26 Nisan 2016 tarihinde tiyatrodergisi.com.tr için yazılmıştır.
Shakespeare, büyük olmaya kuşkusuz büyük ama öylesine hızlı bir çağda yaşıyoruz ki, onun büyüklüğünü yansıtabilmek, ciddi emek, hüner gerektiriyor artık yine de. Çünkü uluslararası boyuta taşınmış bir Shakespeare yorumculuğu, bilimsel çalışmalarda gözlenen sıçramalara benzer gelişim çizgisi izleyerek tarafların hamleleriyle büyük sarsıntılara, tartışmalara yol açabiliyor.
Üstelik birbirlerinden sıyrılmakla yetinmeyip bayrağı adeta en tepeye çıkarabilmek amacıyla ellerinden gelen çabayı da gösteriyor yorumcular.
Yüzyıllardır dünyanın dört bir yanındaki Shakespeare oyunlarının yol açtığı o büyüleyici tortunun, seyircide unutulmaz, silinmez izler bırakması işte bu hünerli, emekli farklı yorumlar, terütaze deneysel açılımlarla yaşam buluyor. Hatta önceki bütün çağlara göre hep yükselen, giderek sonsuzluğa doğru kanatlanmış bir Shakespeare merdiveni bile ortaya çıkıyor denebilir görece.
Shakespeare’in, Zeynep Avcı çevirisi, Serdar Biliş rejisiyle İBBŞT yapımı 12.Gece yorumunu izlerken bunları düşündüm. Şehir Tiyatroları vakarına yakışan ağırlıktaki bu yorumun göz doldurucu örnek olduğu açık. Çiğdem Erken’in müzikte, Gamze Kuş’un sahne-kostüm, Cem Yılmazer’in ışık-video tasarımlarında bu yoruma destek verip onu güçlendirdiği de eklenebilir. Yaşamsal gerçekliği, oyunsal büyüdeki geçirgenlik içinde tam bir takım oyunculuğuyla bize çok daha somut biçimde göstermeyi başaran 12.Gece’nin usta oyuncularını da analım gelin sevgiyle: Senan Kara Tutumluer, Bennu Yıldırımlar, Erkan Sever, Levend Öktem, Özge Özder, Kubilay Penbeklioğlu, Tolga Yeter, Seda Fettahoğlu, Ersin Umutlu…
Bunca lafın ardından 12.Gece’de, “oyun içinde oyun” olgusuna biçilen farklı katmanlara getireyim şimdi de sözü. Shakespeare’deki uygulayım dışında, yönetmenin, 12.Gece ile öne çıkardığı izlenimi edindiğim sanatsal-biçemsel yaklaşım üzerinde durmayı gerekli görüyorum: Oyun içinde oyunun birinci katmanında, oyuncular, karakterlerin yaşadıklarından ötürü duyduğu oyunsu hazzı yansılarken bunu seyirciye paslamakla kalmıyor, eğretileme bağlamında aralarında paylaşıyorlar da bu yansıtımı. Bu yapılırken karakterlere can veren oyuncular da oyuncu kimlikleriyle söz konusu eğlenceli alaysamaya katılıyor bir yabancılaştırmayla. İkili gönderme, seyircide oyun-yaşam ikilemini, yine buna bağlı yaklaşım doğrultusunda yeniden kurma isteğini daha da kışkırtıyor denebilir. Çok katmanlılık yansıtan oyun içinde bu oyun olgusuna dönük belki de en heyecanlı yan, bütün bunların göstermeci biçemle yapılandırılması…
Özü, biçemiyle profesyonel yetkinlikte, ama amatörlere özgü coşumcu duyarlıkta uçurulan bir seyir şöleni 12.Gece. Kanımca seyretmemiş olmak kayıp. Shakespeare’i dört yüzüncü ölüm yıldönümünde 12.Gece ile anarken tam da şu sıra, Peter Ackroyd’un Bir Zamanlar Londra’da romanıyla onu (Can, 2016) bir kez daha yaşayabilirsiniz belleğinizde. Öyleyse Şekspiriniz şimdiden bol olsun!