SAYFA YAZISI; ÖYKÜNÜN YENİ YÜZYILDAKİ YATAK ARAYIŞI…

ÖYKÜNÜN YENİ YÜZYILDAKİ YATAK ARAYIŞI
M.Sadık Aslankara
(09.05.2024 YAZISIDIR.)

 

2000

Daha önceki birkaç hafta boyunca işlediğim yazılarımda da görüleceği üzere, öykü kitabı yayımlayan yazar adlarını, yapıtlarını yıllara göre belirli bir kategorik anlayış doğrultusunda yerleştirip anıyorum ama salt döküm yapıyor olmak için bunları sıralıyor değilim. Bu arayıştakiler başka kaynaklardan yıllara göre yayımlanan öykü kitaplarını öğrenebilir, böyle bir listeye kolayca ulaşabilir. Gerçekten de bu doğrultuda pek çok başvuru kaynağı bulunuyor.

Bu adları, yapıtları öylesine sıralamadığıma göre neden anıyorum peki? İlkönce şunu vurgulayayım. Gerek daha önceki gerekse bundan sonraki haftalarda sürecek dizi yazımda yeni binyılın ilk çeyreğinde yayımlanan andığım, anacağım öykü kitaplarının tümünü okuduğumu, kimileri üzerine çok kısa da olsa değerlendirmeler kaleme aldığımı söylemeliyim.

Yoksa yirmi dört yıl önce 2000 yılında yayımlanan kitaplar, kolayca tahmin edilebileceği gibi aşağıdaki listeden ibaret değil. Bu dizide güttüğüm amacı da bu nedenle paylaşmak gereği duyuyorum.

Yıl içinde okunan bu kadar öyküden kalkarak herhangi genellemeye gidilebilir mi, elde edilecek kimi çıktılar olsa da bunlar bizi kategorik olarak birtakım sonuçlara götürebilir mi?

Bunlara apaçık “Evet” yanıtı verebilmek hem güç hem tehlikeli, çünkü bu yanıtı verebilmek için sonuçları, alınan veri tabanı üzerinden tamamen bilimsel yöntemlere bağlı kalarak elde etmek zorunlu. Yazar olarak niyetimi en baştan dile getiriyorum ki, okur da kendi tutumunu buna göre belirlesin.

Sonuçta bu yazılarda ille bir sonuca ulaşma arzusu yönünde, tepeden bakarak bir yargı getirme hevesi içinde hareket edeceğim ya da içten içe böyle davranacağım düşünülmesin. Ama şu da eklenmeli; sınırlı sayıda da olsa yıl içinde yayımlanan öykü kitaplarından kalkarak bunlara değgin öne sürüşler getirilebileceği gözden uzak tutulmamalı.

Yazarların öykü sanatına yönelik yaklaşımı, dil, biçem, kurgu bağlamında yönelişleri, izlek, konu yeğleyişleri, dergilerde görünmeleri, kitap yayımlama sıklıkları vb. pek çok başlıkta, elbet bizler de farklı çıktılar üretebiliriz, bunların doğruluğu tartışılır olsa da.

Bunların sonucunda öykülerin dayanak oluşturduğu, yıldan yıla değişen kavrayışlardan, bunları etkileyen yönsemelerden, bütün bunları etkileyip tetiklediği öngörülebilecek kimi toplumsal-siyasal-sanatsal olgulardan, bunların yol açtığı etkime dalgalanmalarından vb. kalkılarak öykücülüğümüzün bu yeni yüzyılındaki ilk çeyreğe dönük öngörülebilecek bir grafik eğrisi bile elde edilebilir herhalde.

1900’lere veda edilip 2000’lere geçilir, ilkinin kapağı kapatılıp ötekinin kapısından içeri girilirken öyküde gözlenen hareketlilik, kaynaşma, girişme, bu özlenmeyle birlikte ortaya çıkan mayalanma, alanla bir biçimde bağları bulunan herkes için artık somut olarak algılanabilirlik sergiliyordu.

Nitekim ileriki yıllarda da öyküdeki erden yolculuklarını sürdüren, ikinci ya da sıradaki yapıtlarıyla Ferda İzbudak Akıncı Kayıp Yıldızlar, Şükran Yücel Ölüme Karşı Oyun, Sezer Ateş Ayvaz Yeryüzü Taksim, Jale Sancak Aşkla Dayanmak, Ayfer Tunç Aziz Bey Hadisesi, Müge İplikçi Columbus’un Kadınları, Sema Kaygusuz Sandık Lekesi başlıklı verimleriyle yeni yüzyılın bu ilk yılında yeni verimleri aracılığıyla yüksek bir öykü enerjisi üreterek alanda yeniden göründüler.

1970-80’lerin kadın öykücüler kolundan bağımsız 1990 ortalarında bir kez daha doğrulup sergilediği dinamizmle alabildiğine dikey çıkış yansıtan kadın öykücüler, böylelikle bu yeni yüzyılın kalıcı imzaları olarak adlarını perçinlediler. Nilüfer Açıkalın da 1990’lardaki ikinci öykü kitabı Çocuk Oyuncağı Değil adlı yapıtında dikkati çeken farklı biçemiyle bu adların arasına eklenmeli. Elbet öykümüzün iki seçkin kalemi Özcan Karabulut’un Aşkın Halleri, Başar Başarır’ın Nedir Hayat? adlı yapıtlarıyla birlikte.

Yine bu yıl öykücülüğümüze eklemlenen kısa sürede kalıcılaşan öteki adlarla birlikte elbette. Bunlar arasında Asuman Tümer, Ayarı Bozuk Çayevi, Leyla Ruhan Okyay Gölgesi Güz, Zehra Tırıl Odalarda Annem Yok, Jaklin Çelik Kum Saatinde Kumkapı, Tuğrul Çakar (1946-2017) Akşamüstü Yine Hüzün, Yekta Kopan Fildişi Karası, Doğu Yücel Düşler, Kâbuslar ve Gelecek Masalları adlı yapıtlarıyla unutulmamalı.

Bütün bunların yanında verimlerini sürdüren daha başka yazarların, yayımladıkları ilk ya da sıradaki öykü kitaplarıyla alana kattıkları dinamizmin de görülmesi gerekiyor. Önceki yüzyılın son, yeni yüzyılınsa başlangıcı bağlamında alabileceğimiz 1999-2000 yıllarında öykücülüğümüzde gözlenen bu yüksek enerjiyle birlikte ortaya çıkan sinerjinin, etkisini, gücünü sonraki yıllarda hiç düşürmeden sürdürdüğünü göreceğiz izleyen yazılarda. 

Yukarıda yer alan öykü yazarlarıyla bunların 2000 yılında yayımladığı kitaplar, birbiriyle örtüşen iki yaklaşımın ipuçlarını barındırıyor diyebiliriz.

Bir yandan öyküde yayın-okur olarak ciddi bir yükseliş var, öte yandan bu yükselişle eşgüdümlü bir arayış da gözleniyor. Arayışın temel yönlendiricisi okur kuşkusuz. Daha çok okurla buluşmak, okura ulaşmak amacı taşıyan yazar, bunun için bırakalım öykü kitabını, yayımladığı hemen her öyküsünde bile fark yaratmak için çabalıyor, sürekli bir arayış içinde olduğunu sezdiriyor.

Demek ki bu yeni binyılın ilk çeyreğinde pek çok yazar, 1990 ortalarında başlamış, gitgide yükselmiş öykü hareketi karşısında, okurun da bu bağlamda alana yöneldiğini görerek hem öykü kitabı yayımlama konusunda atak yapıyor hem de yükselen okuru, bu alanda tutmak, kendi payına öykülerine gösterilecek ilgiyi alabildiğine yükseltmek için bir çaba kararlılık da sergiliyor aynı zamanda.

İlk çeyrek sonunda bu tür küçük çıktılarla görece sonuç üretebiliriz artık.