAN SAHNEYE”

M.Sadık Aslankara

Jale Sancak, öykücülüğümüzün son on beş yılına damgasını vurmuş yazarlarımızdan biri. Bağırganlık yapmadan hep o sessiz derinlikte yol almış; dil, anlatım olanakları bağlamında öykücülüğümüze emek dökmüş, katkı vermiş bir yazar…

Onun, daha öncelerde “Açık Radyo” için yaptığı “Kenti Dinlemek” başlıklı konuşmalar nasıl kitaplaştıysa bu kez de bir dizi konuğuyla yaptığı “Yaşamdan Sahneye” başlıklı konuşmalar da kitaplaştı: Yaşamdan Sahneye (Doğan, 2005).

Sancak bu konuşmaları kitaplaştırırken tiyatro mevsimine de yetiştirdi üstelik. Ne var ki kitap üzerinde gereğince durulmadı bence. Oysa Sancak’ın konuklarıyla yaptığı konuşmaların başlıkları bile ilginç bir açılım ve bütünlük getiriyor:

“Oyunculuk duygu ile aklın sentezidir.

“İnsan oyuncu ve interaktif tiyatro”

“Tiyatro insan yaşamında müthiş bir derinlik yaratır.”

“Oyuncu ruhunu soymalı”

“Bağımsız drama akademileri”

“Oynamak denilen şey bir tasarım meselesidir”

“Tiyatro oyuncusuz olamaz”

“Sevmekle başlıyor her şey”

“Bir enstrümanız biz”

“İnsanla anlatmak”

“Tiyatro bir eğitim sürecidir”

“Oyunculuk denge ve farkındalıktır”

“Oyuncunun asıl görevi insana dair hikayeler anlatmaktır”

“Oyunculuk ip üstünde yürümektir”

“Oyuncunun özgürlüğünden vazgeçmemesi gerekiyor”

“Sahne büyülü bir dünya”

“Deneysel tiyatro toplulukları korunmalı”

“Oyunculuk insanın kendini keşfetmesi için bir araçtır”

“Oyunculuk birleşik bir sanat”

Tiyatro Tiyatro’nun okurları, bu arada Anadolu’ya dağılmış heveslisi, eylemlisi binlerce genç tiyatrocu için Jale Sancak’a birkaç soru yönelttim… İşte yanıtları:

 

Jale, Yaşamdan Sahneye adlı kitabının serüveninden söz eder misin? Nasıl başladı bu iş?

Yaşamdan Sahne’ye,önce Açık Radyo’da tiyatro ve oyunculuk üzerine yirmi altı bölümlük bir söyleşi programı olarak sunuldu.Programa ağırlıklı olarak oyuncular konuk oldu, ama tiyatro üzerine düşünen ve yazan yazarları da çok önemsediğim için onlar da programda yer aldılar ve değerli düşüncelerini belirttiler. Yaşamdan sahneye neleri taşıdıklarını,oyunculuk üzerine düşünce ve duygularını ve deneyimlerini bugünün tiyatrosunun nasıl olduğu, nasıl olması gerektiği konusundaki görüşlerini, tiyatronun sorunlarını aktardıkları benim için çok keyifli bir program oldu “Yaşamdan Sahneye”. Umarım dinleyenler de aynı keyfi almışlardır.

 

Programlara kimler katıldı? Yaşamdan Sahneye adlı kitabında hangilerinin söyleşilerine yer verdin?

Programa Türk tiyatrosunun Genco Erkal, Zeliha Berksoy, Ayla Algan, Erol Keskin, Haluk Bilginer, Cüneyt Türel, Ahmet Leventoğlu gibi usta oyuncularıyla birlikte Emre Kınay, Aslı Öngören, Nihal Geyran Koldaş, Tilbe Saran gibi daha genç ama başarılı oyuncuları, yeni tiyatro toplulukları ve oyunculuk eğitimi alan gençler katıldılar. Özellikle genç oyuncuların heyecanını, hevesini ve taşıdıkları umudu görmek, tanık olmak çok hoştu. Öte yandan çok istememe rağmen zamansızlıkları yüzünden bir türlü konuk edemediğim Müşfik ve Yıldız Kenter’in bu çalışmanın içinde olmamaları benim için ciddi bir eksiklik. Program bitip de, programı kitaba dönüştürme aşamasında bir seçme yapmak durumunda kalınca, tiyatro eğitiminin ne olduğunu aktarmak açısından da hem oyuncu hem de eğitmen olan oyuncularla, senin gibi tiyatro üzerine düşünce üreten,yazan tiyatro adamlarımızı kitaba aldım. Umarım tiyatroya gerçekten gönül vermiş, her biri çok değerli olan diğer konuklarıma haksızlık sayılmaz bu.

 

Kitabı burada özetlemek istemiyorum. Sen bize, andığın konuklarının nelere, hangi konulara değindiğinden söz eder misin lütfen?

Yaşamdan sahneye sadece tiyatro ve oyunculuk teknikleri üzerine konuşulan bir program olsa da, görülecektir ki içinde insana, insanlığın serüvenine, hayata ve dünya düzenine ilişkin pek çok söz yer almış, beraberinde içinde bulunduğumuz kültür ve sanat ortamının durumu da irdelenmiştir. Böylece yalnızca meraklısına, ilgilisine seslenen değil, hemen herkese hitap eden bir çalışma oldu bana kalırsa.

 

Öyleyse tiyatromuz için güncel, pratik bir el kitabı olarak da alınabilir Yaşamdan Sahneye, ha ne dersin?

Yaşamdan Sahneye ne kuramsal ne de akademik bir çalışma.O türde gerçekleştirilmiş pek çok değerli, önemli yapıt var. Yaşamdan Sahneye asla böyle bir iddia ile ortaya çıkmıyor zaten. Sadece bir söyleşi kitabı. Ama yanılmıyorsam, birbirinden farklı tiyatro çalışması yapan tiyatro oyuncularının bir aradalığı ve oyunculuğun bizzat oyuncu tarafından tanımlanması açısından bir ilk. Kitabı okuyacak olanlar hem tiyatro sanatçıları hem de oyunculuk hakkında, yanı sıra çağdaş tiyatro konusunda rahatlıkla bilgi ve fikir sahibi olacaklardır.

 

Biraz daha içine girelim mi kitabın?

Yaşamdan Sahneye programında daha önce de belirttiğim gibi oyunculuk, oyunculuk teknikleri, oyuncunun rolüne hazırlanışı, yapması ya da yapmaması gerekenler, yönetmenlik, tiyatro ve yaşam ilişkisi, oyuncu seyirci ilişkisi, tiyatronun türleri, bazı akımlar, tiyatronun bugün içinde bulunduğu durum, sorunlar ve nasıl aşılabilir üzerinde konuşuldu daha çok.Tabi sık sık da televizyonun tahribatına ister ietemez değinildi.

Söz uçar yazı kalırmış,ben de buradan hareketle aynı Kenti Dinlemek’te olduğu gibi,bu programı da çok insana ulaşması umudu ve dileğiyle kitaplaştırdım.

 

Neden böyle bir girişime gerek duydun desem?

Programı yapma nedenlerime gelince,bir tanesi öldü,ölüyor,bitti artık denilen tiyatronun hiçbir zaman ölmeyeceğine ve bitmeyeceğine inanmam, tiyatronun bütün olup bitenlere rağmen müthiş direnişini çok önemsemem ve insanı insana insanla anlatan bu sanat dalını çok sevmemdir.

Zaten eğer tiyatro bitiyor, yok oluyorsa, aynı biçimde bütün öteki sanat dalları da aynı sona mahkûm demektir, çünkü tiyatroyu öteki sanatlardan ayrı düşünmemiz mümkün değil, hepsi de, başta yazı olmak üzere tiyatronun içinde yer alıyorlar. Tiyatro hepsinden besleniyor ve hepsini besliyor. Bir başka şey daha var tabi ki bu nokta çok önemli: Bugün artık herkes zahmetsizce ve kolayca her şey, herkes hiç emek vermeden her şey. Bunun için eğitime, emeğe, çabaya deneyime pek de gerek yoktur. Ne yazık ki böyle bir dönem bu,böyle algılanıyor, böyle anlaşıyor. Oysa bilenler bilir, pek de öyle anlaşıldığı gibi değil. Gerçekten oyuncu olmak, bir rolün hakkını vermek, altından kalkabilmek, yetkinleşmek o denli kolay değil. Kitabı okuyanlar gerçekten oyuncu olmak, bunun da ötesinde tiyatro adamı olmak için neler gerektiğini,bunun için nasıl bir yol kat edilmesi, hayatın içinde ne tür bir yolculuk yapılması gerektiğini göreceklerdir. Bunları kimsenin gözünü korkutmak, yıldırmak için söylemiyorum tabi,konuklarım da onun için söylemediler elbette, sadece bir işi doğru ve güzel bir biçimde gerçekleştirmek için gerekenlerdi anlattıkları. Zaten insan onların seslerindeki, bakışlarındaki, ifadelerindeki sevgiyi, inancı görünce bütün çabaların, çalışmaların yılmadan, çok isteyerek, sevgiyle yapıldığını, hatta zorluklardan bile keyif alındığını rahatlıkla anlayabiliyor. İşte bir de bunun için, bunun altını çizmek, buraya dikkat çekmek için yapıldı bu çalışma.

 

Bütün bu anlattıklarından sonra bol okuru olsun kitabının.

Kitabı herkesin okumasını diliyorum doğrusu.Bunu da bu kitap benim kitabım değil de tiyatro adamlarının,oyuncuların kitabı olduğu için, hiçbir öne çıkma kaygısı taşımadığım için rahatlıkla söyleyebilirim. Evet herkesin okumasını diliyorum ama oyuncu olmak isteyenlerin, oyuncu olduğunu sananların ve her ne kadar işin içinde bulunsalar bile oyuncu olacakların, yani tiyatro eğitimi alan gençlerin okumasını çok daha fazla istiyorum. Ben kendi adıma program boyunca çok şey öğrendim, bundan da çok hoşnudum.

 

Teşekkür ederim Jale.

Ben teşekkür ederim Sadık.