BANA GELEN MEKTUPLAR: Mürselin Kurt

Merhaba Sayın Aslankara,

22 Temmuz tarihli Cumhuriyet Kitap Eki’ndeki yazınızı yeni okudum, o tarihlerde bir takım sağlık sorunlarımdan ötürü gazeteyi bir süre takip edememiştim, dün tesadüfen bir arkadaşımdan öğrendim, heyecanla koştum, Cumhuriyet Kitap Bürosu’nun arşivinden aldım. Öncelikle romanıma yer verdiğiniz için teşekkür ederim.

Deyim yerindeyse uzun yıllardır sizin “sıkı okurunuz”um. Her hafta dergiyi alır ve önce sizin sayfanızı okurum, en başından beri; yalnızca sayfanızı değil kitaplarınızı da okuduğumu sanırım söylememe gerek yoktur. Cicoz ve Sığınak, en etkilendiğim eserleriniz arasındadır. Okur, bir süre sonra yazarla ya da benim durumumda usta bildiği kişiyle arasında ister istemez duygusal bir bağ da kuruyor. Geçen yıl bu zamanlar- siz de yazınızda tam bir yıl önce diye belirtmişsiniz- “Dişil Eleştiri” başlıklı yazınızı okuyunca bu duygusal bağın da etkisiyle size bir kızdım, bir gücendim ki sormayın, kadın emeği genellikle hafife alınır biliyorum ama benim gözümde eşitlikçi, adil, tiyatro oyunlarında, roman ve öykülerinde tavrını emekten yana koyan bir aydın, hani aydın gibi aydın bildiğim Sadık Aslankara nasıl bunları yazmış diye hop oturup hop kalktım. Bir “sıkı okurunuz” olarak elbette tuttum, duygu ve düşüncelerimi dile getiren bir yazı döşendim. Yazıyı Lacivert’e yollarken “Usta şimdi bir başka yazısında bu konuya değinecek, cinsiyet ayrımı yapmadığı halde nasıl yanlış anlaşıldığını bir şekilde anlatıp beni ve o yazıyı yanlış algılayan diğer okurları bir güzel utandıracak.” diye de düşündüm ne yalan söyleyeyim. Ama öyle olmadı, siz açıklama gereği duymadınız sanırım.

Derken birkaç ay sonra Adımdan Önce yayımlandı. Birçok aksaklığın yanında- buna eklediğim sunuşun kitaba dahil edilmesi de dahil- yayınevinin bir protokol listesi de yoktu, kendim hazırladım. “…13.12.2009’da bu kez kitabını imzalayıp yollamasın mı Mürselin Kurt?” diye yazmışsınız ya, bu satırları okurken gülümsedim, bana “vay haylaz vaay” demişsiniz gibi geldi, doğrusu bekliyordum da. Ama romanımı size yollarken daha önceki yazısından ötürü genç bir yazara sırt dönmeyeceğinizi bilecek kadar da iyi tanıyordum sizi. Eleştiriniz, bir ustanın çırağına verdiği eğitim gibi başım gözüm üstünedir inanın, olumlu sözleriniz şevk, olumsuzlar şavk verir yeni yazacaklarıma. Ayrıca yalnızca kendi romanımın eleştirisini değil tüm eleştiri yazılarınızı dikkatle okuduğumu bilmenizi isterim.

Yalnız bir noktaya değinmeme izin verin, yazınızın başında yazarın kendini tutamayıp eleştiriye yanıt vermeye kalkışmasının kendini küçük düşüreceğini belirttikten hemen sonra “Tam bir yıl önce Kitaplar Adası’ndaki bir yazımdan ötürü Lacivert dergisinde yer alan “yanıt”ının…” diye yazmışsınız, sanki siz benim bir yazınsal ürünümü eleştirmişsiniz de ben de “yanıt” vermeye kalkışmışım gibi olmuş bu. En azından arkadaşım öyle anlamış, bana sordu, ben de “kitabımla ilgili eleştiriye niye yanıt vereyim, hakaret olur bu, çünkü bir yazarın anlattığı anlaşıldığı kadarla sınırlıdır” dedim ona. Ama içten içe bu yanılgısına çok üzüldüm.

Sayın Aslankara, ilginize teşekkür etmek için başlamıştım, uzayıp gitti mektubum; bunu da yüz yüze görüşmemiş olsak bile yıllarca sizi okumanın verdiği bir yakınlık, teklifsizlik olarak değerlendirmenizi rica ederim. Sevgi ve saygılarımla.

Mürselin Kurt

22.8.2010