SAYFA YAZISI: M.S.Aslankara; Öykü Toplama Merkezleri…

Öykü Toplama Merkezleri…
M.Sadık Aslankara
(7.6.2018 YAZISIDIR.)

“Yazarların, yazar adaylarının, öykülerini bir araya getirdiği noktalara, yani öykülerin buluşma yerlerine “öykü toplama merkezi” adı verilebilir,” demiştim daha önceki bir “Sayfa Yazısı”nda. Bunların da öykü ve yazın dergileri, gazetelerle ekleri, fanzinler, internet siteleri, hatta wattpad vb. özel yazılımlı siteler olduğunu eklemiştim.

Zaman zaman buralarda aynı ürünler gezinse bile, yıl içinde toplanan, sonra birbirine ulanıp karışarak akan, hep akan, sürekli akan öykü çoğulluğunu getirin gözünüzün önüne. Yüzlerce, binlerce öykü… Öykü çığı özetle. Buna her gün yeni imzaların katılımıyla yeni öyküler eklendiği de unutulmamalı ayrıca.

Şimdi soru şu: Yüzlerce, binlerce öyküden oluşan bu enerji, öykü yayını dışında bir işe yarıyor mu? Ya da ne işe yarıyor?

Şöyle de söylenebilir: Söz konusu öykü toplama merkezlerinin her birinin, birer “öykü bankası” olarak somuta indirgenmesinde sakınca olmasa gerek. Banka, kapital için nasıl önem-değer taşıyorsa, bu öykü toplama merkezlerinin de “proje bankası” teriminde olduğu gibi “öykü bankası” konumuyla bir terminal olması, bu yönde bir beklentiyi karşılaması gerekmez mi öyleyse?

Terminal teriminden neyi anlamalıyız?

Kan dolaşımına benzer bütünlükle kalp-damar ağı gibi çevreden merkeze, merkezden çevreye gidiş-geliş, akış-dağılış, doluş-boşalış, sonuçta kasılma-pompalama bütününe dönük bir organizasyon olarak öngörülebilir bu tür öykü toplama merkezleri.

O halde her bir öykü toplama merkezinin öykü terminali olarak alınmasında hiçbir sakınca yok. Hatta bu işlevi yerine getiremeyen, yani “öykü terminalliği” yapmayan merkezin bu niteliğinin tartışmalı hale geleceği de öngörülmeli kestirmeden.

Özetlersek her öykü toplama merkezinin, kendi içinde biriken öyküler, âdeta bir “öykü yıllığı” hazırlanırcasına değerlendirilse bunun öykücülüğümüz açısından sayılamayacak yararlar getireceği açık değil mi? Geçmişte Mehmet H.Doğan’ın Adam Sanat için yaptığı Şiir Yıllıkları anımsanırsa, bunun şiirimize nasıl bir ivme kazandırdığı da kestirilebilir kolayca.

Böylece dilimizdeki öykü coğrafyası üzerine dolaysız, doğrudan bir bilgi dağarına ulaşılır ki, bu da öykü sanatımızda yeni bir gelişmenin, önünü açıp ötesinde öykücülüğümüzü farklı aşamalara uçurabilir.

Öyle ya, tüm toplama merkezlerine akmış, oradan farklı yollar aracılığıyla birbirinden geçerek yine birbirlerine ulanıp buluşmuş öyküler, bir yandan yazarların eğilimlerini, yönsemelerini gösterecek, bu arada öyküsel genomdaki değişimlerle sıçramaların haritasını ele verecektir. Yazarların birbirlerinden etkilenme eğrileri, öykücü kuşakları arasındaki çatışmalarla örtüşmeler, ilk kez beliren eşikler, sözcük atlaslarıyla biçemsel arayışlar, sıra dışı, ayrıksı tutumlar hepsi de bir bir ortaya dökülecektir bu yolla.

Demek ki her öykü toplama merkezinin bu yönde işlevi olması gerektiği öngörüsünün, hiç de yabana atılacak bir düşünce olmadığı söylenebilir.

Geçmişte kendi payıma bu yönde bir çalışma yapmış, 1990’larda öykü dergilerinde yayımlanan öykülere dönük yaptığım araştırmadan elde ettiğim verileri notlayıp o sıralar Cumhuriyet Kitap’ta yayımlamış; ulaştığım sonuçları hem öykü entelijansiyası hem de genç öykücülerle paylaşmıştım.

Günümüzde bu tutum, ağır bir iş olarak görülebilir.

Ama yüzlerce, binlerce öykünün toplanıp dağıldığı, anadamarlar ya da kılcal damarlar yoluyla bu merkezler arasında akışa geçtiği göz önünde tutulursa, hiç değilse belli aralıklarla buna dönük sonuçları paylaşmanın öykücülüğümüzün geleceğine yönelik ufuk açıcı gelişmeler ortaya koyacağı da öngörülebilir.

Sürekli patinaj yapan bir bölük öykü verimine dönük farklı bir ivme çıkabilir ortaya. Genç yazarların o merkezden bu merkeze, terminaller arasında birer serseri mayın gibi dolaşmalarının önüne geçilebilir, elden ele gezerken artık yalama olmuş öykü dosyaları da kaz tüyü gibi havada gezinmekten enikonu kurtulur.

Sınav gerginliği havasında bunalım içindeki genç yazar da bir biçimde geniş soluk alır hiç değilse.

Öykü dosyalarından ürkmemeli, öykücülüğümüzün geleceğinde bunların da payının bulunduğu nasıl görmezden gelinebilir?

Bu konuda kalem oynatmayı önümüzdeki haftalarda da sürdüreceğim.