SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; İYİ OKUR İYİ ÖYKÜ DENKLEMİ…

İYİ OKUR İYİ ÖYKÜ DENKLEMİ

M.Sadık Aslankara
(22.12.2022 YAZISIDIR.)

“Okurluk”, “yazarlık”, ister tek sözcük halinde “okuryazar” karşılığında kullanılsın isterse “okur” veya “yazar” denilerek farklı birer sözcük olarak nitelensin birbiriyle iç içe, anlamdaş düzlemde değerlendirilebilir yine de.

Bu, bizi, öte yandan hep ikizil biçimde alınan tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan olgusuyla da buluşturabilir; çünkü okur olmadan yazar, yazar olmadan okur olamayacağı açık. Öyle ya, yaratım sürecindeki bu zincirleme diyalektik akış dikkate alınmadan bunun altından kalkılabilir mi hiç?

Kuşku yok ki bu ikizil kavram çiftini, bunun dışında daha pek çok alanda kullanmak olanaklı. Örnekse tek tek demokrat olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da demokrat olunamayacağı gibi karşılıklı bir gerçeklik ilişkisi kurulabilir pekâlâ. Böylesi örnekten kalkarak daha başka denklemler kurmak da olanaklı ayrıca.

Şu da var; birini ötekinin zorunlu koşulu almak, nedeni-sonucu yapmak her zaman doğrusal yönde zincire bağlılık göstermeyebilir. Demokratik bir toplumda bütün bireylerin demokrat olacağı öngörülemez, nitekim demokratik yolla iktidara gelen bir yönetim, otokratik bir biçime dönüştüğünde demokrat bireylerden oluşan toplum tarafından da kabul görebilir.

Bu örnekle içlidışlı olarak çok sayıda okur, çok sayıda yazar ortaya çıkarabilir belki, ancak okur çokluğu, yazar sayısında artış sağlasa bile nitelikçe herhangi etkiye yol açmayabilir. Bunun tersi durumda nitelikli yazarın da okurdaki niteliği yükselteceği öngörülebilir elbette, ne var ki nitelikli yazar mutlak surette nitelikli okur yaratır gibisinden bir çıkarıma da gidilemez asla kesinleme biçiminde.

Yine de bu kavram-terim-sözcük çiftleri arasında bu çerçevede bir ilişkileniş olduğu apaçık ortadadır, aralarında birbiri için zorunlu neden-sonuç ilişkisi kurulmasa da.

Ama bütün bunlara karşın biz, okur-yazar bağlamında konuyu eşeleyici bir tutumla tartışmaktan vazgeçemeyiz asla.

Çünkü nitelikli okur yaratmak, nitelikli yazar yaratmak, bunlar arasında bağlar kurup köprüler oluşturarak olguyu gündemde tutup daha iyi bir düzeye ulaşılabilmesi için çabalamak, insanoğlunun, uygarlığa dönük tutumu, arzusuyla da tam bir örtüşme sergileyecektir.

İnsanın, uygarlık tarihi boyunca hep böylesi tutkularla ön açıp çok büyük insanlık devrimleri yarattığı göz ardı edilemez.

Şimdi yukarıdan bu yana söyleyegeldiklerimiz temelinde okurla yazar arasında kurulabilecek iyileştirici ilişki zincirine geçelim, bunu, günümüz Türkiye’sinde “öykü” türündeki eylemliliği dikkate alarak öykü yazarı-öykü okuru açısından tartışıp orasından burasından konuyu deşmeye girişelim.

İyi okur, elbette iyi öykü bekler. Burada “iyi”nin “güzel”e karşılık geldiği unutulmamalı. Ancak bizim “güzel” bulduğumuz, “güzel” olmayabilir, “güzel” olana da biz yakınlık duymayabiliriz. O halde önemli olan yazarla okuru her koldan “güzel”le buluşturmanın önünü açmak, bunca yalın bu.

Peki, “güzel”le buluşulabilmesi, toplumun da bu doğrultuda “güzel”e doğru bir yol almasını, en azından bu yönde çaba göstermesini gerektirmez mi? Elbette gerekir, ancak yukarıda altını çizdiğimiz üzere bütün bunları bir zorunluluk boyunduruğuna bağlamak da enikonu olanaksız.

Yine de çok okurun çok yazarın varlığı, toplumda öykü odağında iyiye, güzele yönelik adımları pekiştirecek, yoğunlaştırıp geliştirecektir.

Sözün kısası bu, bizi aynı zamanda bir “öykü toplumu” gerçekliğiyle de buluşturacaktır önünde sonunda.

Okuryazarlıktan kalkıp farklı bir noktaya gelmiş olduk.

Demek ki iyi okurun, iyi yazarın birbirini üretmesi, üretirken toplumu da ileriye taşıması olanaklı. İşte o zaman düzeyli, iyi, güzel bir topluma ulaşılacağı anlamına da gelecektir bu.

Öykü sanatı açısından baktığımızda bunu “öykü toplumu” hedefinde temel taşın yerine konuşu olarak alabiliriz.

İşte o zaman iyi öyküde buluşan bir “öykü toplumu” gerçekliği, ağır ağır ilerlemeye koyulacaktır ülkede.

Konuyu buradan sürdüreceğim.