SAYFA YAZISI M.S.Aslankara; YAZINSAL AÇIDAN ‘ALINTI’ NE, ‘ATIF’ NE

YAZINSAL AÇIDAN “ALINTI” NE, “ATIF” NE?

M.Sadık Aslankara
(8.4.2021 YAZISIDIR.)

Daha çok bilim dünyasında söz edilmesi, akademik çalışmalarda anılması nedeniyle midir, ayrıca son yıllarda iyice nicelleştirilip salt sayı, yayın değeri üzerinde durulmasından mıdır “atıf”, yanı sıra ses benzerliğinin çağrışımıyla “çalıntı”yı anımsatılıyor olmasından mıdır “alıntı” terimlerinin, edebiyat alanında âdeta “konuk”muş havasında karşılandığı izlenimine varıyor insan.

Oysa iki terim de salt bilimde değil öteki alanlarda da kullanılabilir pekâlâ. Bu gerçek ortadayken yazın dergilerinde kendi payıma on yıllardır buna özgülenmiş dişe dokunur bir yazıyla karşılaşmayışım, bu aranışa karşın pek sonuç alamayışım bir yanda dursun, uzaktan bile olsa bununla bağ kurmuş her yazıya ilgi duyabilecekken, ne yazık ki hep düş kırıklığı yaşadığımı paylaşmak isterim.

Alıntıyı açıklamak gerekmez, bir “aktarı” yalnızca, o kadar. Atıf da bir alıntı, ama niteliği değişmiş, “dayanak” haline gelmiş bir alıntı. Öteki alıntıların tümü salt birer veriyken, atıf niteliğine yükselmiş alıntı, kullanan kişinin yaslanabileceği önemli bir dayanak. Bundan ötürü bilim dallarında atıf sayısıyla bunun yayınlandığı kaynak, uluslararası ciddiyeti ve önemiyle atıf değerini etkiliyor kuşkusuz.

Arşimet’in, ünlü “Bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım,” sözü bir alıntıdır kuşkusuz, ama aynı zamanda Arşimet’e dönük atıf nedeniyle ayrı bir nitelik de kazanıyor bu alıntı, bununla da kalmıyor, “atıf” teriminin ne anlama geldiğini somutlayan güzel bir örnek olup çıkıyor aynı zamanda.

Arşimet’e atfen kullandığınız bu alıntıyı, kendiniz bir başka söz öbeğiyle, farklı bir sözdizimiyle yeniden ifade etmeye kalkığınızda hiçbir yere varamazsınız. Çünkü bu, “Arşimet noktası”dır, diyeceğim bilim dünyasında tescillidir söz konusu “nokta”, böyle bir eylem sizin de ayağınızı bir anda kaldırıverir durduğunuz yerde.

Şimdi buradan edebiyat alanına geçelim, kaba bir düşünce gevişine girişelim birlikte.

Fethi Naci’nin on yıllar önce yazın kamuoyu kadar pek çok toplum kesimine ulaşan, yazınla ilgisi olmayanların bile işlerine geldiği gibi değişmeceyle kullandığı, “Türkiye’de ne kadar futbol varsa o kadar roman var,” sözü, geçtiği her yerde artık alıntı değil bir atıftır. Salt veri olmaktan çıkmış, yazının dili, mantığı, kurgusu, biçemi vb. tümünü kuşatan bir dayanağa dönüşmüştür.

Bu iki örnek, bilimle yazında ölçüte dönük önemli bir ayrım da getiriyor; bilimsel bilgiyle yazınsal bilginin, daha genel deyişle sanatsal bilginin farklılığı yol açıyor buna. Yine tam burada bilimcilerle yazıncıların / sanatçıların, yaslandıkları bilgi temelinden ötürü nitelikçe farklı yapıda metinler ortaya koyacaklarının asla gözden uzak tutulmaması gerekiyor. Nitekim herhangi yazıncının veya yazarın eleştirisiyle yazınbilimcinin eleştiri metni doğal ki birbirinden çok farklı olacaktır.

Gerçekten de yazın eleştirisi yapan akademisyen, yazınbilimci olsun olmasın, akademik çalışma yaşamı boyunca sürdürdüğü, kendisine kılavuz aldığı bilimsel yönteme bağlı kalarak metni kaleme alırken aynı işi bir yazar yapmaya kalktığında, işin başında yazacağı metne bir kurmaca gözüyle bakma eğilimi sergiler. Bunu yazarlık hüneriyle kapatan bilimci yazarlar yok değil elbette. Örnekse Tahsin Yücel, Erendiz Atasü vb. anımsanabilir.

Yazın içi dolaşıma çıkan alıntıların, bilimde gördüğümüz türden bir disiplinle örtüştüğünü söylemek güç bu nedenle. Yazarların atıf konusundaki tutumunda enikonu bir umursamazlık gözlenebiliyor ne yazık ki.

Sözgelimi kimi yazarlar gerek alıntı aktarımıyla kullanımında gerekse atıf yapmada bunun kaygısını, ağırlığını taşıyan tutum yerine, verinin kendisine sağlayacağı yararı önemseyip, ötekilerin hiçbirini umursamayışıyla dikkati çekiyor.

O zaman ne alıntılama yerini buluyor ne de atıf…

İş edebiyata kaydığında, bu bir romanmış gibi alınıp, romana özgü ufak tefek hatalarmış gibisinden geçiştirilip bu vurdumduymazlığa kayıtsız kalınamayacağı asla unutulmamalı.

Bilimse bilim, sanatsa sanat alıntı, atıf yerli yerinde, kendi koşullarına uygun yerine yerleştirilecek demektir.