Yirmilik Delikanlıdan Olgunluk Dersleri

YİRMİLİK DELİKANLIDAN OLGUNLUK DERSLERİ

M.Sadık Aslankara

Dünyanın neresinde olursa olsun, bir tiyatro topluluğunun yirmi yıl boyunca aralıksız perde açması, kuşkusuz önemli bir olay.

Bizde, tarihi eskiye giden topluluklar olarak en başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile devletin sürdürdüğü ödenekli tiyatrolar geliyor. İlki yaşça yüze doğru yuvarlanırken, öteki altmış yıllık geçmişe sahip. Özel tiyatro toplulukları Kenterler ile Ankara Sanat Tiyatrosu’nun, kent topluluğu Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu’nun yarım yüzyıllık bir çizgiye ulaşmak üzere olduğu söylenebilir. Enikonu gelenek kurmuş amatör topluluklardan Ankara Deneme Sahnesi’nin de alkışlanası bir süreç sonunda yarım yüzyılı devirdiği göz önüne alındığında Tiyatro Stüdyosu’nun ilk yirmi yılının ne denli önem taşıdığı kolayca kavranacaktır.

Tüm tiyatro tarihimizde on yıl boyunca sürekli perde açabilmiş tiyatro topluluklarının sayısının yüze vardığını sanmıyorum. İş, yirmi yıl boyunca perde açabilenlere geldiğinde insanın başı dönüyor…

Bir de şu var; diyelim on yıl, yirmi yıl, kırk-elli, hatta yüzyıl boyunca varlık gösteren topluluk, bir tortu bırakabilmiş mi, nasıl bir tortu bırakmış, buna da bakmak gerekiyor…

“Tortu”yla neyi kastediyorum? Toplumsal, bireysel bellekte kalıcı, silinmez etkiyi, açılan kapıdan giriş yapan öteki topluluklarda, tiyatro entelijansiyasında kalıtsal etki bırakmayı, bunun tiyatroyu yapanlar kadar izleyenlerde de görenek oluşturmasını…

Bu çerçevede Tiyatro Stüdyosu, yalnız yirmi yıllık geçmişiyle öne çıkmış bir topluluk gibi alınmamalı. Bana sorulursa Tiyatro Stüdyosu, yaptığı tiyatroyla yani tiyatro yapma kavrayışıyla, ötesinde bunu uygulama biçimiyle yani biçemiyle dikkati çekiyor, gide gide daha çok kalıcılaşıp kök salıyor. Bu bakımdan belirgin bir tiyatro kamuoyunun yaygınlaşıp genişlemesi kadar, bilinçlenip gelişmesinde de etkin rol üstleniyor.

Tiyatro Stüdyosu’ndan bugüne dek izlediğim oyunların sayısı altıyı, yediyi geçmiyor. Demek, topluluğun sergilediği oyunların yarısını görememişim geçen yirmi yıl içinde. Zaman, uzam bağlamında çakışamayıştan kaynaklanıyor bu. Ama izleme olanağı bulduğum birkaç oyun, düşünsel yapı, estetik kavrayış, uygulayımda sergilenen açılımlar, deneysel öğeler toplulukla ilgili yargıya ulaşabilmeme, bütün halinde bir bireşime varıp kendilerini anlamama olanak veriyor, bunun için yeterli veri oluşturuyor.

Bu doğrultuda Tiyatro Stüdyosu’nun tiyatro tarihimiz içinde taşıdığı değere, ürettiği erkeye yönelik bende oluşan kanıları maddeler halinde sıralayayım istiyorum.

1.Tiyatro Stüdyosu, Balzac’ın “insanlık komedisi” adı altında topladığı bir dizi romana uyan yaklaşım doğrultusunda bir açıdan bunun tiyatrodaki değişkesini uyguluyor denebilir.

2.Tiyatro Stüdyosu, “insanlık komedisi” kavrayışıyla tiyatro yaparken insanı ırksal, dilsel, dinsel, sınıfsal, cinsel, ekonomik vb. tüm ayırıcılardan temizleyip onu “insan” olarak saltık anlamda alıyor. Yani topluluk için insan sarı siyah beyaz kırmızı rengiyle, konuştuğu yedi kıtanın yetmiş iki diliyle, türlü dinlere inancı inançsızlığıyla, kadın erkek kimliğiyle, işçi köylü kentli tüccar patron çeşitli sınıf tabakalardan varsıllığı yoksulluğuyla şu bu biçimde de olsa sonuçta temel güdüleriyle, sevgisiyle, korkusuyla, nefretiyle, ihanetiyle, kıskançlığıyla, vahşetiyle, tutkusuyla, kahramanlığıyla kendini koyuyor. Biz sahnede işte bu insanın derinliğine iniyoruz…

3.Tiyatro Stüdyosu, bu kavrayışını estetik bükümleniş, sahne plastiği bağlamında ödünsüzlüğün gerektirdiği büyük bir özveriyle yansıtıyor.

Bizlere ise, Türk tiyatrosunun uygulayıcıları, izleyicileri olarak yirmilik bu delikanlıdan yukarıda sıraladığım olgunluk derslerini izlemek, bunlardan kendimize gereken payı çıkarmak düşüyor…