SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; YAPITTA YAZARI BATIRAN, KURTARAN;

YAPITTA YAZARI BATIRAN, KURTARAN…

M.Sadık Aslankara
(03.9.2020 YAZISIDIR.)

Akşit Göktürk’ten ödünç aldığım “Her yazar kendini yazar,” vurgusunu daha önce dillendirmiş, bu noktada herhangi yapıtın “kara kutusu”nu yine yazarın kendisinin oluşturacağını söylemiştim.

Yapıttaki “kara kutu”, yazarı havalara çıkarıp göklerde gezindirebileceği gibi yere çaktıracak biçimde ona yükseklik de yitirtebilir pekâlâ. Bu durumda doğru-yanlış, üzerinde bulunacağından, yazarın kendini kurtaran veya batıran yanlarına yine “kara kutu”dan kalkarak ulaşmak olanaklı hale gelecek demektir. Öyleyse bu yönde kaba da sayılsa düşünce gevişine girişebiliriz birlikte.

Yazar, “kara kutu”sunu, anlatısındaki dille, biçemle, kurgusu, evreniyle, bu evrene yerleştirdiği çeşitli kişilerle, bunlar arasında yaşanan olaylarla, bütün bunların ortaya çıkardığı biçimle vb. dolduracağına göre, bunlara bakarak karar vereceğiz demektir.

Şu sorular da unutulmamalı: Yazar, yapıttaki “kara kutu”ya karşı bir özgürlüğe sahip midir? Varsa böyle bir özgürlük, nereye kadar uzanabilir bu? Yazarın özgürlüğü, görece “kara kutu”nun varlığı için tehdit oluşturmaz mı peki?

Dag Solstad, kendisiyle söyleşen, Ane Farsethas’ın, “Editörlerinizin kitaplarınız üstünde etkisi oldu mu?” sorusuna verdiği yanıt bu noktada işimize yarayabilir:

Dag Solstad, soruya karşılık şu yanıtı veriyor:

“Tabii ki oldu ama büyük bir değişiklik yapmamı istediklerini hatırlamıyorum. Çalışırken silip tekrar yazdığım çok olur ama bunları sadece ben görebilirim. (…) / Yazım hataları umurumda değil, yeni baskılarda değiştirmiyorum bile. Bazı bilgilerin doğruluğunu kontrol etmekle de hiç uğraşmıyorum. Romanlarımdan birinde, Roman 1987’de, paten kaymayla ilgili birkaç dünya rekorundan bahsetmiştim. Hepsini hatırladığım kadarıyla yazdım. Hikâye hayatındaki olayları hatırlayan bir adam tarafından anlatılıyor. Hatırlamaya çalışan bir adam, güvenilir bir adam değildir.” (İngilizceden Çev.: Boğaç Erkan, kitap-lık, Kasım Aralık 2019, Sayı 206)

Demek ki “özgürlük” olarak andığımız her ne ise, bu da ancak “kara kutu”nun sınırları içinde varlık gösteriyor. Öyleyse yazarın bütün yapıp etmeleri “kara kutu”nun hendesine dâhil. Aslında yazarın metinde yer alan yapıp etmelerinin de görece böyle bir özgürlük paydasına sahip olduğu açık buna göre.

Fethi Naci, Bir Düğün Gecesi (1979) adlı romanında Adalet Ağaoğlu’nun Boğaziçi Köprüsünün açılış tarihine dönük “maddi yanlış”ından, kendine özgü hınzır bir alaycılıkla söz etmişti bir eleştirisinde.

Bugünden geriye dönüp baktığımda bunun hiç de önemli olmadığı kanısına varıyorum. Eğer köprü açılışı için verilen tarih, başlı başına bir işlev taşımıyorsa, bundaki “maddi yanlış”, yapıtı bir çakılışa sürüklemeyeceğine göre “kara kutu” ne yazacaktır bu durumda? Yere çakılmayan yapıt uçmayı sürdürüyorsa eğer o zaman yazar batmayacak anlamına gelmez mi bu?

Şöyle bir sonuç üretilebilir burada: Metinde yer alan herhangi maddi yanlış, işlevsel nitelik taşımadığı sürece, yapıt bundan etkilenmeyecek, sonuçta yolunu sürdürecekse, bunun yazarı batırıcı bir durum taşımayacağı yazınsal gerçeklik olarak önümüze gelecek demektir.

Yapıtta işlevsellik taşımayan bu tür maddi yanlış yazarı batırmaz, ancak diyelim yapıtta köprünün açılışı çelişik tarihlerle birinde açılmış ötekinde açılmamış görünürse işte bu çelişki yazarı batırır.

Buradan çıkan sonuç; yapıttaki maddi yanlış, yazarını, ancak işlevsellik bağı yönünde görece batırabilir. Ama yapıttaki herhangi bir çelişkiden, yazarın kendisini kurtarabilme olasılığı yoktur.

Buna göre “kara kutu”, yapıtta ilkönce çelişkileri tarar. Evren, kişiler, olaylar vb. kurmaca içinde asla bir çelişki yansıtamaz, bu yapıtın, dolayısıyla yazarının yere çakılması anlamına gelir.

Dag Solstad, aynı söyleşide, “inandırıcılık yazar ve hayalindeki okur arasındaki oyunun bir parçası,” derken, yapıttaki çelişmezlik ilkesini vurguluyor bir bakıma. Çünkü sanat, yapıtın okunuşu eyleminde uzaktan çevrimiçi bir oyun olarak algılanabilir. Bu çerçevede oyunsu süreçte oyunbozanlık yapılamaz, yazarın buna hakkı yoktur.

Aksi halde oyun bozulur, çocukların, bozulan oyun olduğunda, “kazan patladı!” diyerek yaptığı müdahaleye benzer biçimde okur da yapıtı süzüldüğü gökyüzünden indirip yere çaktırabilir.

Yapıtın “kara kutu”su da bunu, ânında kayda geçer.