Moda Sahnesi’nden “Seviyoruz ve Hiçbir Şey Bilmiyoruz”

07 Nisan 2016 tarihinde tiyatrodergisi.com.tr için yazılmıştır.


Moda Sahnesi’nden izlediğim yedinci oyun, Moritz Rinke’den Sibel Arslan Yeşilay’ın çevirip Kemal Aydoğan’ın yönettiği “Seviyoruz ve Hiçbir Şey Bilmiyoruz” adlı sahne yapıtı oldu.

Her oyunda yönetmen Kemal Aydoğan’ın, sahne-ışık tasarımında Bengi Günay ile İrfan Varlı’nın imza attığı, adeta “tiyatro fabrikası” halinde çalışan bir topluluk olarak alınabilir Moda Sahnesi. Nasıl bir fabrika ama? Tiyatroya soluk aldıran, sahne olanaklarını genişleten, bunları ileriye taşıyıp Türk tiyatrosunun geleceğinde söz sahibi olduğu kanısı uyandıran bir tiyatro kolektifi ya da başka deyişle tiyatro üretim merkezi. Ayrıca tiyatromuzda gençleşmeyi sağlayan, onun ancak gençlikle geleceğe taşınacağı öngörüsünü pekiştirip kökleştiren bir düzine kadar topluluktan biri konumunda bir tiyatro birimi…

Böyle olunca, sergilenen bu oyunlara farklı bir bakışla yaklaşmamızın da önünü açıyor ister istemez. Şu iki soruyla sürdürelim: 1.Moda Sahnesi, bu oyunlarla kavramsal açıdan ne yapmak istiyor, bize neyi söylemek istiyor? 2. Bunu yapma, söyleme yolu olarak nasıl bir estetik çözümleme, somutlama getiriyor?

Bu iki açı dikkate alındığında, belirgin bir duruşla karşılaşılıyor oyunlarda… Bu çerçevede topluluk, özle biçimi özdeşlik içinde dengelerken bunu alabildiğine tartışıyor, hemen her seferinde yeni yaklaşımlar ekliyor buna… Genelde bireysel güdüler, tutkular, çatışmalar eşliğinde insanın kendisiyle, ötekiyle ilgili derinliklere inilirken, toplumda özgürlük anlamında buna karşılık gelen açılımlar da görülüyor.

Bu bağlamda bir soru yönelteyim: Topluluk, yetişkin seyirciyi yabancı yazarlarla buluştururken bizden yazarlara karşı neden cimrice davranıyor acaba? Seviyoruz ve Hiçbir Şey Bilmiyoruz adlı oyunu izlerken sözgelimi Özen Yula, Behiç Ak imzalı kimi oyunları anımsamadan edemedim.

İnternet aracılığıyla belirli süre için evlerini değiştirme konusunda anlaşan iki çiftten biri, ötekiler davranamadan çıkagelir kalacakları eve. Vodvil havasında iş yoğunluğu ile toparlanma çatışması arasında sıkışan dört insan bu arada birbirleri için de çekim yaratacak, aşk, cinsellik üzerine düşünmemizi sağlayacaktır enikonu.

Sahnede dört oyuncunun çevirdiği, paslaşma sonucu seyirciyi de içine alan bir yapıt, Seviyoruz ve Hiçbir Şey Bilmiyoruz. Özlem Taş ile Berfu Öngören’i daha önceleri tanımamış olabilirim, ancak Sermet Yeşil de, İnan Ulaş Torun da, farklı yorumlarından tanıdığım iki sıkı oyuncu. Her ikisi de kusursuz bir oyunculukla karakterleri yansıtırken, seyirci imgeleminde yeniden yapılandırıp artalan yaratarak kişileri ayrıntılarıyla ortaya koymakta büyük hüner sergiliyor.

Sözü Kemal Aydoğan’a da getireyim… Yönetmenliğini pek çok oyundan bildiğimiz Aydoğan’ın, hak ettiği yerde değil de, bir yolla büyük yapımlarda öne çıkıp orada kalmış kimilerinin gölgesinde tutulduğu izlenimi ediniyorum nedense.

İzlenecek oyunlara bunu da ekleyin: Seviyoruz ve Hiçbir Şey Bilmiyoruz.