KONUK SAYFA YAZISI; Oktay Akbal; Yazardan Yazara Ders

Yazardan Yazara Ders

Oktay Akbal

(Aşağıdaki metin, Oktay Akbal’ın, Cumhuriyet gazetesinin 5 Ağustos 2012 tarihli sayısında yayımlanan “Evet/Hayır” başlığı altındaki köşesinden alınıp aktarılmıştır.)

 

Doğaya insan kişiliği vermeniz, deniz derin derin nefes alırken; doğa mırıldanırken, konuşurken, sıkıntı çekerken, bilmem ne ederken, bütün bunlar tasviri monoton, bazen tatsız bazen anlaşılmaz duruma getiriyor, doğa tasvirlerindeki güzellik ancak sadelikle, ‘güneş battı’, ‘hava karardı’, ‘yağmur başladı’ gibi yalın cümlelerle ifade edilebilir, istediğiniz şey ancak böyle anlatılabilir.”

xxx

Bu bir mektup, Anton Çehov’dan Maksim Gorki’ye br ders verir gibi!.. Bir yazma dersi!.. Çehov gibi bir yazarın başka bir yazara, Maksim Gorki’ye bir uyarısı, daha doğrusu bir eleştirisi…

“Sıfatları ve zarfları kaldırın. O kadar çok kullanıyorsunuz ki okuyucunun dikkati dağılıyor, yoruluyor okuyucu! Adam çimene oturdu diye yazdığım zaman benim demek istediğim anlaşılıyor, çünkü dikkati dağıtmıyor. Buna karşılık ‘omuzları geniş, göğsü basık, orta boylu, kızıl sakallı adam, yoldan gelip geçenlerin ayakları altında çiğnenmiş çimene sessizce ve korkarak oturdu’ diye yazarsam, hem güç anlaşılır hem de okuru yorarım. Edebiyat bir saniyede zihne kazınmalıdır.”

xxx

Maksim Gorki bu eleştiri üzerine şöyle yanıt vermiş:

“Dedikleriniz haklı, doğru! Bir türlü kaldırıp atamıyorum. Elimi tutan bayağı olmak korkusu! Sonra her an telaş içindeyim. Kalemime ne gelirse çırpıştırıveriyorum, en kötüsü sadece kalemimle geçiniyorum. Elimden başka iş gelmez?”

xxx

Çehov uyarılarını şöyle sürdürmüş:

Şimdi eksiklerinize gelelim. Ama eksiklerden söz etmek o kadar kolay değil. Bir dehanın eksiklerinden bahsetmek bahçedeki kocaman bir ağacın eksiklerinden söz etmeye benzer. Çünkü ana mesele ağacın kendinde değil, ağacı seyredenin zevkindedir… Ölçüsüzlük gibi gelen tarafınızdan başlayacağım. Bu ölçüsüzlük özellikle konuşmaların arasına sıkıştırdığınız doğa tasvirlerinde görülüyor. İnsan okurken o tasvirlerin daha sık, daha kısa, şöyle ikişer satırlık bir şeyler olmasını istiyor. ‘Nezaket’, ‘Mırıltı’, ‘Yumuşak’  gibi kelimelerin sık sık kullanılması bir özenti havası veriyor, soğuk bir monotonluk, bunaltıcı bir hal yaratıyor.”

Anton Çehov gibi bir yazarın yaptığı bu eleştiriyi Gorki şu sözlerle yanıtlamış:

“Ara sıra bana zayıf noktalarımı göstermenizi, öğüt vermenizi, kişiliğini daha bulmamış bir arkadaşa davranılacağı gibi davranmanızı istiyorum.”

İşte gerçek yazar olgunluğu!

 

(Yukarıdaki metin, Oktay Akbal’ın, Cumhuriyet gazetesinin 5 Ağustos 2012 tarihli sayısında yayımlanan “Evet/Hayır” başlığı altındaki köşesinden alınmış, Oktay Akbal varisleriyle gazetenin hoşgörüsüne sığınılarak aktarılmıştır.)