Ömredeğer Bir Roman:”Ömürdeğer” (*)
Hasan Akarsu
Yazar, tiyatrocu, belgesel sinemacı M. Sadık Aslankara 1948 Denizli-Sarayköy doğumlu olup 1965’ten bu yana yazın dünyasına önemli yapıtlar kazandırır. Yeni romanı Ömürdeğer’de, yazınımızın 1950’den günümüze ulaştığı yeri vurguladığını gözleriz. Cumhuriyet Kitap’ın 21 Ağustos 2014 sayısında Sibel Oral’ın sorularını yanıtlarken, kendi adına önemli kararlar aldığını belirtir. 1976’dan 1989’a değin yazmaya ara verdiğini, bugün yazma isteğinin sürdüğünü, hiçbir seçici kurulda görev almayıp ödüllere de katılmadığını, kişisel hırslardan uzak durduğunu, yapıtlarıyla ilgili açıklama yapmayacağını vb açıklar. Köy Enstitülü yazarların kendi içinden eleştirmen yetiştirmediğini, yalnız Sabahattin Eyuboğlu ile Vedat Günyol’un yetiştiğini, Köy Enstitülü kuşağı küçümseyerek yanlış yapıldığını, bunun da bir değerbilmezlik olduğunu vurgular.
Mutlu Varlık Tunçoku’nun Yaşamı
Ömürdeğer’de yazar, romanın başkişisi Mutlu Varlık Tunçoku’nun yaşamöyküsünü yansıtır. Babası, kökü Osmanlı’ya uzanan, Cumhuriyet’in ilk savcılarından Nurullah Bey’dir. Annesi Sarayköy’ün ileri gelen ailesi olan Çeşmelihafızlar’dandır. Üç ablası olup kendisi tekne kazıntısı olarak Cumhuriyet’in 10. Yılı’nda 1933’te doğar ve babası Mutlu Varlık adını verir. İyi bir öğrenim görmesini sağlar. Cumhuriyet’e sahip çıkması için yetiştirir. Cumhuriyet ailesinde, model bir ailede yetişir. Türkçüler ve komünistler vardır. Taşrada, vitrin cumhuriyeti, dolapçılar cumhuriyeti oluşur zamanla. Cumhuriyet kurulurken 1. kalite adamların yetiştiği bir gerçektir. Mutlu, Liseyi kentte okurken sürgün gelen yazın öğretmeni Nili’den (Nilüfer Özmen) çok etkilenir. Nili, Bursa’da görevliyken cezaevinde Nazım Hikmet’i ziyaret ettiği için sürülür. Öyküyü, şiiri sevdirir Mutlu’ya. Mutlu Varlık, öğretmenine seviyle tutulur. Üniversitedeyken babası kalp krizinden ölür. Ablaları evlenip Sarayköy’ün dışına çıkmışlardır. Mutlu, yazarlığında önemli yerlere gelir. Tiyatro yazarlığında ünlenir. Öykü ve roman yazarı olarak ün yapmak ister.
Sarayköy’de Anımsananlar
Mutlu Varlık, Saraykent’te bir oyunu sahnelendiği için izlemeye, çağrılı olarak gider. Olaylar, Birada dediği Sarayköy’de geçer. “Kimsesiz kalabalıklar çağı”dır yaşanan. “Ben” olmanın zorluğunu, ben’in ortaya çıkmasını irdelerken, Doğu’da ben olmaz der ve Batı’ya gitmeyi önerir. Kendi ben’ini aşıp iyi bir ben’e ulaşma çabası içindedir. Ben’i yüreğinde gizli bir aşk gibi büyütür. Yıpranmış yazardan yeni bir varlık çıkarmak kaygısını yaşar. “Bir tek kuşların kafesi mi şu harap değirmen” dediği değirmenin bir odasına yerleşip “Suların Buluştuğu” romanını yazmaya koyulur. Kendini edebiyatın Yahudisi olarak, dışlanmış olarak duyumsar. “Yaşlanınca avucundan dökülüyor hayat insanın” (s.12) der. Turistik yeldeğirmenidir konakladığı yer. Küsdeğirmeni, kuşdeğirmeni vb adlar verir ona. Yazar ormanında düşler kendini ve Sait Faik’in “Lüzumsuz Adam”ı olarak görür. Minareci Mirza’nın kızı Merve’yi sever. Kayralı Prenses olarak görür onu. Yazdıklarıyla ve Karyalı Prensesiyle “ben” olmak ister. Yazdıklarının beğenilip tutulmasını, Anada’ya yayılmasını ister. Torunu yaşındadır Merve. Üniversitede asistan olarak çalışırken tanıştığı eşini, kızını ve torununu anımsar. Eşinin değerbilmez çıkıp kızı ve torunuyla ayrı yaşadığını belirtir.
Mutlu Varlık Tunçoku, Saraykent İstasyonu’nda, babasından kalma bavulla trenden indiğinde, Kent Tiyatrosu Müdürü’nün gönderdiği, tiyatro teknisyeni gençler karşılayıp Vatan Oteli’ne götürürler. Kentsel dönüşümü, Küçükmenderes’e kanal projesini vb kınar. Seksen yaşındadır. Otelde, öldüğünde tiyatrocu-yazar olarak unutulacağını düşünerek üzülür. Yörüklerin, köylülerin sıradan yaşantılarını gözler ve eleştirir. Kırda hayvanlara bakım, geceleri meyhane… Yoksullar ile Kalın’ların ilişkisi üzücüdür. Ada’da YABİR Kulübü’nün sağladığı iş ortamıyla avunur ve Âdem’in Partisi’ni destekler yoksullar. Müze bekçisi Kör İsmet, Mutlu’nun güvendiği kişidir. Antik kentin ören yerinde çıkarılan yapıtları korumakla görevlidir. Seçimlerde, yeni bir Kalın, belediye başkanı seçilir, değirmene gidip onu sorgular, rahatsız eder.
Mutlu Varlık’ı otelde de rahat bırakmazlar. Çocukluk arkadaşı gazeteci Hüsnü görüşmek için gelir. Dergi çıkarmak isteyen, öykü, şiir yazan genç Özkan Küçük kız arkadaşıyla, oyuncu Murat da sevgilisi Naciye’yle gelip görüşür. Oyunun provasına giderler. Sonra müdürün odasına çağrılır, görüşleri sorulur. Başoyuncu kadın, Mutlu Varlık’ın kadın oyuncularının karakterlerini değerlendirir bilgiçlikle. Öğretmeni, aşkı, Nili’yi anımsatır ona Başoyuncu. Mutlu, Nili’nin armağanı olarak görür kendini. Her yazarın arkasında bir edebiyat öğretmeni olduğu gerçeğini belirtir:” Nili, yavrum benim, canım, kızım, aşkım” (s.129) der. Yemekte şarap sarhoşluğunu, Nili sarhoşluğunu yaşar.
Kalın’ların Demokrasisi
Mutlu Varlık, Adalı Kalın’ların arasında yalnızdır. Yaşlılığını da cehenneme benzetir. Ülkenin kötü yönetilmesinin etkileri Saraykent’te de gözlenir. Ada’nın deniz kıyılarını Kalın’lar satın alır, yoksullar tepelere çekilmek zorunda kalırlar. Mutlu, Ada’nın tepesinden indiğinde kütüphane görevlisi Gölge İsmet’le çaylı-simitli söyleşilere katılır. Onun eşi mafyadan olup alkolik, kumarbaz ve Kalın’ların adamıdır. Bir gün Gölge İsmet, kocasının üstüne kızgın yağ atarak onu öldürür. Mutlu Varlık, Merve’yi seven Yahob’a karşı da uyarılır ve onu idare eder bir delilik yapmasın diye. Merve ortadan kaybolur, intihar ettiği düşünülür. Mutlu Varlık, Merve’yle, Ada’yla tümleşmişken düşleri yıkılır. Oysa “Suların Buluştuğu” romanını Kayralı Prensese yazdığına inanmıştır. Taşrayı, toplumu eleştirir. Suların buluştuğu yerin denize döküldüğü yer olamayacağını belirtir. Dökülen su, ölen sudur, buluşma olmaz, der. Polis baskısını yansıtırken, oyunlarının Devlet Tiyatroları’ndan oy çokluğuyla kaldırılacağını düşünür. Kalın’ların demokrasisinde -ki günümüz yönetimidir- Kudsî San’at Şûrâsı’ndan, diktatörden, onay almayan hiçbir dosya kitaplaşmayacaktır. Cumhuriyet’in yıkıldığını da vurgular. “Ebedi Dini Şef”in tiyatroyu kapattığını, izleyicileri kadınlı-erkekli olarak ayırdığını, kadın oyunculara sahneyi yasakladığını belirtir. Gelişmeler böyleyken tiyatronun nasıl sevileceğini sorgular. Bir roman için yaşamı altüst etmeye değer mi sorusunu sorar. Çocukluk arkadaşı ve gazeteci Hüsnü için söyledikleri değerbilirlik örneğidir:”…Benim tek Sarayköy’üm bu Hüsnü işte, kalan bir tek o” (s.237). “Edebiyatın Sarayköy’deki eniştesi oldum hep, dış kapının mandalı” (s.139) derken de “Edebiyata bir küçük çentik atma” çabası içindedir.
Yazar M. Sadık Aslankara, 1950 Kuşağı yazarı Mutlu Varlık Tunçoku’nun yaşamöyküsünü, Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayıp bu güne değin geçen sürede, yönetimde, sanat alanında, kırsal kesimde ve kentlerde yaşanan dönüşümlerle, etkileyici betimlemelerle, yalın-akıcı bir dil kullanarak, başarıyla yansıtır.
(*) Ömürdeğer-M. Sadık Aslankara, Roman, Can Yayınları, 1. Basım, Ağustos 2014, 261 s.
(Yukarıdaki yazı Çağdaş Türk Dili’nin Kasım 2014 tarihli sayısında yayımlanmıştır.)