BANA GELEN MEKTUPLAR: Nihat Ziyalan-M.S.Aslankara Yazışmasından Bir Kesit

İstanbul, 3 Nisan 2015

Sevgili Dost, Çok Değerli Nihat Ziyalan,

Gür su dökülüşleriyle yüreğe dolan sesine, vakarla sığıştırıp eklediğin o güzelim yazının ardından tamı tanıma iki hafta geçti. Oysa hemen yazacağımı söylemiştim, hiç değilse sıcacık bir alışveriş olacaktı bu, buzul çağının insansılarıyla kaplı dünyasında…

Ne oldu da bu iki hafta geçiverdi böyle, tek satır yazamadan ben?

Bu yüzden, kendimi kandırıp kandırmadığımı görebilmem için bir günsayar üzerinden denetleme yapmama izin ver lütfen…

20 Mart Cuma: İkinci kez sesleşiyoruz, bu kez seni, “sen” olarak yeniden sevgiyle sarmalıyorum. Sonra o yazı; atan bir yüreğin, kanat çırparak okyanuslar ötesinde bir başka yüreğe değişi…

Aynı gün bir tanıtım filmi işine virgül atıyor, gece yarısı Ankara’dan sürekli yaşadığım İstanbul’a geçiyorum, söz konusu tanıtım filminin uzantısı bağlamında alınabilecek iş için.

21 Mart Cumartesi: Sabah beşte yataktayım, saat onda İstanbul Orman Bölge Müdürlüğüyle görüşmeye gidiyorum, Ankara’daki işin devamı olarak. O gün akşama dek, Elmalı Kent Ormanında dolaşıyoruz, notlar alıyorum.

(…)

29 Mart Pazar: Üstüme Fazla Gelme Ayçelen’i arıyorum Beşiktaş’taki kitapçılarda. Hiçbirinde yok. İstiklal Caddesinde Mephisto Kitabevinde bulup alıyorum. Amacım son öykü kitabını okuyup öyle yazmak iki satır da olsa bu; gönül böyle diyor ne yapayım.

(…)

31 Mart-1 Nisan Salı-Çarşamba: (…) Yollarda ya da artakalan zamanda Üstüme Fazla Gelme Ayçelen’i okumaya çabalıyorum. Ama Nihat Ziyalan’a karşı da mahcubiyet duygusu taşıyorum, çünkü çok daha rahat ortamda, tam anlamıyla alımlamaya özgülenmiş bir zamanda okumak istiyorum kitabı.

2 Nisan Perşembe: 7 Nisan Salı günü İstanbul’dan ayrılıp Datça’ya geçeceğim. Son beş yıldır Nisan-Haziran arasındaki üç ayı burada geçiriyor, dosyalarıma yoğunlaşırken aynı zamanda bir yenilenme de yaşıyorum bir içimde.

Güzel bir gece, Üstüme Fazla Gelme Ayçelen’i bitiriyorum çünkü. Mutluluğumu anlatamam.

3 Nisan Cuma: İşte sonunda yazıyorum…

 

Elbette yukarıda sıraladığım onca yoğunluğun arasına sıkıştırılabilirdi yine de iki satır yazıyı çiziktirip attırıvermek… Ama bu benim yazım olur muydu gerçekten, imzamı hak etmiş satırlardan söz ediyorum. Kimileyin, kitapları üzerine kalem oynattığım, üstelik öykülerini, romanlarını beğenerek okuduğum yazarlar kısa, küçük iletilerle teşekkür ediyor. Bu kısa notlarına bakarak bazen ben utanıyorum diyeyim, sen anlayıver; nasıl yakıştırıyorlar kendilerine, altlarına adlarını indikleri bu satırları, açıklayabilmek zor.

Bu mektubu müsveddeli yazdığımı söyleyeyim kendi payıma. Gerçi bugünkü yazında Ferhan Şensoy’la sanki farklı bir örnek gösterir gibisin bu konuda, ama şairlerin, sözcüklere dönük işçiliği ortadayken, bu çabayı tüm yazınsal ürünler için düşünmek gerekmez mi, “mektup” da bir türken, ayrıca “ileti”yi, “not”u da buna yamamak gerekirken?

Bir yazar, kuşkusuz çıtayı en yükseğe çıkardığı verimiyle anılır, ama ötekiler sınıfta kalmış çalışma değildir, sınıfta kalmamalıdır yine de hiçbir zaman, ilk kalem oynatmalar dışta tutulmak koşuluyla…

Yukarıdaki özetlemem bunca gecikmemi bağışlatır mı, sen karar ver artık Sevgili Nihat Ziyalan…

Aydınlık Kitap’taki yazılarını okuyorum elbette, hem de baştan bu yana, ama okuyamadan atladığım-atladığımız pek çok yazı, kitap olmuyor mu? Bir “edebiyat kahramanı” olarak beni “alkışladığın” yazıyı okuyamamış olmak da böyle bir kazanın sonucu demek ki… Makûs talihimin kurbanı olduğumu söyleyip geçeyim en iyisi, şunca zaman sonra…

Çalışkanlığıma, gençler için yazılarımdaki yüreklendirici tutuma değinenler olmamış değildi yazarlar arasında, ama ne yalan söyleyeyim, konuyu böylesi dizgeli biçimde alıp bu temelde işleyen biri de çıkmamıştı şimdiye dek.

Bu yüzden hem onurlandırıp gururlandıran hem de rüzgâr estirip yüreklendiren, bu doğrultuda çalışabilmem için erke yükleyen bu sonsuz güzellikteki yazın için bin bir teşekkür ediyorum sana.

Öte yandan Ömürdeğer’e değer-paha biçmeni, onda “başucu bir yapıt” niteliği bulmanı, bana “ruhdeşen”lik yüklemeni ne ölçüde hak ettik romanla ben, bilemiyorum, ama insan böylesine sevilip kuşatılmaktan da çok mutlu oluyormuş meğerse…

Üstüme Fazla Gelme Ayçelen için bir şey söylemek istemiyorum. Ama bu üçüncü öyküler demetindeki ürünlerinin, Ayçelen karakterine karşın Kısa Pantolonlu Sevda’daki öykülerden farklı olduğunu söyleyebilirim bir ilk not olarak…

Neden şimdi bir şey söylemediğime gelince, bu kitabın için de yazacağım çünkü nasılsa, sen de bunu sürpriz olarak karşında buluvermek istemez misin? Sen bana hem sesinle hem yazınla sürpriz yaptın, ben de hiç olmazsa yazıyla sürpriz yapayım sana, ne dersin? Sözünü ettiğin şiir kitabının tez elden yayımlanmasını bekleyeceğim bu nedenle. YKY’dan çıkacak bu yeni şiir kitabınla ilgili de bilgi verirsen, hem gündemimi planlamış hem de yazıya hazırlanmış olurum bu arada…

Sevgili Nihat Ziyalan, bir kez daha sevgiyle, esenlik dileklerimle seni, aileni, oradaki dostlarını selamlıyorum… Gönlü yüce, güzel, uzun adam!

Sadık

 

 

değerli dost,

sevgili aslankara,

karım belini incittiği için cuma akşamı onun yönetiminde yaprak sarması sardım.

sonra börek faslı başladı. cumartesi günü çocuklar, torunlar gelecek. Easter tatilinden yararalanarak.

böylece cumartesiye sarkarak yattım.

belirli bir saatten sonra içimden dürtülüp uyandırıldım. “git bilgisayarına bak!” içimin bu emrini sabaha savsaklamak istedim ama olmadı. ortalık karanlık. bilgisayarı açtım 5.30. senin sımsıcak kucaklayan iletin.

çok teşekkürler.

bilgisayarı deşerek sana kahramanım dediğim yazıyı bulmaya çalışacağım.

on beş nisan’da yky Çapkın Çiçekli adlı şiir kitabım çıkıyormuş. editörü murat yalçın böyle yazdı dün.

ilgini rica ederim.

meral hanıma selam-sevgiler.

gidip tekrar yatacağım.

bu kez dost mektubunu içimden tekarlayarak, elbette gülümseyerek uyuyacağım biraz daha.

gönlü yüce bir insansın.

ömrünün uzun olması dileğimle.

sydney’den dostlukla.

nihat

3.4.2015

 

değerli dost,

sevgili aslankara,

ferhan şensoy’un

Karagöz ile Boşverin beni romanını okumanı isterdim, kendisini tanımıyorsan tanışmanı.

o seni mutlaka tanıyordur.

gerçek bir edebiyatçıdır.

beyoğlu’na uğradığında (öğleden sonraya rastlat lütfen. çünkü orada olur) romanını iste.

senin gibi güzel bir insandır.

Türk romancılığı içinde yeri var bence Karagöz ile Boşverin beni’nin.

sydneyden dostlukla.

nihat

4.4.2015

 

Sevgili Nihat Ziyalan, Değerli Kardeşim,

Cuma yazını da dayanak yaptığım mektubumda, Ferhan Şensoy’un küçümsenmesine yol açabilecek bir anlam da çıkmışsa eğer satırlarımdan, üzülürüm doğrusu. Çünkü Ferhan, yakaladığım her fırsatta, benim de oyunlarını hayranlıkla, hatta biraz şaşkınlık, ötesinde inanmazlıkla izlediğim, kitaplarını okuduğum, kavramın anlamını eksiksiz karşılayan bir “sanatçı”.

Nitekim “Kitaplar Adası”nda geçmişte bir öykü kitabıyla oyun yazarlığı üzerinde ayrı ayrı durmuştum şimdi anımsadığımca. Ayrıca on yılı aşkın süredir Tiyatro Tiyatro dergisinde sürdürdüğüm “Sadık Seyirci” başlıklı yazılarımda oyunlarına da yer açmıştım Ferhan’ın.

Ama sözünü ettiğin romanını okumuş değilim yine de. Senin, “Türk romancılığı içinde yeri var bence Karagöz ile Boşverin beni’nin” sözünün altını çizdim. Kitabı bulup okuyacağım, merak etme.

Sıcağı sıcağına bunları paylaşayım istedim hemen.

İçten sevgiyle, dostluk duygularıyla…

Sadık

5.4.2015

 

değerli dost,

sevgili sadık aslankara,

küçüksenme diye bir şey söz konusu değil.

kesinlikle.

romanı önermemin nedeni sen daha başkaca yanlarını yakalayıp öne çıkarırsın diye.

çünkü roman irdelemesini çok iyi bilen birisin.

karagöz ile boşverinbeni’yi ferhan’ın diğer kitaplarından ayrı bir yere koydum.

okumanı ve ne düşündüğü çok istediğim için üsteledim bir de.

ferhan’la tanışmıyorsan vesile olur.

delikanlı adamdır.

senin kitaplara nasıl sevgiyle yanaştığını biliyorum. ben de sevgiyle kitaplara yanaşmayı açıkcası senden öğrendim

zaten sevemediğim kitabı kesinlikle yazmıyorum.

ünlü ve arkadaşım olan yazarlar kitap yolluyor ama yazamadığım çok oluyor.

ayfer tunç’un son romanını getirttim ama düşkırıklığı. beğenmedim diyerek yazmak çok kolay. ama niye?

belki de tadına varacak yetkinlikte değilim.

işte böyle değerli dost.

boş yere aklından geçirmişsin “küçümseme” sözcüğünü.

karagöz ile boşverinbeni hakkındaki yorumunu heyecanla beklediğimi bilmeni isterim.

syndey’den dostlukla.

nihat

5.4.2015

 

can dost,

Ömür – Değer

okurken fotolar var bunların içinde.

sende bulunsun istedim.

sydney’den dostlukla.

nihat

6.4.2015

 

Çok Değerli, Sevgili Dost Nihat Ziyalan,

Gönderdiğin fotoğraflar için çok teşekkür ederim. Tümü de çok değerli elbette benim için, ama Ömürdeğer’i içerenler bir an için afallatıp şaşırttı da.

Seni Üstüme Fazla Gelme Ayçelen’le gösteren fotoğraflardan birini Cumhuriyet Kitap’a da göndereceğim kaleme alacağım yazıyla. Ancak, YKY’dan yeni şiir kitabını bana ulaştırmalarını sağlayabilirsen çok sevinirim. Az önce biletimi aldım, Çarşamba gecesi yola çıkıp Haziran sonuna dek artık Datça’da kalacağım çünkü, orada kitaba ulaşabilmem çok güç olur herhalde. Adresimi de ineyim:

(…)

Nice sağlık, mutluluk dileklerimle, en içten duygularla selamlar, sevgiler…

Sadık

6.4.2015

 

değerli dost

sevgili aslankara,

her zamanki gibi incelikli iletin için teşekkürler.

adres için ayrıca.

geçen yıl, Melbourne’da yaşayan, kızım dediğim, ailemizin bir ferdi gibi görülen Ressam Nevin Hirik

datça’da bir süre deneme günleri yaşadı. küçük bir taş ev kiralayarak. bu kez yabancı asıllı kocasıyla birlikte tekrar gittiler. seramik ve resim yapacaklar. kocası, müzelerin çerçeve ısmarladığı bir ustadır. melbourne’de çerçeve atölyesi var. nevin’in resimleri on bin doların üstünde satılır. tanınmış bir ressamdır. bana göre dünyanın sayılı ressamlarından biridir.

fırsat bulunca ona bir merhaba de lütfen. benim de selamımı söyleyerek. yanında kameran olursa mutlaka çek. karizmadır. deliliğe yakın bir coşkusu vardır. kulaklarım çınladığında hissederim onunla konuştuğunu.

sydney’den dostlukla.

Nihat

7.4.2015

adresi:

(…)

 

değerli dost,

arka kapakta hangi kitabı okuyorum dersin?

sydney’den dostlukla.

nihat

8.4.2015

 

Sevgili Nihat Ziyalan,

Kitabın adı, biçimi kadar arka kapak fotoğrafı da hoş bir sürpriz oldu elbette benim için. Seni kutluyorum, şairlere yakıştırılabilecek bilge duruş yansıtan kitabına yol açıklığı diliyorum.

Umarım Datça adresimi Murat’a iletmişsindir. Sabırsızlıkla bekleyeceğim bu yeni şiir demetini de…

Gece, birkaç saat sonra yola çıkıyorum. Bir gün Denizli’de kalıp Datça’ya geçmeye çalışacağım, en geç Cumartesiye.

İçten sevgiyle, dostlukla…

Sadık

8.4.2015

 

değerli dost,

iletin için çok teşekkürler.

daha önce ressam nevin hirik’in adresini yazmıştım.

tanışmanızı çok isterim.

iyi tatiller .

sydney’den dostlukla.

nihat

9.4.2015

 

Sevgili Nihat Ziyalan,

Datça’nın güneşli, deniz kokan esintili bir sabahından Sydney’e selamlar, sevgiler…

Sadık

13.4.2015

 

değerli dost,

sevgili aslankara,

güneşli iletin için teşekkürler.

burada hava gittikçe soğuyor.

içime doğuyor, bu yıl, her yıla göre çok iyi bir tatil geçireceksin.

yky’nın zaten protolundaymışsın ama tatil adresini ulaştırmam iyi oldu.

şiir kitabımı sana yollayacaklar.

bir aksilik olursa hallederim.

ekte son işim.

sudney’den dostlukla.

nihat

13.4.2015

 

 

İŞTE BÖYLE

 

atlet-şort postacı gözlüyorum

onun motosikleti, pat-patı

hava soğumaya başladı

üşüyerek bekliyorum

 

açtığımda

zarftan gülücüklerin taşardı

tekrar o günler

tekrar o mektup zamanı

 

askerde dişimi kıran pilavımdaki taş

hazıroldaydı, eğri-büğrü güneşle, satırlarında

çam kokusu çarşaf, Taşucu’nun denizi

dalga dalga okurdum,

kara tren Adana’dan İzmir’e doğru

kağıda sinmiş kurum kokusu

 

yaşanmış bir daha yaşanır mı

öğrenemedim gitti

kat kat giydirdim beklememi

sobayı yaktım

kestaneler çıtırdamaya başladı

 

halimi gören

“bunamış bu” hançerleriyle

sırtından vuramaz

beklememin köpürüp duran mayalanmasını

eşek sudan gelinceye kadar bekleyeceğim

 

NİHAT ZİYALAN Sydney 2015

 

Değerli Dost,

Nihat Ziyalan şiirleri, karşıdan kabaca bakıldığında, öylece duruyormuş izlenimi bırakan, ama yanına varıldığında, aslında onunla baştan bu yana aynı serüven üstelik birlikte yaşanmışçasına etkiye yol açan hava yayıyor.

Uysal bir at, ama kimbilir yaşanmış ne çılgınlıklar içinden süzülerek çıkıp gelmiş…

En içten sevgiyle, her zaman…

Sadık

14.4.2015

 

değerli sadık aslankara,

bu güzel yorumun,

iletin için

teşekkürler.

cuma aydınlık-kitap’da yazım olacak bir aksilik olmazsa.

sydney’den dostlukla.

nihat

14.4.2015

 

Sevgili Nihat Ziyalan,

İzmir Kitap Fuarına özgülendiği için olmalı, Aydınlık Kitap’ın bugünkü sayısında yazına yer açamamışlar…

Ama önemli mi, sonraki sayıda yayımlanır, süreğen yayınlarda bu tür aksaklıklar yaşanabiliyor…

Datça’dan iyi dileklerle, her zamanki dostluk duygularıyla…

Sadık

17.4.2015

 

degerli dost

iletin icin tesekkurler

peki bu is haber vermeden mi yapilir

en azindan yazarina `izmir kitap fuarina ozgulendik bu yuzden yazinizi obur hafta koyacagiz` diye haber verilmez mi

bence onemli sevgili aslankara

saygili olmalari gerekir.

bu yuzden orada yazmayi birakmayi ciddi bir bicimde dusunuyorum

iyi tatiller diliyorum.

sydney`den dostlukla

nihat

17.4.2015

 

Değerli Kardeşim Ziyalan,

Ancak bugün bakabildim epostama. Siteminde haklısın elbette. Ne var ki yayın yönetmenleri, böylesi davranışlar sergileyebiliyor, üzülme lütfen ve şunu düşün: Senin boşalttığın sayfada kim yazacak, ne yazacak…

Bu kahrı çekmekten başka yol yok; yazmalısın, hep yazmalısın, çünkü bu yazıların kimi nerede nasıl yakalayacağını, kimlerin üzerinde ne türden etkilere yol açacağını kim bilebilir?

Bu yüzden alınma, küsme, kopma… Bu, yaşama tutunan emeçlerimiz de aynı zamanda bizim, yanılıyor muyum?

En içten sevgilerle…

Sadık

20.4.2015

 

değerli dost,

sevgili sadık aslankara,

son yazımı göndereceğim diye kafama koymuştum.

iletin üstüne yeniden düşüneceğim.

daha ilk gördüğümde senin için verdiğim kararda haklıymışım:

güzel insansın.

ömrün uzun olsun.

bugünlerde kitabımın eline geçeceğini sanıyorum.

dağıtıma başlamışlar çünkü.

sydney’den dostlukla.

nihat

21.4.2015

 

Sevgili Nihat Ziyalan,

Belki bir haftalık gecikmeyle yayımlandı, ama sonunda okuduk işte Aydınlık Kitap’taki yazını; Murat Yalçın’ın Kontrol Kalemi üzerine kaleme getirdiklerini… Böyle incelikli bir yazının, yayımlanırlığı, okunurluğu sürsün yeter bana göre, öyle ya, bu da kâr değil mi, yanılıyor muyum?

Severek, saldığı tadı şapırdatarak okudum yazını. Zaten Murat da yazınımızın özgün adlarından biri bana göre.

En içten dostluk duygularıyla…

Sadık

25.4.2015

 

değerli dost,

sevgili aslankara,

sendeki sevecenliktir benim gibileri sevecen kılan.

güzel bir insansın.

dostluğun bana güven ve yaşama sevinci veriyor.

sağ olasın.

elbette seni dinleyerek yazmaya devam edeceğim.

sana güneşli, şiirli günler dilerim.

meral hanıma (umarım isimde yanılmıyorum) selam-sevgiler.

sydney’den dostlukla.

nihat

26.4.2015

 

Sevgili Ziyalan,

Ülkü Tamer ne güzel yazmış, meşrebince şiir söylemiş adeta…

Çapkın Çiçekli için kutluyorum seni. Demek dağıtımı tamamlandı yapıtın, Tamer’in yazısı bunu gösteriyor aynı zamanda.

Bana da ulaştırılmış olduğunu düşüneceksin kitabın doğallıkla. Oysa bırakalım okumayı, henüz görmüş değilim. Kendini bir yerlerde konumlandırıp, yayımlanan her kitabın eline ulaştırılmasını bekleyen biri olmadığımı sen de biliyorsun. Ne var ki Datça’da, kitaba ulaşıvermek kolay iş değil öyle.

Neden yazıyorum bunları… İnsan, yayımladığı kitap bir dostunun eline geçtiğinde, böyle olduğunu düşündüğünde en azından, o kişiden bununla ilgili hiç değilse iki çift söz, çiziktirilmiş de olsa birkaç satır bekler ya hani, bilgin olsun istedim…

Tekrar kutluyor, Çapkın Çiçekli’ye yol açıklığı diliyorum sevgili dost…

Sadık

02.5.2015

 

değerli dost,

sevgili sadık aslankara,

güzel, dost iletin için teşekkürler. ülkü’nün yazısı sürpriz oldu. sağ olsun.

murat yalçın’a “sadık aslankara’nın tatil adresi ekte, kendisine bir adet kitabımdan ulaştırmanı rica ederim” diye yazmıştım. şöyle yanıt gelmişti “zaten protokolda, tatil adresini arkadaşa ulaştırdım, merak etme.”

senin bu iletinden sonra hiç merak etme adana’daki müşterek dostumuz Memed Bacaksızlar’a yazacağım. o zaten seni çok sever. hemen gönderir. olmazsa ben buradan yollarım. kitabım mutlaka apart otel adresine ulaşır.

daha bir tarafa ilan vermeden kitabın tükenme durumuyla karşılaşınca şaşırdılar sanırım. on beş günde 2. baskıya gidildi diye duydum. bununla öğünemem çünkü zaten 500 adet basılmış. 2007’de gene YKY çıkan Sevgili Şiir 1000 aDET BASILMIŞ VE TÜKENMİŞTİ AMA 2. BASKI YAPMADILAR. bakalım bu 2. baskı işi gerçekleşecek mi? demek ki şiirlerimi yaşayan oluyormuş. her şiirimde bir dünya kurmaya çalıştım, okuyan da en azından sezgisiyle kendinden bir şeyler buluyor sanıyorum. hikâye öyküsünden uzak dururum ama şiir öyküsü kendiliğinden oluşuyor. o nasıl oluyor dersen: yalınlık ve yoğun söyleme çatılırken, şiir, kendi öyküsünü de çatıyor. ben buna şiir öyküsü diyorum. anlatımcı şiirden meramım budur. sanıyorum sana temmuz ayında sözcükler’de çıkacak olan son bitirdiğim İşte Böyle’yi okuman için yollamıştım. bu iletiye gene de ekleyeceğim.

güzel sözlerin için tekrar teşekkürler.

meral hanım’a selam-sevgiler.

sydney’den dostlukla.

Nihat

03.5.2015

 

Sevgili Şairim, Değerli Kardeşim,

Çalıcı mavileriyle Çapkın Çiçekli şiir demeti az önce geldi, taa Adanalardan yola çıkarılmış olarak. Utandım, bu duyguyu YKY, madalya diye ekleyip, okumaz gazeteci, televizyoncu nicesi varsa onlara gönderse daha mı yerinde olur bilemiyorum, şimdiye dek nasıl göndermişse, gönderiyorsa yayımladığı kitapları, öyle ya…

Ama utandım yine de işte. Çünkü internet aracılığıyla satın alabilirdim senin kitabını, ulaşamadığım oncasını nasıl satın alıyorsam. Hele senin imzanı taşıyorsa söz konusu kitap…

Neyse can sıkmayayım şu sevinçli saatte, torbanı doldurmuşken kanguruca. Kutluyorum seni, sevinçlerin, hüzünlerinle şiirlerini de kucaklıyorum seninle birlikte…

Yolu açık olsun Çapkın Çiçekli’nin, gelirken de giderken de…

En içten sevgiyle…

Sadık

5.5.2015

 

canım sadık’cığım,

kitabımın eline geçmesine sevindim.

yayınevi hiç ummadığı bir ilgiyle karşılaşınca şaşırdı. (biraz erkenden  ufukta 2. baskı gözüküyor.)

bu şaşkınlıkta göndereceği yerlere gönderememiş olabilir.

eline çabuk geçsin diye adana’daki (şair) avukat arkadaşım aracılığıyla gönderdim. (ata karazincir)

sen benim için çok kıymetlisin.

umarım şiirlerim içine işler.

iyi okumalar.

sydeny’den dostlukla.

nihat

6.5.2015

 

sadık’cığım,

küçük bir düzeltme

kitabımı şair mehmet bacaksızlar’dan göndermesini rica ETMİŞTİM.

galiba daha önce telefonla görüşmüştün.

senin gibi güzel bir insandır.

sydney’den dostlukla.

nihat

6.5.2015

 

Sevgili Kardeşim Ziyalan,

Yirmi gün geçmiş aradan, iki satır olsun yazamaz mıydım bunca zaman içinde? Kendinden şikâyetçi hale bile gelebiliyor insan böylesi durumlarda. Hoş, geçen bu sürenin on beş gününü, yine ekonomik amaçlı iki farklı tanıtım filmi için Ankara-İstanbul arasında gidip gelerek geçirdiysem de, bir gerekçe sayılır mı bu?

Her iki kitabını da farklı tatlar damıtarak okudum… Şimdi bunlara dönük yazı için takvimde yer açabileceğim tarihe bakıyorum… 28 Mayıs’ta kadın romancıların kadın karakterlerine, 11 Haziran’da bunun bir devamı konumunda erkek romancıların erkek karakterlerine değinen kalem oynatmalarım var. Zaten nicedir iki haftada bir yazıyorum. Bu durumda kendimce, Nihat Ziyalan’ın son iki kitabına 25 Haziran tarihini ayırayım dedim bir ön düşünce olarak. Ama tarih konusunda önerin varsa eğer, bilmek isterim elbet.

Şu son yıllarda, 1 Nisan-30 Haziran arasında Datça’da, 1 Eylül-31 Aralık arasında da Antalya-Lara’da kiraladığım yerlere kapanıp dosyalarımı geliştirmek için yoğunlaşmaya çabalıyorum ya, zaman zaman bir arpa boyu yol alamadan adeta zaman öldürdüğüm de olmuyor değil.

Ancak belirli bir yaşam düzeyini koruyabilmek amacıyla iş yapmak zorundayız, o zaman ister istemez bu avarelikleri göze alıyorum tabii.

Yine de okuma, sarsılmaz biçimde sürdürebildiğim temel edimim neredeyse… Her koşulda okunabiliyor çünkü, ama her koşulda yazılamıyor ne yazık ki…

Beni anlayışla karşılayacağını umuyor, dostluk duygularıyla seni selamlıyorum sevgili dost, değerli sanatçı, süzme insan…

Sadık

27.5.2015

 

değerli dost,

sevgili sadık aslankara,

incelikli iletin için teşekkürler.

önenmli olan yazacak olmandır.

ne zaman sana uyarsa.

şimdiden çok teşekkürler.

iyi çalışmalar, güler yüzlü bir tatil dilerim.

sydney’den dostlukla.

nihat

27.5.2015

 

Değerli Kardeşim Nihat Ziyalan,

Bugünkü Cumhuriyet Kitap Eki’nde yayımlanan yazımda son iki kitabına yer açtım.

Ulaşamayabilirsin düşüncesiyle söz konusu yazı dosyası kopyasını ekte gönderiyorum. Şiirlerin, öykülerin için seni bir kez daha kutluyorum.

Şu bir iki gün içinde Datça’dan ayrılmış olacağım.

İçten sevgiyle, dostluk duygularıyla.

Sadık

25.6.2015

 

değerli dost,

sevgili sadık aslankara,

iletin için çok teşekkürler.

uçurmuşsun beni.

ben de sana teşekkür etmek için oturdum bilgisayarın başına, senin iletin gelmiş.

yazıyı haber veren çok oldu. telefon, e-mal, facebook aracılığıyla.

sağ olasın.

ömrün uzun olsun.

sydney’den dostlukla.

nihat

25.6.2015

 

 

Çok Sevgili, Değerli Kardeşim Nihat Ziyalan,

Mehmet Bacaksızlar’ı yitirdiğimizi, ancak bugün okuma fırsatı bulabildiğim Sözcükler’den öğrendim.

Acını nasıl paylaşırım kestiremiyorum. Ama onun için şimdiye dek yazdıkların, öteki arkadaşların satırları pek çok şeyi paylaşıyor bizlerle.

Hep sevgiyle, içtenlikle…

Sadık

01.8.2016

 

canım sadık’cığım,

iletin için çok teşekkürler.

su serpttin içime.

rahmetli sana hayrandı.

yazılarını yollardı bana.

ilk ve son şiir kitabını önümüzdeki günlerde okuyacağız. sözcükler’den çıkıyor.

umarım senin tarafında her şey yolundadır.

bu ayın sonunda ezel akay’ın yeniden çekeceği zübük’te oynamak için gelecektim. kaldı.

umarım ölmeden önce görüşürüz.

kolay gelsin.

sydney’den dostlukla.

nihat

01.8.2016

 

Sevgili Nihat Ziyalan,

Yazamayışlarımı “suskunluk” olarak yorumlama lütfen olmaz mı?

Sen, yapıp ettikleriyle bende özel yeri olan bir şair, yazar, tiyatrocu, sinemacısın…

Ama ah, sana yazamayıp da aklımdan geçenler kanatlanarak taa Sdney’lere uçsa da bahçene konabilseydi…

Konuşup görüşememek yok mu, ne belaymış meğer…

Umalım, dileyelim bunu başarırız. En içten sevgiyle, dostluk duygularıyla… Hep!

Sadık

02.8.2016

 

Çok Sevgili Nihat Ziyalan,

Benim Değerli Kardeşim,

Gece yarısından sonra, sabahın bir er saati paat diye aklıma geliverdi. Saat 03’leri  gösteriyordu. Yahu ne yaptım, dedim, Nihat Ziyalan’ı nasıl unuturum ben?

Olay şu: 19 Ocak’taki “Kitaplar Adası” yazımda Adana’daki öykü hareketliliğine yer açtım. Ne var ki bugüne dek kaleme aldığı bütün öyküler üzerinde durmuş, bunlara yönelik değerlendirmeler yazmış biri olarak ne yazık ki senin adını anmayı unuttum benim çok sevgili dostum.

Şimdi bu adamı şöyle tokatlayıp da devirsen yeridir hani…

Nasıl utandığımı, mahcubiyet duygusu içinde erindiğimi söylesem ne yazar?

Tek tesellim, yazının yayımlanışı öncesinde birden ayıkıvermiş olmam…

Ama sonraki yazımda buna özel yer açarak durumu kendimce düzeltmeye çalışıp senden özür dileyeceğim…

Ne ki artık iki haftada bir yazıyorum. Bu nedenle yapacağım düzeltme ancak 2 Şubat sayısında yer alabilecek.

Sen kalk Nihat Ziyalan’ın üç  öykü kitabı üzerine yaz, sonra da Adanalı öykücülere değinirken adını unut onun.

Ha kara yerlere gireydim.

Bağışla beni kardeşim.

Her zamanki içten duygularla sevgiler dostum. Hep.

Sadık

16.01.2017

 

canım kardeşim,

değerli aslankara,

güzel insansın.

o kadar.

özlemle kucaklarım.

sydney’den dostlukla.

nihat

16.01.2017