SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; YAZINSAL İHANET…

YAZINSAL İHANET…

M.Sadık Aslankara
(14.4.2022 YAZISIDIR.)

“Aldatma”, “oyun”da anlamını üzerinde taşıyan yanıyla öne çıkıyor.

Ama “ihanet” geri dönüşsüz bir olguyu işaret ediyor.

Yazıya böyle girince, kimileri bunu kadın-erkek ilişkisi sarmalına dönük bir çağrışımla ilişkilendirebilir, olağan karşılarım. Ne ki ben burada konuyu, yazınsal alanla sınırlı tutacağımın altını çizeyim yine de.

Sözgelimi baharda ağaçlar kimileyin erkenden çiçek açar, halk o zaman, buna bakarak ağaçların kandığını, aldandığını söyler, sözcükleri yerli yerinde gereğince kullanarak üstelik. Buna göre aldatmayla kandırmanın, herhangi oyunda akış sırasında yaşanabilecek geçici bir eyleme karşılık geldiği kestirilebilir. Ağaçlar da, kopmayan, dökülmeyen ya da daha sonra gelecek olan çiçeklerle varlığını koruyacaktır zaten. Bu çerçevede canlılığını, yaşamsallığını sürdürdükçe çiçeklenmeye, çiçek açmaya da devam edecektir elbette.

Yazınsal alanda, üretimini sürdürdürürken liyakatle çalışan, ama bunu “geçici” olarak aralayıp yine bu alanda farklı türe yönelik ya da öteki sanat alanlarının birinde çalışmaya girişmek öteden beri sürdürdüğü türün “aldatılması”, “kandırılması” olarak alınabilir o halde. Diyelim şiir yazıyordur, öykü yazmaya girişebilir, geçici olarak şiire ara vermesi kişinin, kendi ana türünü aldatması olarak alınabilir görece. Gerçekten de pek çok şair anımsanabilir bu noktada. Orhan Veli, Melih Cevdet, Cahit Sıtkı, Şükran Kurdakul, Ece Ayhan vb. şairlerin öyküleri için bu söylenebilir pekâlâ. Nitekim bu şairler şiiri bırakmamıştır ama geçici olarak kısa bir süreliğine şiire ara vermiş izlenimi uyandırmıştır okur kesiminde. Hatta bu şairlerin büyük bölümü şiirlerini kitaplaştırırken yayımladıkları öykülerinde böyle bir amaç da gütmemiştir göründüğü kadarıyla.

Diyeceğim bu durum şairlerin, şiire dönük aldatma eylemi bağlamında alınabilir pekâlâ. Şiirden kopmamışlardır çünkü, tersine şiirle daha yoğun ilişki yaşadıkları da öngörülebilir bu süreçte. Ancak öyküyle ilişkilerinin “çok türlülük”teki gibi kalıcı değil geçici olduğu kestirilebilir kolayca. O zaman böylesi şairler için öykü, örneğin Sabahattin Kudret Aksal’da, Necati Cumalı’da, Hulki Aktunç’ta vb. görüldüğünce şiirin yanında başat türe dönüşmemiştir. Başat türü salt öyküyle sınırlamak da doğru olmaz, bunlara roman, oyun, deneme vb. türlerin de eklenmesi gerekir.

Ne ki yazınsal ihanet, bütün bunlardan çok farklı. Şairin, yazarın, başlangıçta içinde görünüp öne çıktığı türdeki verimliliğe, verimliliğindeki süreğenliğe adeta sırt dönmesi, türe ilgisini kesip dirsek çevirmesi, neredeyse burun kıvırması anlamına gelebilecek bir kayıtsızlık tutumu biçiminde alınabilir burada yazınsal ihanet.

Bu çerçevede daha önceleri dergilerde kendisini kabul ettirdiği türde pek çok ürünüyle görünen, hatta öne çıkan, bu verimleriyle dikkati çekmiş bir imzanın, böylesi bir başarıyı yakaladıktan sonra, birden alanla bağlarını kopardığı kanısı uyandıracak görüntü vermesi, alandan koptuğu anlamının pekişmesine yol açıyor.

Bunu somutlayan örnekler de azımsanmayacak sayıda aslında, ancak yazınsal ihanet söylemi görece ağır olduğundan, herhangi yazar-şair adını yazı içinde anmaktan yana değilim kendi payıma. Nitekim geçmişte üretimlerini sürdürdükleri yazınsal türlerde, söz konusu yıllar boyunca önde gelen edebiyat dergilerinde, yıllıklarında ürünleriyle görünmenin ötesinde kitap da yayımlamış, hatta tuhaftır ama ödüle layık görülmüş ancak sonradan bir nedenle alanla bağlarını koparmış nice şair, yazar var. Ekonomik zorunluluklardan da kaynaklansa buna benzer tutumlarla alandan çekilen, ama sonuçta yine de bir biçimde yazınsal ihanet sergilemiş olan adların, diyelim sonraki yıllarda alana yeniden katılma çabaları sonuç vermiyor.

Çünkü bu bağlamda yazınsal türler, asla ihanet kabul etmiyor, eğer bir ihanet varsa ortada, ağzınızla kuş da tutsanız sonrasında ona dönüp, onunla ilişkinizi kaldığı yerden sürdürebilmeniz olanaksız hale dönüşüyor artık. Bu yazınsal üretime yeniden, daha önceki ilk başlanan noktada bir kez daha basamakları çıkmak gereği doğuyor ve sonraki yıllarda bu, artık gittikçe güçleşiyor alabildiğine.

Bilimde, sanatta ihanet şöyle dursun siz ancak bilim ya da sanat yaparken ölebilirsiniz, böyle yapa yapa belki de ölümsüzleşirsiniz, gerisi boş.