SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; DOĞAN KUBAN’I TANIMAK…

DOĞAN KUBAN’I TANIMAK…

M.Sadık Aslankara
(28.10.2021 YAZISIDIR.)

“Türkiye Cumhuriyeti” ya da kısaca “cumhuriyet” denildiğinde bundan, “Yurttaşlık Bilgisi” adlı kitabın da yazarı Mustafa Kemal Atatürk imzalı cumhuriyet ülkesini anlamak gerekiyor.

Kimileyin “ikinci”, “üçüncü” gibisinden farklı evrelere yayılmış nitelemelerle anılıyor olsa da bu, cumhuriyetin “Anadolu Aydınlanması”, “Çağdaş Türkiye”, “Uygar Türkiye” vb. türündeki özdeşliklerle birlikte kabulü anlamında da alınmalı..

Özellikle, 1910’ların sonlarından başlayıp 1920’lerin kızılca kıyamet kapışmalarına giden, Kurtuluş Savaşının onurlu şahlanışı da içinde 1923’ten 30’lara yıldız kayması o günlerde doğan çocuklar, sonraları gerçek birer “cumhuriyet simgesi” olarak alındığında, “cumhuriyet bireyi” dediklerimiz de onlar olacaktır kuşkusuz.

İşte bunların ilk sıralarında sayılması gerekenlerin başında Doğan Kuban anılabilir.

İlk hafta genç öykücü Veysel Kobya’yı, ikinci hafta ülkemize göçmen olarak gelip Kuşadası’na yerleşmiş ressam-dansçı kadın Nasrah Nefer’i tanımanın anlamsal yanından söz etmiş, bunları cumhuriyet paydasında bir bağlam içinde ilişkilendirerek 29 Ekim’e dönük düşünce uçkunları arasında gezinmiştim.

Veysel Kobya, Hasan Tahsin’den Deniz Gezmiş’e uzanan sömürge karşıtı dik duruş sergileyip haykıran o devrimci halkanın öykü sanatında uç vermiş ardılı, simgesi olarak alana eklenebilecek, ilk kitabını da yayımlamış çiçeği burnunda bir yazar. Nasrah Nefer, geçmişteki bütün hemcinslerinin çektiği sıkıntıları sırtlayıp iğnenin deliğinden geçmiş, iğne ucuyla yeri kazmış, bizdeki Nezihe Muhiddin’den Nermin Abadan Unat’a uzanan ardıllarıyla kol kola hedefine ulaşmaya kilitlenmiş bir sanatçı. Cumhuriyet, daha ilk yıllarından başlayan o müthiş çekim gücüyle, dışarıdan pek çok sanatçının, bilimcinin ilgisini topladığı hiçbir zaman unutulmamalı.

Geldik mi Doğan Kuban’a?

Doğan Kuban (1926, Paris-22 Eylül 2021, İstanbul), yukarıdan bu yana sıraladığım bütün bu olguların anıtsal göstereni, söz konusu örnekleri bağrında buluşturup toplamış bir cumhuriyet yontusu, somut örnekçe.

Cumhuriyeti, bütün nitelikleri, değerleriyle temsil edebilme yetisi taşıyan, bu açıdan gerçek anlamda simge olarak alabileceğimiz bilgesi onun.

Bir beyefendi; çağdaş erkeğin dünya ölçeğinde bireyleşmiş örneği; buna “İstanbul beyefendisi” özelliğinin de eklenmesi zorunlu ayrıca.

Son ânına dek olan bitene bilimci akılla bakmayı ilke edinmiş, tartışmayı sürdürüp aydınlanmayı düşünce ve eylem olarak yaşamının odağına yerleştirmiş bir uygarlık sevdalısı, insanlık emekçisi.

Yurttaşları kadar tüm insanlığa katkı sağlamak amacıyla yola çıkmış bir derviş, güncel rüzgârlardan etkilenmeden yolculuğunu sürdüren bir akıl ve ruh rehberi, öncüsü.

Özetle cumhuriyetin, Anadolu aydınlanmasının bilgesi o. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’dan gelip Aziz Sancar’a uzanan, sıçrayıp ötelere geçen halkanın önemli eşiği, insan olarak, bilimci, kuramcı olarak. Beyninde aydınlanmanın ışığı, yüreğinde evrensel sevginin izi, durmadan bizi silkeleyen, toplumsal belleğimizin yerli yerine oturması için çabalayan bir yol gösterici.

Cumhuriyet denildiğinde, bunu anlıyorum ben. Yalnızlığı değil çoğulluğu, kırık bir çarkla yol alma gayretkeşliğini değil, yaratıcı çalışmayı, bilim kılavuzluğunda insanımızın refah düzeyini yükseltmeyi, onurlu yaşayıp, bilimde, sanatta öncülük sergilemeyi, evet cumhuriyet denildiğinde bunları anlıyorum kendi payıma.

Kimsesizlerin de kimsesinin olduğunu cumhuriyetle öğrendik, özgür akla, bağımsız kişiliğe, bireyin, kendisini gerçekleştirmesine yer açılabilmesini cumhuriyetle kavradık, savaş korkusu olmadan huzurla yatağa uzanmayı, gelecek kaygısından kurtulmayı cumhuriyetle yaşadık.

Cumhuriyetin taşıdığı edebiyat bilinci, geniş yelpazede sunduğu sanatsal etkinlikler, her bir sanat dalında, türlerde verdiği destek, yeni bir bireyin ortaya çıkıp gelişmesinin de önünü açtı.

Cumhuriyet, her birimizin kişilik adresi; adresinizi yitirmeyin.