YARATICI YAZARLIK: Yirmilik Delikanlıdan Yaratıcılık Dersleri

Yirmilik Delikanlıdan Yaratıcılık Dersleri
M.Sadık Aslankara

Herhangi birinin sanatçı olduğunu ele veren ölçüt, yazdığı satırlar, çizdiği resimler, üflediği ezgiler ya da anlattığı şu bu değil, ama bütün bunlarda sergilediği yaratıcılık…

Biz işin yaratıcı yazarlık yanıyla ilgilendiğimize göre, konuyu bu noktadan alıp sürdürelim. Buna göre yazarlıkla yaratıcı yazarlığı ayıran çizgi tam bu noktada kendini gösteriyor. Öyleyse her yazılan satıra, daha da özelleştirerek söyleyeyim “yapıt” görüntüsü taşıyan kitaba, kitap derken şiir, öykü, roman, oyun farklı türlerde herhangi verime, ille de yaratıcı yazarlık ürünüymüş gibi bir gözle bakılmaması gerekiyor.

Demek “yazarlık” ayrı, “yaratıcı yazarlık” ayrı iş… Küçümseme duygusu taşımadan, birini öne çıkarıp diğerini ötekileştirmeden söylersek ilki olsa olsa zanaat, ikincisi ise düpedüz sanat. Zanaatın, ille sanata dönüşmek gibi zorunluluğu yoktur kuşkusuz, ama sanat, kendi alanının zanaatını içselleştirmek zorundadır, bu da bilinmeli ayrıca.

Yaşı kaç olursa olsun, yazmaya girişen, kendini bu yola adayan her yazar adayı bu ayrımı bilmeli, bilmiyorsa da bir önce adamakıllı öğrenmeli!

Erdal Öz’ün (1935-6 Mayıs 2006) henüz yirmili yaşların başındayken kendi yaşlarında şair Türkân İldeniz’e yazdığı mektuplardan oluşan Yaşamayı Nasıl Özledim Bilsen! (Çizimler: Faruk Duman, Can, 2017) adlı yapıt bu açıdan önümüzde tam bir örnek olarak duruyor.

Çünkü delikanlı Erdal Öz, “Kendimi bu mektuplarla sana olduğu kadar kendime de tanıtıyorum.” (27) diye başladığı satırlarında yaratı sorununa üstelik büyük olgunlukla eğiliyor…

Aşağıda genişçe yer açtığım alıntılar, Erdal Öz’ün yaratıcılık konusunu kendisi için nasıl da büyük sorunsala dönüştürdüğünü apaçık gösteriyor:

“Nedir sanatçı? Bir büyük sancıyı içinde duyan insandır. Sanatçı da bir Zeus’tur, bir Tanrı’dır. Bir yaratma gücünün kendisidir.” (13)

“Kendini beğenmeyiş, eksik buluş, yenileşmek isteğinin enerjisidir.” (14)

“Oysa sanatçı petek gözle bakmaya çalışan bir kişidir bence.” (15)

“İnsan, başlangıçta bir anlam değildir. Oysa bir anlam olmak elimizde. Olamasak bile, buna çalışmak elimizde. Bu, Tanrı konusuna bir başka açıdan bakmaktır bence.” “Tanrımı kendim yaratacağım. Öznel bir Tanrım olacak; kendi kendimin Tanrısı. Onu ben yaratacağım.” (29)

“Sen bir insan olarak, bu kendi kendini aşma çabasını, bir sancı gibi içinde duyar, onu boyuna taşırsan, bir anlama, insanüstü bir anlama erişebileceksin. Anlamsa, bu sürekli arayışın içindedir.” “Çünkü insanız ve kendimizi aşmamız gerekiyor. Aşmak ise, aşkla olur. Bu bir anlama erişmektir. İşte bu çaba, acı çekmenin bir başka görünüşüdür. Çünkü acı çekmenin bir anlamı olabilir ancak. Haz bir esrikliktir. Bilincimizi uyuşturur ve insanca görmemizi, düşünmemizi, yaşamamızı önler. Acıysa, bizim en uyanık, en tedirgin ânımızdır.” “Yaşamayı değerlendirecek bir acıyla, anlamımızı arıyalım çocuk!” (31)

“A.Gide’in, ‘Yaşadıklarımız bizi aşmadıkça yazamayız,’ dediğini biliyorsun.” (32) “Yoksa kendi kendimin önemine inanırım ben de.  Aşağılık duygusundan geberdiğim anlarda bile bir önem bulurum kendimde. Bu da, bir iş yapma gücünü veriyor bana.” “Aşağılık duygusu bana bir, sıçrama tahtası ödevini yaptığı için seviyorum.” (38) “Oysa sanat biraz da kolay olana karşı gelmektir.” (41) “İş o yeni havayı, yeni sesi edinmekte. Onu getirmekte.” (42) “Kumaş kötü de olsa, iyi bir terzinin elinden iyi bir giyim çıkabilir.” (43)

Hadi bu kadarla yetineyim… Siz de bir çaba, alın masanıza bu kitabı, ardakalanı kendiniz okuyun…

İşte, aramızda olmasa bile yirmilerinde bir delikanlıdan yaratıcı yazarlık üzerine aldığımız kısa ders…

Ne diyor usta:

“Kumaş kötü de olsa, iyi bir terzinin elinden iyi bir giyim çıkabilir.”

Düşünün bunun ne anlama geldiğini, hangi anlamlara açılabileceğini…

Sıvas Yıldızeli doğumlu bu büyük ustanın ayrılığından bu yana on dolu yıl geçmiş…  Ama yaratıcılık konusunda verdiği ders orada öylece yıldız şavkımasıyla parlıyor.

Şu hıdrellez günlerinde onu, şimdilerde yeşillikler içinde kucaklaştığı, kendisi gibi çılgın üç delikanlıyı, büyük sevgiyle, bitmeyecek bir özlemle anıyorum…