SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; APTAL OKURUN KURNAZ YAZARI…

APTAL OKURUN KURNAZ YAZARI…

M.Sadık Aslankara
(5.11.2020 YAZISIDIR.)

Haldun Taner’in Sersem Kocanın Kurnaz Karısı adlı o müthiş oyunundan mülhem “Aptal Okurun Kurnaz Yazarı” başlığıyla ben de kalkmış, böyle bir yazıyı çiziktirivermişim, eh, ne diyelim, olur arada böyle…

Ama yazının başlığına bir kısa açılım getireyim ilkönce; okur da yazar da ikiye ayrılır bana göre; aptal okur-yaratıcı okur; kurnaz yazar-yaratıcı yazar…

Kurnaz yazar, ördek cinsinden bir iki okuru kendine çevirip sularına çekse de, bundan fazlasını çevresine toplamaya gücü olmaz hiçbir zaman, bu kadarla yetinmek durumunda kalacağının bilincindedir çünkü. Öyle ya, onun okuru aptal okurdur, işin başında söyleyip kurtulayım bundan.

Kurnaz yazar, okumaya kuzgun, yazmaya şahin bir cinsin türevidir. Onun için tek gerçeklik kendi yazarlığı, bundan da önemlisi doğrudan kendisidir. Kimler ne kadar şişirirse şişirsin kendi zavallılığının bilincindedir böyleleri, bu nedenle de yaratıcı yazarlığın tırtılı olarak kalırlar hep. Edebiyat tarihinde “nakıs” olarak bir yer tutarlar yalnız, o kadar.

Bir sanatçı için Hipokrates’ten bu yana amentü sayılabilecek “Ars longa vita brevis”, bunların kâbusudur bu nedenle, ama yaşama biçimlerinden ötürü günü birlik haz, ün, para vazgeçilmez dünya nimetleri olduğundan, yaşamda bunu sürdürmek isterler hep. Onlar için yaşam, içi işkembe türünde doldurulabilecek bir haz deposudur; kısa olan hayat değil, sanattır. Ne var ki edebiyat dediğimiz yapı da ilk fırsatta atıp silkeler onları üzerinden.

Bu kurnaz yazarın aptal okuru kimdir peki, nasıl biridir, hadi biraz da ona bakalım. En temel özelliği bu tür okurun, yaşamını, rahatını zora sokacak ne varsa bunlardan uzak durmak, bu anlamda kendi alışkanlığını sürdürmek biçiminde özetlenebilir. Hayat kısadır, zor metne zaman ayırmanın herhangi anlamı yoktur. O zaman, genele uymak, çoğunluğa katılmak bunlar için bir temel yönelim felsefesidir, denebilir.

Sürüden kopma korkusu, baskısı, dışlanma tehdidiyle birlikte dayanılmaz boyuttadır onun için. Bir canlı olma güdüsüyle ille çoğunluğun yanında yer almak, çoğunlukla buluşma kararlılığı sergilemek; artık sürekli kitlesel eğilim doğrultusunda düşünmeye başlamak, aptal okurun tipik davranış modelidir.

Bu yüzdendir ki aklının kapısını yeni bir düşünce, soru karşısında hep kapalı tutmak ister. Onun için ölçüt, başkalarının kitleye önerdiği, kitle görüşü haline dönüşmüş genel geçer söylemlerdir bir bakıma.

Kendi dar yaşamının dışına çıkmayı, bir gün de farklı bir yaklaşım sergilemeyi asla istemez, şaşkın balıklar arada sıçrayıp başlarını uzatarak dışta olun bitene göz atarken o, tarhana bulgur okumaktan asla vazgeçmez.

Yeter ki soru sorulmasın kendisine, düşünmesi, tartışması, kendi başına karar alması gerekmesin, asla böyle bir iş istenmesin kendisinden.

Bundan ötürü kitlesel davranışın bir örnek ardılları olarak aptal seçmenle taraftar da bu grupta yer alır. Hep birlikte kol kola girerler.

Aptal aptalı aptalhanede bulur elbet, kütüphanede bulacak değil ya?

Aslında ikisi de aptal okur da kurnaz yazar da birbirine sığınmış köksüz, temelsiz korkuluktur o kadar. Ama sistem bunları buluşturup birbirine çatar, aptal okurla kurnaz yazara aralarında ark yaptırır. Hatta kitlelerin aptallık türüne göre bin bir çeşit kurnaz yazar çıkarıp ortaya, işini yürütür.

Arada inatla varlığını koruyan, sürdüren yaratıcı okurla yaratıcı yazarı boğmaya, sessizleştirip bu kesimi toplum dışında tutmaya çabalar.

Her şey sistem içindir çünkü.

Ama yaratıcı yazar da yaratıcı okur da aptal okurla kurnaz yazarın nasıl da çıplak olduğunu görür hep.